Senaryosunu, Jordan Belfort'un aynı isimli anılarından (2007) uyarlayarak Terence Winter'ın yazdığı "The Wolf of Wall Street", usta sinemacı Martin Scorsese'nin yönetmen koltuğunda oturduğu "dark comedy / kara mizah" ögelerin dibine vurulduğu biyografik bir drama...
Gelin isterseniz, değişik kategorilerde olmak üzere 5 Academy, 2 Golden Globe ve 4 BAFTA ödülüne aday olmasına karşın sadece Leonardo DiCaprio'nun "En İyi Erkek Oyuncu - Komedi veya Müzikal" kategorisinde kazandığı Golden Globe ödülü ile yetinmek zorunda kalan filme, hikayesinin kurgusu üzerinden biraz daha yakından bakalım...
Kuaför Teresa Petrillo (Cristin Milioti) ile evli olan yirmi iki yaşındaki Jordan Belfort (Leonardo DiCaprio) 1987 yılında, oyunun kurallarını öğreneceği Mark Hanna'nın ("Dallas Buyers Club" ile "En İyi Erkek Oyuncu" kategorisindeki Academy ödülü yarışını DiCaprio'nun önünde tamamlayan Matthew McConaughey) kıdemli borsacı olduğu Wall Street'deki L.F. Rothschild'da borsa simsarı olarak göreve başlar...
Bir süre sonra Jordan, borsacılık belgesini de alır...
19 Ekim 1987 günündeki "Kara Pazartesi" de ise 1899'dan bu yana ayakta olan L.F. Rothschild kepenk kapatınca oradaki herkes gibi Jordan'da işsiz kalır...
Çok geçmez Long Island'da borsaya kote olmayan işe yaramaz şirketlerin hisse senetleriyle işlem yapılan bir yerde kendine yeniden iş bulur...
Ve %50 prim alacağı bu çöp hisselerin, satışını da Hanna'dan öğrendiklerine uygun bir şekilde gerçekleştirir...
O kadar başarılı olur ki, kendisiyle henüz yeni tanışan komşusu Donnie Azoff (Jonah Hill), mevcut mobilyacılık işinden istifa ederek Jordan ile çalışmaya karar verir...
Kokaine de başlayan iki ortak kendi işlerini kurarak yanlarına, satış deneyimi olan Alden Kupferberg "Sea Otter" (Henry Zebrowski), Chester Ming (Kenneth Choi), Robbie Feinberg "Pinhead" (Brian Sacca) ve Nicky Koskoff "Rugrat" (P.J. Byrne) gibi adamları da almışlardır...
Ancak hap satışından zaten iyi para kazanmakta olan Brad'i (Jon Bernthal) ikna edememişlerdir...
Yalnız kazandıklarıyla yetinmemesinin yanı sıra karısı Teresa'nın da verdiği fikirle Jordan, yine Donnie ile beraber zengin insanlara da hisse satmak amacıyla 1989 yılında "Stratton Oakmont" adındaki şirketi kurarlar...
Artık Moby-Dick'in peşindeki birer Kaptan Ahab olarak okyanustaki balinaları avlayacaklardır...
Yani varlıklı insanları dolandıracaklardır...
Piyasadaki şöhretleri o kadar artmıştır ki, Jordan finans dünyasının prestijli dergilerinden Fortune'da yayınlanan bir makalede "The Wolf of Wall Street / Wall Street'in Kurdu" olarak değerlendirilirken bu ani yükseliş, FBI'ın da radarına takılmış olup, özel ajan Patrick Denham'ın (Kyle Chandler) peşlerine düşmesine neden olmuştur...
Elbette bu onları durdurmaz ve son hızla büyüyerek yollarına devam ederler...
Öyle ki, şirket toplantılarındaki yatıştırıcı, uyuşturucu, kokain, bol miktarda alkol ve çırılçıplak yapılan seks partilerinden oluşan "çılgınlıkların" yanı sıra şimdi de hisseleri halka arz edilebilecek firmaların peşine düşmüşlerdir...
Bu arada Jordan, Teresa'dan boşanarak evleneceği, kadın iç çamaşırı ve gecelik tasarımcısı Naomi (Margot Robbie) ile de tanışır...
Hatta Teresa kendisini kovduğu için bir süreliğine bu Naomi'nin dairesine de taşınır...
Fakat orada Naomi'nin eş cinsel yardımcısı Nicholas (Jon Spinogatti), birinin mücevherlerine diğerinin de 50 bin dolarına el koymak suretiyle her ikisini de soyar...
Tabii bu miktardaki bir para, Jordan'ın umurunda bile değildir...
Naomi ile yapacağı evlilik öncesindeki bekarlığa veda gecesinde 2 milyon dolar harcayan biri için bu rakam çerez parası niteliğindedir...
Hele de karısına düğün hediyesi olarak 46 metre uzunluğunda, üzerinde helikopter pisti de bulunan bir yat alabiliyorken...
Dakika 71...
Geride sizleri, "Steve Madden (Jake Hoffman) Ayakkabılarının" halka arzı, İsviçre bankaları, Emma hala, Lemmon 714, Wall Street tarzı dostluk ve çok daha fazlasının anlatıldığı 109 dakikalık bir bölüm daha bekliyor...
Fırsat bulup da bugüne kadar izlememiş olanlara, 16 şarkılık bir soundtrack ile enfes bir müzik ziyafeti de sunulan bu filmi hararetle öneriyoruz...
Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz son husus, Scorsese'nin maceraya girmek yerine üç saatlik bir süreye sahip olan bu filmde de görüntü yönetmenliği ve editörlük işini sıklıkla birlikte çalıştığı, üç kez aday olmasına rağmen şeytanın bacağını bir türlü kıramayan Rodrigo Prieto ile 3 Academy ödüllü Thelma Schoonmaker'a teslim ettiğini belirtmek biçiminde olacak...
Keyifli seyirler,