Hesabım
    Ghostbusters: Hayalet Avcıları
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ghostbusters: Hayalet Avcıları
    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Aman ‘Feminaziler’ blockbuster sinemasını ele geçirdi geyiğiyle çocukumsu erkek grubunun neredeyse bir yıl boyunca bitmek bilmeyen şikayetlerinden sonra gayet masum ve açıkcası biraz da gereksiz olan Ghostbusters reboot’unu politik şarjından uzakta, kendi değerleri üzerinde eleştirmeye hazırım sonunda. Sosyal medyada koca bütçeli bir blockbuster marka filmin vizyona girmeden önce beğenip beğenilmediği günümüzde bir filmi safi kendi başına duran bir yapım olarak incelemek gayet alışılagelmemiş ve deli bir yaklaşım, bunun farkındayım. Bana bol şans dileyin.

    İlk olarak, evet, Ghostbusters kadar sevilen bir eğlencelik klasiğin reboot yapılmasının, erkekli veya kadınlı olsun, stüdyoya bol bol para kazandırması dışında gereksiz bir iş olduğuna katılıyorum. Fakat aynı zamanda son yılların bize Robocop, Poltergeist, Total Recall, (Gereksiz bin tane başka film) adı altında bir sürü gereksiz reboot sunduğunu da unutmayalım. Uzun lafın kısası, eğer safi nostalji bağlantısıyla adını kullanarak gişe yapılacak ne kadar materyal varsa eninde sonunda reboot’u yapılacaktır. Bu konuda seyirci olarak yapabileceğimiz tek şey ya bu yeni versiyonu ya tamamen var saymamak, ya da tarafsızca elden geçirmek.

    Yıllar süren devam filmi dedikodularından sonra Ghostbusters’ın reboot edileceği açıklandığında, bu projenin en azından bu seriye kadın kadrosu ile bir yenilik katacağına sevinmiştim. Daha önce Spy ve The Heat gibi kadın bazlı aksiyon-komedilerle başarılı olan yazar/yönetmen Paul Feig’in bu riskli yaklaşımda başarılı olmasını, bu sayede cinsiyet eşitliğine daha fazla uyan bir blockbuster sineması geleceğinden ümitleniyordum. Fakat aynı zamanda tabii ki sırf kadrosu kadın diye bu yeni Ghostbusters’a geçer not vermek beni aynı sebepten filmi izlemeden kötü kılan çocuk-erkek aynı yüzeysel kategoriye koyacaktır, bunun da farkındayım.

    Peki bu yeni Ghostbusters kendi ayaklarında duran, kaliteli bir eğlencelik mi? Cevap sahneden sahneye, hatta bazen plandan plana evet ve hayır arasında gelip gidiyor. Feig’in The Heat ve Spy’da gayet işe yarayan kendine özgün komedi-aksiyon yaklaşımı filmin yapımcı stüdyosu Sony’nin seyirciye dakika başı orjinal yapımı hatırlatmak için akla karayı seçerken bir sürü kalitesiz espriyi araya sıkıştırması ile savaşıyor resmen.

    İlk olarak iyi olan elementlere odaklanalım: Zamanın efsanevi komedyenleri arasındaki kimya sayesinde 1984 yapımı Ghostbusters bu kadar başarılı oldu. Kendimize dürüst olalım, Ghostbusters’ın konusu 80'li yılların blockbuster sineması için bile biraz fazla saçma, ve filmin içinde bu denli başarılı bir kadro olmasaydı bu denli bir klasik olacağını sanmıyorum. İşte bu yüzden yeni kadronun karizması ve kimyasının ne kadar iyi olup olmayacağı hayranların aklındaki ilk soru olmalı. Her ne kadar Bill Murray, Dan Aykroyd, Harold Ramis ve Ernie Hudson’un dinamiği ile atışamalarsa Melissa McCarthy, Kristen Wiig, Kate McKinnon ve Leslie Jones’dan oluşan bu yeni dörtlü arasında gayet canlı ve eğlenceli bir kimya var, ve bu kadro bu kadar kocaman ve tartışmalı bir projenin altından kalkmayı başarıyor.

    Bilimsel yöntemlerle hayalet yakalamayı kafaya takmış iki arkadaş olarak Wiig ve McCarthy’nin karakterleri bu versiyonun Murray-Aykroyd ikilisini temsil ediyorlar bir bakıma. Bu gayet komik performanslardan elde kalan Wiig ve McCarthy’nin önceki filmlerinden gelen emprovizasyon dolu küfürlü ve kaba komedi stillerinin daha genç seyirciye uyarlanmış bir versiyonu. Son yıllarda Saturday Night Live’daki çılgınlıkları ile yıldızı parlayan Leslie Jones’un filmin beklenmeyen yıldızı olmasını ümit ediyordum, fakat her sahnede safi seyirciye New York ile ilgili bilgi vermesi için kullanılan bu fos karakterden Jones kadar yetenekli ve enerji dolu bir komedyenin bile yeterince orjinallik çıkarmasını beklemek zor.

    Filmin asıl sürpriz yıldızı, Harold Ramis’in sakin bilim tutkunu karakterini alıp umarsızca çılgın bir enerji küpüne dönüştüren, Saturday Night Live’dan tanınan bir diğer isim olan Kate McKinnon. McKinnon, senaryoda neredeyse hiç özelliği olmayan bu karakteri (Eminim ki ne zaman ismi geçse ‘Acayip bir şeyler yapar’ yazıyordur) alıp reboot’un en eğlenceli özelliğine dönüştürüyor McKinnon.

    Sıra filmin yüksek bütçeli efekt ve aksiyonlarına gelince, yeni Ghostbusters’ın eskiye kıyasla daha çok aksiyon bazlı olmasına, finalinde avcılarımızın orjinaldeki iki hayalete kıyasla (Gozer ve Staypuft) yüzlerce hayaletle kapışmasına şaşmamak lazım. Sonuçta modern bir reboot’tan bahsediyoruz. İşin aksiyon kısmını pek orjinal olmasa da gayet tatmin edici bir biçimde elden geçiriyor Feig. Fakat teknik bakımdan asıl başarılı olduğu sekanslar korku ve süspans ağırlıklı bölümlerde.

    Şimdi de kötüye gelelim: Sony, filmin bu kadar tartışmalı olması yüzünden korkmuş olacak ki, baştan ilk filme her dakika referans verdiği için biraz çaresiz görünen bu yeni Ghostbuster’ı bir sürü tembel şakalar ve popüler kültür referanslarıyla doldurmuş. Son dakikada dublajla sıkıştırıldığı belli olan bazı şakalar ve Şeytan ile Scarface gibi filmlere göndermede bulunan bilmemkaçıncı referanslar gayet utanç verici anlar yaratıyor. Bir rock yıldızının acayip konuk oyunculuğu o kadar zorla sıkıştırılmış ki filme, bir Adam Sandler filminde bile abes kaçardı.

    Konuk oyuncu demişken, filme ne zaman ilk Ghostbuster kadrosundan biri girse hikayenin akışı anında duruyor, ve bu da dengesiz bir ritm yaratıyor. Sanki Sony kadın kadronun riskli olmasından o kadar korkmuş ki, yeni filmi eski filmin ‘hayaletlerinden’ kurtaramıyor. Fakat bütün problemlerine rağmen bu yeni Ghostbusters gayet eğlenceli bir yapım, ve orjinalin misojenist olmayan hayranlarını tatmin edecektir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top