Hesabım
    Dost Kazığı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Dost Kazığı

    Dost Kazığı

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    İlk Amerika çıkışını eğlenceli bir zombi parodisi olan "Shaun of the Dead" (2004) ile yapan İngiliz komedyen Simon Pegg, yeni çalışması "Dost Kazığı"nda ne yazık ki bir sonraki Rowan Atkinson olmaya özeniyor. Ancak bilmiş, itici ve mide bulandırıcı bir surete bürünerek filmin orijinal ismine yakışır bir biçimde çevresindeki insanları bir bir kendisinden uzaklaştıran Sidney Young karakterini Mr. Bean benzeri bir hava ile donatan Pegg'in Atkinson'a olan özentisi ne yazık ki filmin çuvallamasına neden oluyor.

    Tıpkı ilk Mr. Bean filminde olduğu gibi Sidney Young için de her şey Amerika kıtasına adım atmasıyla başlıyor. İngiltere'de kendi deyimiyle 'postmodern' bir magazin dergisi çıkartmakta olan Sidney, Sharps isimli dünyaca ünlü magazin dergisinin editörü Clayton Harding'den iş teklifi alarak New York'a taşınıyor. Şehirdeki ilk gecesini barlarda çılgınca dans edip, kadınlara asılarak ve bin bir türlü sakarlık yaparak geçiren Sidney'nin tüm itici davranışları Mr. Bean'in Amerika'ya geldiği an neden olduğu seri aksaklıklar ve iğrençlikler zincirini hatırlatıyor.

    Her iki karakterin de hem İngiliz espri anlayışına hizmet etmeleri hem de Amerika kıtasında birer yabancı muamelesi görmeleri hikaye içerisinde aykırı ve iğreti bir profil yakalamalarına yardımcı oluyor. Fakat Sidney Young, Mr. Bean'in eline su dökemeyecek derecede derinliksiz ve altyapısız bir karakter. Simon Pegg'in karaktersiz performansı Sidney Young'ın ilham aldığı klasikleşmiş ünlü komedi karakterlerinin gücünü ve felsefesini rolüne yedirememesine neden olmakta. Dolayısıyla, Rowan Atkinson'ın muhteşem oyunculuğu Mr. Bean'i tüm tuhaflığına rağmen sempatik ve toplumun kalıplaşmış değerlerine başkaldıran bir karaktere dönüştürürken, ondan ilham alan Sidney Young, içi boş ve tutarsız bir grafik çizmekte.

    Bahsettiğimiz tutarsızlığın en önemli sebebi ise "Dost Kazığı"nın ilk yarısı boyunca türlü sakarlıklar, uyumsuzluklar ve fiziksel anormalliklerle çevresindekiler tarafından dışlanan, küçümsenen ve yok sayılan Sidney'nin filmin diğer yarısında bir anda çapkın erkek suretine bürünmesi.

    Aslında bakarsanız filmin hikayesi içerisinde Sidney'nin bu tarz bir değişim geçirmesi büyük bir sorun teşkil etmiyor. Ancak iş, Simon Pegg'in canlandırdığı karakterin ucubelikten çapkınlığa uzanan dönüşümüne uyum sağlamasına geldiğinde film içerisinde büyük bir tutarsızlık oluşuyor. Çünkü Pegg, filmin ilk dakikalarından itibaren fiziksel komediye ve abartılmış yüz mimiklerine dayalı oyunculuğuyla izleyenleri eğlendiren ve filmin sürükleyiciliğini besleyen tek öğe. Sidney, bir anda ucubelikten istifa edip, fiziksel anormalliklerini bir kenara bıraktığında Pegg'in hayat verdiği karakteri ilginç kılacak hiçbir numarası kalmıyor. Bu nedenle de filmin temposu bir anda düşerken, gidişat izleyenleri sıkılmaya mahkum ediyor.

    Diğer yandan, Pegg'in oyunculuk kabiliyeti dramatik yönü kuvvetli bir karakter canlandırmaya pek yatkın olmasa da, yer aldığı filmin senaryosu yeterince güçlüyse ve başrolleri paylaştığı oyuncular gidişatı sırtlamaya gönüllülerse her şeyin bir felaketle sonuçlanması rahatlıkla engellenebilir aslında. Ancak "Dost Kazığı"nın senaryosundaki çatlaklar filmin bir anda dibe çekilmesindeki en belirgin etmen bana kalırsa.

    Öncelikle filmin ilk yarısı boyunca hakkında çok sınırlı bilgiye sahip olduğumuz Sidney'nin ailesi, geçmişi ve İngiltere'deki yaşantısıyla ilgili bir takım 'gerçeklerin' filmin ikinci yarısında bir anda ortaya çıkması "Dost Kazığı"nın ait olduğu komedi geleneğini hiçe sayan bir durum. Çünkü Sidney'nin filmi ilginç kılacak kadar derinine inilmeden tartışılan ailevi problemleri ve çocukluk travmaları hikayenin ikinci yarısında ansızın işlerin 'ciddiye binmesine' yol açıyor. Buna Sidney'nin iş arkadaşı Alison ile kurduğu önceden rahatlıkla tahmin edilebilen romantik bağ da dahil olunca film komedi rotasında bütünüyle sapıyor.

    Bununla birlikte, Kirsten Dunst ve Jeff Bridges de Simon Pegg'in zayıf kaldığı noktalarda devreye girip, filmi kurtarmak yerine hikaye süresince uyurgezer performanslar sergileyerek geri planda durmayı tercih ediyorlar. Özellikle Jeff Bridges'in tek mekanda ve hemen hemen tek bir arka planda geçen sahneleri, ünlü aktörün sete topu topu birkaç gün geldiğini ve çekimler tamamlanır tamamlanmaz da filmle ilişiğini kestiğini hissettiriyor. Kirsten Dunst ise Simon Pegg ile arasında en ufak bir elektriklenme bile olmadığını filmin her sahnesinde hissettirerek kendisine bu rol silah zoruyla verilmiş gibi bir tavır takınıyor.

    Tüm bu nedenlerden dolayı "Dost Kazığı," izleyenlere zaman kaybından başka bir şey vaat etmeyen, tutarsız ve özelliksiz bir yapım. İlhamını Rowan Atkinson komedilerinden aldığını hissettiren enteresan bir başlangıç yapmasına rağmen ilk yarısından sonra ucuz ve karaktersiz bir romantik komedi suretine bürünen film, belki sadece Megan Fox hayranlarının ilgisini çekebilir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top