Operasyon Valkyrie - Beyazperde.com eleştirisi : Operasyon Valkyrie

Operasyon Valkyrie?ye Görevimiz Tehlike'nin ikinci dünya savaşı versiyonu, karizmatik bir Tom Cruise'un başını çektiği nefes kesici bir savaş filmi bekleyerek giden seyirci hayal kırıklığına uğrayacak. Valkyrie, sigara dumanlarıyla dolu klostrofobik odalarda esrarengiz kişiliklerin gizli planlar yaptığı, diyalogların çoğunlukla şiddetli fısıltılardan oluştuğu, doğru zamanda incelikle yerleştirilmiş sessiz tansiyonun en gürültülü korkutucu sahneden daha fazla gerdiği, türü adımı adımına ustalıkla takip eden bir komplo gerilimi.

Yönetmen Bryan Singer'ın Valkyrie'nin çekimine başlamadan bol bol Costa-Gavras ve Gillo Pontecorvo izlediğini öğrensem hiç şaşırmam. Özellikle dünyanın geleceğini değiştirebilecek kadar stratejik öneme sahip bir masanın altında içinde plastik patlayıcı bulunan bir çantanın uzun süre odak merkezi olduğu bir sahne, Battle of Algiers'daki cafe sekansını bile hatırlattı.

İkinci dünya savaşının son günlerinde Hitler'i alaşağı etmeyi amaçlayan bir grup Alman askerinin azımsanamaz cesaret ve fedakarlık dolu hikayesini anlatan Valkyrie, bir sürü bitmek bilmeyen prodüksiyon problemlerinin basına yansıması ve yıldızı Tom Cruise'un scientology ile ilgili görüşlerinin ve bazı sıradışı davranışlarının pop-kültürde ön plana çıkması nedeniyle daha vizyona girmeden iki kallavi yumruk yedi. Basında Cruise'un Hitler'in suikastini planlayan grubun anahtar üyesi Albay Claus von Stauffenberg rolü için yanlış seçim olduğuna, Amerika'lı ve İngiliz oyuncuların Alman aksanı kullanmamaları üzerine bir sürü alaycı makale yayımlandı.

Yazık, çünkü Valkyrie gerçekten de baştan sona nefes kesici, ucuz hileler kullanmadan yarattığı gerçek tansiyonu bir an bile kırmayan, neredeyse mükemmel bir komplo gerilimi. Filmi pazarlamakla hükümlü fragmancıların yerinde olmak istemezdim doğrusu. Dışarıdan bakınca Valkyrie, Hollywood'un en kıdemli mega starlarından birinin başını çektiği, yüksek bütçeli, etkileyici muharebe sahneleriyle dolu klasik bir savaş filmi olarak algınalabilir. Fragmanları izleyince filmi pazarlayanların bu tür bir konseptle seyirciye yaklaştıkları bariz.

Fakat Valkyrie, yüksek bütçesine rağmen aslında gayet mütevazi, karakter ve diyalog bazlı bir gerilim. Başında kısa süren bir savaş sahnesi haricinde hikayenin çoğunluğu iç mekanlarda çok gizli planların çok gizlice tartışıldığı uzun sahnelerle dolu. Her saniyesi heyecan dolu bir eğlencelik arayan seyircinin sabrını zorlayabilir. Fakat asıl gerilimin sabır ve empatinin ince bir kombinasyonu olduğuna inanan sinemaseverler için Valkyrie, Spielberg'in Münih'inden beri türünün en başarılı örneğini sunuyor.

Filmin uzun komplo sahnelerini sıkıcı olmaktan kurtaran bir diğer çok önemli özellik, rüya takımı tarzı kardosu. Tek kalmış elinde üç parmak bulunan, tek gözlü Stauffenberg rolünde Tom Cruise, tutku dolu ve cesur bir performans gösteriyor. Cruise'un statüsünde bir yıldızın kesik bir el ve hareket etmeyen bir cam gözle fiziksel imajını riske ederek sadece performansına güvenmesi saygı hak eden bir seçim.

Cruise'un yanında filmin İngiliz kadrosu tek kelimeyle mükemmel. İçinde bulunduğu her filmin kalitesini otomatikman %25 oranda arttıran Tom Wilkinson, korkudan komediye her türe kendini uyduran Bill Nighy, Kenneth Branagh, Terence Stamp, Eddie Izzard... Liste bitmek bilmiyor. Harry Potter'dan beri ilk defa bu kadar etkileyici bir İngiliz oyuncu kadrosuna sahip Valkyrie.

Hayal kırıklığı yaratan Süpermen Dönüyor'dan sonra süper kahraman filmlerine ara vermeye karar veren Bryan Singer, Valkyrie ile Olağan Şüpheliler'in komplo ve gerilim dolu karanlık dünyasına geri dönüyor. Stauffenberg'in Hitler iki adım ötedeyken idam emrini beklediği, sessizlikten güç alan nefes kesici sahnesi bile tek başına Singer'ın mega bütçeli filmlerin altında sinema dilinin en temel kurallarını anlayan bir yönetmen olduğunu kanıtlıyor. Valkyrie, Tom Cruise ve Bryan Singer'ın dönüşünü müjdeleyen, baştan sona doğru kararlar veren, doğru notaları çalan bir gerilim.