Sherlock Holmes
Yazar: Oktay Ege KozakJerry Bruckheimer'ın öncülerinden olduğu "ne kadar büyük ve gürültülü olursa o kadar iyi" ekolünün gururlu yaratıcılarından prodüktör Joel Silver'a bir sorum var: Yeni mega bütçe aksiyon projesinin adı neden Sherlock Holmes? Neden Merlock Molmes, veya Derlock Dolmes değil? Sonuçta eğer filmde yaratılan karakterler Sherlock Holmes ve Doktor Watson'dan çok Neo ve Morpheus'u hatırlatacaksa Arthur Conan Doyle'un eserinin ismini posterlere yapıştırmanın ne gereği var?
Anlıyorum tabii ki Sherlock Holmes isminin sonuçta seyircide bir tanıdıklığı var. Ayrıca "21. Yüzyıl'da Yaşıyormuşcasına Konuşup 21.Yüzyıl Dövüş Stilleri Kullanmasına Rağmen Nasıl Olmuşsa 19. Yüzyıl'da Yaşayan Alkolik Dedektif ile Bayat Homoerotik Espriler Yapılsın Diye Ortaya Atılmış Doktor" biraz fazla uzun bir isim olabilirdi.
Eğer şu anda Sherlock Holmes değilde Derlock Molmes filminin eleştirisini yazıyor olsaydım size derdim ki karşımızda kolayca unutulabilir, her saniyesi önceden tahmin edilebilir, bayat bir gişe filmi eskisi var. Fakat bu bayatlığın üzerine Sherlock Holmes isminin yazılması tamamiyle kafa karıştırıcı.
İlk problem Robert Downey Jr.'un yarattığı karakterin Sherlock Holmes yerine Tony Stark ile alkolik bir sokak dövüşçüsünün uygunsuz bir bileşimini andırması. Tabi ki Holmes'un sıra sıra adam dövdüğü, kocaman patlamalardan son anda kaçtığı, kötü adamları uzun binalardan sallandırdığı uzadıkça uzayan aksiyon klişelerinin arasında olabilecek en minimal anlamda bir dedektif hikayesi araya sıkıştırılmış. Sanki yazarlar Holmes'un beşinci defa aynı devasa adamla dövüştüğü sahneyi kaleme alırken birden bir dedektif hikayesi yazmak zorunda olduklarının farkına varmışlar.
Aslına bakarsanız Doktor Watson rolünde Jude Law, kötü ruhlu Lord Blackwood'u canlandıran Mark Strong ile filmin tek tük düzgün oyuncu seçimlerinden biri. Hikayenin akışını zorla frenleyen kavga sahnelerinde nasıl oluyorsa birden bir dövüş makinesine dönüştüğü sahneler haricinde Holmes'un çılgın dünyasından kaçıp kendisi için normal bir yaşam kurmaya çabalayan bir rasyonalist yaratıyor Law.
Sıra eski Bay Madonna'ya gelmişken, Guy Ritchie'nin ilk yüksek bütçe Hollywood filmi haliyle 2000'li yıllarda yönettiği diğer fiyaskolara kıyasla aslında büyük bir gelişim. Fakat aklınızda tutun ki Swept Away ve Revolver'a kıyasla 5 yaşında çocuğun cep telefonu kamerasıyla çekeceği bir film bile büyük bir gelişim olacaktır. RocknRolla derseniz şimdiden unuttum bile.
Rıtchie'nin Holmes'u, kinetik "cockney" gangster sineması stiline kıyasla aslında gayet durağan bir yönetim sunuyor. Ara sıra aynı çekim içinde kamera hızını değiştirip hızlı kesimler kullanan Snatch tarzı bir stil kendini gösteriyor, özellikle Holmes'un rakibini alaşağı etmeden önce dövüş planını kurguladığı, filmin yegane orjinal sahnelerinde. Bu sekansların dışında gayet tipik ve durağan bir görsel kurguyla oluşuyor Sherlock Holmes. Ya prodüktör Joel Silver, Matrix'te Wachowski Kardeşler'e verdiği özgürlüğü bu filmde Guy Ritchie'ye vermemiş, ya da Ritchie Hollywood'la arasındaki köprüleri yakmamak için kendini biraz frenlemiş.
Sherlock Holmes'un Batman Başlıyor'dan utanmadan çaldığı sonuna bakılırsa yeni bir blockbuster serisi yaratıldığı ortada. Bir sonraki bölümün daha kişilikli ve yaratıcı olmasını ümit etmekten başka bir çaremiz yok. Şimdilik siz siz olun ki Sherlock Holmes'a gitmeden önce bir Sherlock Holmes filmi beklemeyin.