Charlie’de İş Var!
Yazar: Zafer İlbarsCharlie İş Başında, genel olarak baktığımızda klasik Amerikan gençlik filmleri türüne uygun bir konuya sahip olan ama ilerleyişiyle birlikte şaşırtıcı derecede farklılaşma gösteren, birçok gençlik filmiyle karşılaştırılmayacak derecede ilginç bir film.
Doğrusu Amerikan sinema endüstrisinin eğlence amacı güden, içi boş ve ticari filmlerle bol bol örnekler kattığı bu türe ait filmler vizyona girerken olumsuz bir önyargının tehdidi altında kalıyorlar. Bu tür filmlerin doğal olarak vazgeçilmezi olan 'lise çağındaki öğrenciler' arasında asilerin, okulu asanların, dalaverecilerin, atılgan ve takılganların oluşturduğu bir kontenjan hep olmuştur. Charlie, bu kontenjana hafifçe göz kırpar gibi görünse de iyimserliği, her şeyin doğrusunu yapmayı veya söylemeyi huy edinmişliğiyle, korkusuzluğu ve cin fikirliliğiyle gayet orijinal bir tipleme olarak çıkıyor karşımıza. Kurnazca kendisini okulunun yeni psikiyatristi konumuna getirip hem dürüst tavsiyeler, hem de güçlü reçeteler dağıtmaya başladığında sınıf arkadaşlarını, okul müdürünü ve kendi hayatının potansiyelini enteresan şekilde kullanmaya başlıyor.
Mutluluk düşkünü olan Amerikalıların bu uğurda bağımlısı haline geldikleri ve bir döneme adını verecek kadar demirbaş haline getirdikleri Prozac’ın açtığı o kavramsal yoldan da ilerliyor film. Varlıklı bir lise öğrencisinin banyo koltuğu psikiyatrisine dönüştüğü süreçte, toplumun her kesimini etkisi altına alan ürkütücü yalnızlık ve sonsuz endişeye karşı hassasiyetlerine, minyatür bir örnekle şahit oluyoruz. Zekâsını kullanmasını çok iyi beceren, duygusal anlamda da farklı bir görüntü çizen Charlie, bu enteresan hassasiyeti komik ve duygusal bir mücadeleye dönüştürüyor. İnsanların, görünüşte rasyonel görülen bu kusurlu terapi uygulamasında, tıpkı medet umduğu falcının ağzından çıkan her lafta yüreği hop hop eden kadercilere nasıl dönüştüğünü görüyoruz.
Yeni geldiği okulda kaale alınmayan Charlie, psikiyatrisinden duyduklarını arkadaşlarına satmaya başlıyor. Sattığı şeyler bununla da kalmıyor. İçinde Prozac’ın da bulunduğu ilaçları bir represant rahatlığıyla çevresindekilere pazarlıyor. Önceleri sorunlarla dolu bir kuşağın terapisti konumunda olmaktan keyif duyan Charlie, zamanla bunun taşınması zor bir yük olduğunu anlıyor elbette. Film anarşik tavrı, zekice ayrıntıları ve Amerikan gençlik filmlerinde bolca güdülen popüler olma kaygısı üzerine yaptığı hicivle türdeşlerinden fazlasıyla farklılık gösteriyor. Bu nedenle ortaya çıkan işe ortalama bir gençlik filmi yakıştırması yapmak mümkün değil.
Jon Poll ilk yönetmenlik denemesinde büyük laf edip didaktikleşecek bir konuyu gayet eğlenceli ve hazmedilebilir bir biçimde sunuyor bizlere. En beylik tanımla film için kullanılması pekala mümkün olan 'eli yüzü düzgün, vasatı aşan' gibi tanımlamaları kenara ittirecek kadar sempatik. Gençlik çağındaki kabına sığmama, keşif ve merak duyguları, harekete geçme ve uygulama cesareti bir karakter üzerinden muadili olan çok az filmde böylesine iyi işlenmiştir. Elbette bunda genç oyuncu Anton Yelchin’in de yeteneklerinin payı var. Yetişkin kadrosunda bulunan Robert Downey Jr. da her rolün hakkını fazlasıyla veren bir oyuncu olduğunu bu filmde de kanıtlıyor.