Hesabım
    Oyuncak Hikayesi 3
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Oyuncak Hikayesi 3

    Oyuncak Hikayesi 3

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Her sene Haziran civarı, fabrika çıkması franchise devam filmlerinden, ruhsuz romantik komedilerden, eğlencesiz aksiyonlardan baygınlık geldiği, sinemanın geleceği üzerine umutsuzluğa girmeye başladığım bir dönemde yeni bir Pixar filmi vizyona giriyor ve animasyonu bırakın, sinemanın ne kadar yaratıcı, eğlenceli ve hayret uyandıran bir sanat türü olabileceğini hatırlatıyor.

    Biliyorum, her sene üst üste bir Pixar filminden diğerini yere göğe sığdıramayıp takdirler yağmuruna tutmamdan artık sıkıldınız. Fakat bu takdir sonuna kadar hak edildiği sürece yapılacak bir şey yok. Oyuncak Hikayesi 3'ü ele alalım mesela. Üçüncü bölümüne gelip de, ilk bölümü kadar taze, ikinci bölümü kadar eğlenceli olan kaç adet franchise gişe filmi serisi aklınıza geliyor?

    Tam tersi, bu tür çoğu seri üçüncü bölüme geldiğinde benzini bitirir, yaratıcılık yerine tekrarı tercih eder. Bu konuda Örümcek Adam 3, Matrix Revolutions, X-Men 3 ilk akla gelen örnekler.

    Fakat Pixar, bilgisayar animasyonu sinemasının öncüsü, şirketin ilk göz ağrısı Oyuncak Hikayesi konu olunca, üçüncü bölüm adı verilen olası hayal gücü çölüne bütün kozlarını ortaya koyarak balıklama atlıyor ve çölden su çıkarmayı başarıyor. Oyuncak Hikayesi 3, ilk iki bölüm kadar başarılı olmakla kalmıyor, belki de serinin en iyisi olarak bu etkileyici üçlemeyi duygusal bir sonla kapatıyor.

    Tabi ki bir kez daha Andy'nin oyuncakları yanlışlıkla kendilerini Andy'nin odasından çok daha uzakta buluyorlar. Oyuncak Hikayesi 3'te bu yer, canavar ana okulluların toplu oyuncak katliamında bulunduğu, yaşlı bir oyuncak ayı diktatörün demir yumrukla yönettiği bir ana okulu. Ve tabii bir kez daha Woody (Tom Hanks) ve Buzz'un (Tim Allen) önderliğinde oyuncaklar efendileri Andy'e dönmek uğruna tehlike dolu bir maceraya koyuluyorlar. Bir Oyuncak Hikayesi filminden, daha değişik bir hikaye beklenemez zaten.

    Fakat Pixar ve yönetmen Lee Unkrich ile senaryo yazarı Michael Arndt'ın (Küçük Gün Işığım) dehası bu tanıdık şablonu olabilecek en ilginç karakterler ve yaratıcı sahneler ile biçimlemesinde saklı. Patates Kafa, Slinky ve kendine güvensizlikten yakınan dinozor Rex'in yanına Ken ve Lotso gibi yepyeni karakterler katılıyor. Özellikle kendini beğenmiş metroseksüel Ken, serinin en akılda kalır yeni üyesi. Ken'in Barbie'ye moda şovu yaptığı sahne yılın en komik sekanslarından biri olarak akıllara kazınacaktır.

    Filmin kaçış sekansları tabii ki o eski İkinci Dünya Savaşı toplama kampından kaçış filmlerine göndermede bulunuyor ve filmin en eğlenceli anlarını yaratıyor. Fakat eğlence ve komedinin yanında bazı sahneler, çocuk sineması olarak yanlış bir biçimde değerlendirilen animasyon türünün de dışında bir sürü yetişkin filmde görünmeyen bir derinlik ve içtenliğe sahip. Mesela Woody ve arkadaşlarının çöp fırınına yaklaşırken verdikleri tepki, yılın en etkileyici sahnelerinden birini ortaya koyuyor. Filmin son sahnesi ise gerçekten yürek burkuyor.

    Evet, Pixar yapacağını yaptı ve normalde bu noktaya geldiğinde bayatlaşması gereken bir franchise'ın üçüncü bölümüyle bile yılın en iyi filmlerinden birini yarattı.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top