Suretler
Yazar: Oktay Ege KozakSuretler'i izlemeden önce film hakkındaki beklentilerimin fazla yüksek olmadığını itiraf etmeliyim. Film hakkındaki bütün bilgiler genelde aksiyon ve korku filmlerini saran bir kalitesizliğin müjdecisi idi. İlk olarak Suretler, Hollywood'un çöplüğü olarak bilinen Eylül ayında vizyona giriyor (Mega bütçeli blockbusterların yaz marketini silip süpürdükten sonra bu tür filmlerin hedef kitlesi lise çağının okula geri döndüğü dönem).
İkinci olarak filmi dağıtan stüdyo, kötü eleştirilerin açılış haftasonunun gişesine zarar vereceğinden korktuğu için basın gösterimi yapmamış. Üçüncü sebep ise, Terminatör serisinin namusunu bozduktan sonra Terminatör: Kurtuluş rezaletine kapıları açan Terminatör 3'e imza atmış yönetmen Jonathan Mostow ile yazarlar Michael Ferris ve John Brancato'nun Suretler üzerindeki varlığı.
Fakat Suretler, bütün bu handikaplara rağmen aslında gayet tatmin edici bir bilim-kurgu/macera. Yılın en iyi filmlerinden biri olmadığı ve bilim-kurgu klasikleri arasında yer almayacağı kesin, fakat düzeyli bir ustalıkla seyirciye aktarıyor bir sürü değişik türü bir araya getiren hikayesini.
İnsanların çoğunun fiziksel bakımdan mükemmel olmasıyla beraber ölmeyen, yaşlanmayan, acı çekmeyen robotlar aracılığıyla yaşadıkları varsayımsal bir dünyadayız. Bu sentetik yaşama karşı çıkan teröristlerden biri, suret robot aracılığıyla robotu kontrol eden insanın beynini eriterek öldüren bir silahı, suret teknolojisini icat eden Profesör Canter'in (Robotik bilim-kurguların vazgeçilmez profesörü James Cromwell) oğlu üzerinde kullanır. Katili bulmak ise acı dolu geçmişi sebebiyle gerçek bir insan bağlantısına aç kalmış dedektif Tom Greer'in (Bruce Willis) görevidir.
Suret robotların insanlardan çok daha hızlı ve güçlü olmaları, gayet heyecanlı ve kinetik bir kaç kovalamaca sahnesi ortaya koyuyor. Bunlardan en başarılısı Tom'un kullandığı robotun şüphelilerden birini yerçekimi kurallarını yerle bir ederek takip ettiği sahne. Bu sahneler Terminatör serisini hatırlattığı için o kadar orjinal olmasa da, en azından Transformers 2'nin sebepsiz kaosunun aksine hangi karede ne olduğunu az çok anladığımız düzeyli bir yaklaşım ile bir araya getirilmiş.
Film, aksiyon sahnelerinin başarısının yanında yüzeysel olmasına rağmen en azından Hollywood tür sinemasından beklenenin daha yukarısında bir bilim-kurgu fablı kuruyor. "Yeni Başlayanlar İçin Philip K. Dick"imsi bazı ahlaki ikilemler ortaya atılıyor teknoloji filtresinden geçerek. Mesela diyelim ki gittiğimiz bir diskoda gayet seksi bir kız veya erkek ile tanıştık. Hakkında belli bazı arzular duyduğumuz bu kişinin aslında göründüğünün tam tersi olmadığını, 25 yaşında bir kız robotun 50 yaşında bir erkek tarafından kullanılmadığını nasıl biliyoruz?
Film, ayrıca bu tür bir sistemin gerçek insan bağlantısı aleyhinde yarattığı, her gün arası daha fazla açılan köprüyü incelemekle beraber, bu tür bir teknolojinin insanlar üzerinde nasıl bir bağımlılık kurabileceğinin da üzerine gidiyor. Tom'un Philip K. Dick prototipi "kafası karışık bağımlı eş"i gerçek yaşam ile sadece sureti aracılığıyla bağlantı kurabilen trajik bir karakter. Filmin sonu, bir çoğu benzerlerinin düştüğü "kötü adamı vur" finalinden uzak durarak türüne daha uygun bir katarsis sunuyor.
Suretler, beklenmedik hoş bir sürpriz oldu benim için. Bilim-kurgu/aksiyon hayranlarına, Terminatör:Kurtuluş ve Transformers 2'den halen başağrısı çekenlere tavsiye edilir.