"Once"ı kısaca bir özetlememi isteseler, olumsuz anlamda değil ama, sanırım şöyle bir cümle kurardım: "pek çok şarkı ve aralarına sıkıştırılmış 2-3 dakikalık diyaloglar". Şarkılar gerçek anlamda "şarkı", yani nakaratı veya melodisi sahnelere eşlik ediyor değil - genellikle filmlerde tanık olduğumuzun aksine - tamamen baştan sona, 3-4 dakika süren şarkılar. Ve hepsi de çok güzel. Handycam ile, amatör bir ruh ancak çok yüce bir sanat aşkı ile çekilmiş, insanı mutlu eden, hüzünlendiren, nihayetinde umut aşılayan - Marketa Irglova'nın Akademi Ödülü alırken üzerine basa basa vurguladığı gibi - müziğe doyuran, nadide bir eser "Once". Oyuncu performanslarından veya senaryodan, sinematografiden bir beklentiniz olmasın. Bu filmin derdi bunlar değil. Tabii ki arka planda bir hikaye var, karakterler var. Dinlediğimiz şarkıların daha da bir anlam kazandığı, bizi filmin atmosferine sokan, "ne olacağını" merak ettiğimiz bir hikaye ve karakterler bunlar. Oyuncular da öyle kötü falan değil. Ancak kesinlikle "müzik" çok daha ön planda. Sokak müzisyenleri, amatör olarak müzikle uğraşan herkes, bu filmden çok daha fazla etkilenecek, belki pek çok açıdan kendi hayatları ile bağdaştıracaktır. Bu durum filmin aslında ne kadar "gerçekçi", "gerçek" olduğunu da kanıtlıyor bizlere. Görülmesi gerekir.