Yumurta, bir şeyin kemâle ermesinin sembolüdür. Gelişmekte olan bir şeyin can bulmasının, bir sürecin tamamlanmasının sembolü.Annesinin ölümü gibi çok önemli, bir insanı derinden sarsacak bir olay karşısında bile Yusuf duygularını yaşayamayan, daha doğrusu yaşamak istemeyen, dışarıya karşı göstermekten vazgeçtik kendi kendisine bile izin vermeyen bir şartlanma içerisinde. Aslında öyle bir insan değil ama öyle olmaya çalışıyor, çünkü belki de büyükşehirdeki yaşam savaşında öyle olunması gerektiğine inanmış. İnanç ve maneviyat ile igili konular ona bir yük gibi, bir ayakbağı gibi geliyor. 'Ben öyle şeylere inanmam' diyor adak konusunda, ki aslında oradaki durum kendisinden bir inanç beklemiyor, sadece annesinin bir vaadini yerine getirmesi, bu borcu üstlenmesi sözkonusu. Ama o cümlesiyle nasıl böyle şeyleri - duygu dünyasını - kendisinden uzak tutmaya çalıştığını görüyoruz.Bütün film boyunca Yusufun yaşayamadığı, ama içinde bir ukte gibi var olması gerektiğini bildiğimiz acısını hissediyoruz; ve annesinin zorlayıcı olmadan, sadece sevgisi ve inancıyla oğlu için iyi bir şeyler yapmaya çalışmış olduğunu, ve ölümünden sonra bile bu sevginin nasıl olayların yönlenmesinde etkisi olduğunu. Zaten yetiştirdiği Ayla da bunun canlı bir örneği.Filmin başlarında Yusufun elinde tuttuğu kuş yumurtasını incelerken nasıl duygusuz kalmaya çalıştığını ve yumurtayı kayıtsız bir şekilde yere bıraktığını görüyoruz.Diğer yandan, gördüğü 'kuyu' rüyasıyla, aslında nasıl içinde bulunduğu duygusuzluk şartlanmalarından çıkmaya çalıştığını görüyoruz.Görüştüğü candan arkadaşları veya bayılma sahnesinde kendisine yardım eden o sıcak ve sevecen adam veya Aylanın gösterdiği temiz yakınlık, ihtiyacı olan duygu boşalmasına henüz yetmiyor, belki de bir hazırlık oluyor, ama adaktan sonra İstanbula doğru yola çıktığı halde yola devam edemeyip, belki de yaşadıklarını bir hazmetme ihtiyacı ile o otlakta yürüyüşe çıktığında, bütün güzelliği ve haşmetiyle kendisine 'dur' diyen Kangal köpeğinin güçlü, masum ve dost bakışları ihtiyacı olan şeyi veriyor ve hıçkırarak ağlıyor - belki de yıllardan beri ilk defa.Bu film, bu hikayeyi, bu kesiti, bu sessizce büyüyen, kaçınılması mümkün olmayan, acıyla karışık bir 'sevgi ve inancın gücü' gerçeğini derinlemesine anlatıyor. Filmin şurası şöyle burası böyle olsa daha iyi olurdu diyen yorumları okuduğum için tekrar yazmak ihtiyacı hissettim.O zaman bu film bence başka bir film olurdu ve çok da yazık olurdu.