SİNEMA TARİHİNİN EN KORKUTUCU FİLMLERİNDEN BİR BAŞYAPIT
Dario Argento ve Suspiria.. Korku sinemasının italyan ustası Dario Argento'nun, en önemli eseri.. Sinema tarihinin en korkutucu filmleri arasında gösterilebilecek, gerçek bir korku klasiği, Suspiria. Suspiria kuşkusuz, korku sineması dendiğinde ilk akla gelen yapıtlardan birisidir. Ondaki yaratılan atmosferin rahatsız edici karanlığı ve büründüğü renk kıvamı, seyirciyi her daim huzursuz ederek ve de müziğin iç gıcıklayan tonlaması da buna dahil edilerek, her an bir şey olacakmış hissini yaşatır izleyiciye. Yaratılan atmosfer, ışıklandırması, insanın boğazını düğüm düğüm eden müzikleriyle teknik açıdan kusursuzluğu. Ustanın, tam film yavaş tempoya geçiyor derken bir anda yaptığı hamlelerle, izleyiciyi bir an olsun diken üstünden indirmeyişi. Argento'nun her şeyi muhteşem bir şekilde korku ögesi olarak kullandığını görüyoruz ve gerçekten irkiliyoruz.. Müzik, görüntü ve kamera açılarının harikalığı daha başlangıçtan ışıklar rüzgar, yağmur, taksi şoförü, kırmızı bina, ormanlık alan, esrarengiz sözler, köpek, öğretmen, solucanlar, siyah kumaşlar, belirsiz sesler, karanlıkta gözler, yüksekteki binalar, şehir efsaneleri, belirsiz uyku basmaları, ölümler ve yine ölümler.. Ölümün rengi kırmızıydı ve korkunun yansımasıydı, gözlerdeki çaresiz bakışlar. Kötülük tüm ağırlığıyla uyuyordu mabedinin altında ve o mabet, genç bedenlere mezar oluyordu ardı sıra. Koridorlarda, tekin olmayan adımlar sayılıyordu belirli belirsiz ve ansızın susuveriyordu gök gürültüsünün eşliğinde. Renkli bir kabus gibi yaşatıyordu, ürkek bakışlar ve solgun yüzlerde korkuyu, Argento'nun insanın kanını donduran kızıllıktaki Suspiria sendromu.. Hava alanına ilk adımla başlıyordu iç titreten müzik. Huzursuz edici ve sinir bozucu bir ruha bürünüyordu adeta. Çıkışa yaklaştıkça yüzde beliren ifade, olacakların hissini sezdiriyordu izleyiciye. Ve şimdi yola koyulmuştu yağan yağmurun altında. Gittiği yer yaşatacaktı ona, yaşamadığı korkuyu ve gizemi hayatta. Birden ağaç gövdesinin ortasına, çakan şimşeğin ışığında, bir el ve tuttuğu bıçağın siması yansımakta. Bu, bale okuluna yaklaşıldıkça ölüme gidilen yolda, bize ilk işareti vermeyi amaçlamakta. Kapıda beliren bir kız gizli çiçeği haykırmakta. Bir başkası, bilmemesi ve görmemesi gerekenleri görmesinin dehşetiyle, gecenin karanlığında koşuyor ölümün kollarına. Korunaklı gördüğü bir binaya dalıyor ansızın. Ve şimdi pencerenin önünde duruyor, yaklaşıyor gözleri gecenin rüzgarına ve birden beliriveriyor bir çift göz, karanlığa inat diri ve keskin bakmakta. Çığlığa boğulan dudaktan bir süre sonra son nefeste, bedenine giren bıçakla birlikte ipin ucunda sallanmakta. Bu ölüme gidiş ve boşluğa düşüş öyle hızlı ve ansızın olmaktaki, kurbanı ve seyirciyi gafil avlanılmakta.Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Orada yatan kötülük içindekilere ölüm getirmektedir. Ve bu, Suzy'nin ürkekliğinde ve huzursuzluğunda kendini belli etmektedir. Zaman ilerledikçe garip olaylar etrafında belirmekte ve içine düşen şüphe tohumları Suzy'yi, gerçeğin peşinde gitmeye yöneltmektedir. Bu gerçek yüzyıl öncesinde düğümlenmekte ve cadılıkla iç içe geçmiş bir hikaye şekillenmektedir. Artık sona yaklaşıldıkça, kimsesiz koridorlarda takip edilmeye başlanılmıştır ayak sesleri. Ve duvarda mor çiçek resmi, gizli bir kapıyı açmıştır öyle sessiz ve gizemli. Ürkek adımlar ilerledikçe ve yaklaşıldıkça kara kraliçeye gözlerde donuk bakışlar ve kulaklarda keskin bir müzik eşlik etmektedir seyirciye. Şimdi karşısındadır korkunun ve onun siması, belirmiştir çakan şimşekte ansızın. Ve bitişiyle karanlığın, son bulmuştur korku, kapladığı yüreklerde ansızın. Dario Argento'nun bale okulunda yarattığı gotik betimleme ve gölgelerle ışığın birbirine farklı şekillerde kaynaşmasının filmde kullanılması, bunun yanında kamera kullanımındaki canlılık filmi, nefes alıp veren bir esere dönüştürüyor. Kırmızının ağırlıklı kullanımı ve ölümün anlık sunumundaki yansıtılan sadist anlatım, filmi etkin kılan unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Tempo bazı yerlerde durağan seyretse de ve sonu biraz kısa kesilmiş yada aceleye getirilmiş hissi uyandırsa da Suspiria her zaman için gerek Argento'nun gerekse de korku türünün önemli ve sözü geçer bir yapıtlarından biri olarak yerini muhafaza edecektir.