Gezegen 51
Yazar: Orkan ŞancıEn sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. "Gezegen 51", 18 yaş altına hitap eden, ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte izlerken keyif alabileceği türden bir film. Zeki ayrıntılar içeren bir Disney öyküsü gibi. Tenkit anlamında değil, neyi hedeflediğini bilmek açısından bu önemli.
Teknoloji harikası grafikler var. Prodüksiyon sağlam. Hollywood yıldızlarından oluşan seslendirme kadrosuna sahip. 70 milyon dolarlık bütçesiyle İspanya'nın en pahalı filmi.. Öyküsü de, gayet çekici bir fikre dayanıyor. Dünyalıların uzak bir gezegene gönderdiği astronotun, o gezegende - ki bu Gezegen 51 oluyor- bir nevi E.T. olarak görülmesi. Tıpkı E. T. gibi onu anlayan ve yardım edenler çocuklar oluyor. Minik bedenleri fazla önyargı taşıyamadığından olsa gerek.
Aslında hikayenin başkahramanı, yani Gezegen 51 sakini Lem için teenager demek daha doğru. Sevdiği kıza bir türlü açılmayı başaramayan çekingen Lem'in hayatı, astronot Baker'la karşılaşmasının ardından iyice karışıyor. Hem sevdiği kızla arasındaki mesafe artıyor, hem de yeni girdiği işinden oluyor.
Gezegen 51'deki hikaye aşağı yukarı bu minvalde akıyor. Ama seyirciyi oyalayan birçok eğlenceli detay var. Örneğin NASA'nın robotu Rover, hikayede bir nevi Wall-E gibi görev yapıyor. Onun kadar sevimli olmasa da, gökten yağan taş yağmurunda ağzının suyunun akması, ortada koca bir medeniyet varken en başta sadece bu taşlarla ilgilenmesi hoş bir fikir.
Aslında astronot ve robotun Gezegen 51'deki tüm faaliyetleri, bir uzaylı ve robotunun dünyaya geldiğinde karşılaşacağı durum gibi işlenmiş. Bu da hikaye akışını cazip getiren başlıca faktör. Gezegen 51'de, tıpkı ABD'nin Dünya'da sahip olduğu iddia edilen 51. Bölge'si gibi sırları var. Ona Base 9 diyorlar. Daha önce dünyadan gelen sonda ve robotların saklandığı gizli bir bölge burası.. Kutuların içindeki robotlardan biri olan Rover, Astronot'un gezegene ayak basmasıyla aktif hale geliyor ve hikaye işlemeye başlıyor.
Filmin bir başka zeki yaşam belirtisiyse, Gezegen 51 üzerindeki yaşam için yapılan tercih. Son derece naif bir halk Gezegen 51'liler. 1950'li yılların Amerikası gibi korkuları var. Korkunç uzaylıların dünyaya inip beyinlerini yiyeceklerini düşünüyorlar, bu konuyu işleyen filmlere gidiyorlar. Açık hava sinemaları var. Kendi hippie'leri, kendi cadı avcısı devlet görevlileri mevcut.
Biçimsel olaraksa, belki de senaristin Shrek'i yazan Joe Stillman olmasından, ortada Shrekvari bir atmosfer var. Dişiler elbise giyse de erkeklerde pantolon yok. Yani belden aşağıları Donald Duck gibi cinsiyetsiz. Kafalarında kısa antenleri var ama bunu nasıl kullandıkları anlaşılmıyor. Bu arada Astronot Baker ile ilgili "anten" esprisine dikkat.
Ancak tüm bunlar, Wall-E'deki gibi "tüketim toplumunun gittiği nokta" benzeri evrensel bir mesaja hizmet etmiyor. Daha çok "ötekiden korkma, içine kapanma, içine kapanan bir karakter üzerinden teenage sorunları" gibi konularla ilgileniyor. Bunu yaparken de hedef kitlesi olan yaş grubunu gözeten bir dil tutturuyor. Daha naif, daha çizgi filmsi bir duygu bu. Bu da bizi yazımızın başındaki konuya getiriyor.
Gezegen 51, iyi düşünülmüş bir proje olmanın yanısıra bir sonraki basamağa yani "başyapıt" olma yoluna girmiyor. Daha doğrusu girmek istemiyor. Üstelik NASA ve ABD bayraklarının fazla göze sokulmasından rahatsızlık duymanız da mümkün. Yine de son tahlilde, kendi yolunu çizmesi, "uzaylı gezegenine düşmüş Dünyalı" konseptini sonuna kadar kullanabilmesi, 91 dakikalık bu filmi başarılı kılıyor; amacını tutturan her filmin olduğu gibi.