En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ugur Tazegül
Takipçi
672 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
11 Mart 2011 tarihinde eklendi
2010'un tartışmasız en iyi filmlerinden biri olan Siyah Kuğu, her şeyden önce bir doppelgänger hikâyesi. Bu Almanca sözcük, tarih boyunca sayısız mitoloji ve halk hikâyesinde örneğine rastlayabileceğimiz tüyler ürpertici bir temaya işaret ediyor: İnsanın kendisinin tıpatıp aynısıyla karşılaşması. Franz Schubert'in öldüğü sene bestelediği Der Doppelgänger (1828) adlı unutulmaz eserde, gecenin karanlığında bir yabancıya rastlayan kahramanımızın dediği gibi: "Dehşete düştüm görünce onun çehresini / Ay ışığı gösterdi bana kendi suretimi." Kelimenin Türkçeye birebir çevirisi 'çift-gezer' anlamına geliyor, zira Alman halk efsanesine göre doppelgänger, yaşam boyunca insana eşlik ettiğine inanılan eş ruhun, gölgenin adıdır. Kendi eşini görme fikrinin çoğu kültürde ölüm habercisi, ya da hastalık, uğursuzluk ve tehlike emaresi olarak addedilmesi bu yüzdendir. Bireyci bir dünya görüşü üzerine kurulan modern burjuva toplumunda ise, doppelgänger belki de en büyük kâbusumuza işaret ediyor bugün: Öznelliğimizin, biricikliğimizin, "kendini bilen" rasyonel benliğimizin yitimi. Bireyin hem "keşfedilip" hem de sorgulanmaya başlandığı 18. ve 19. yüzyıllarda, özellikle de Romantizm akımı ile beraber, doppelgänger'in edebiyatta "kötücül ikiz" hikâyeleri üzerinden hararetle işlenir olması, tarihsel anlamda tesadüf değil. Edgar Allen Poe'nun 'William Wilson' (1839), Fyodor Dostoyevski'nin 'Öteki' (1846), Robert Louis Stevenson'un 'Dr. Jekyll ve Mr. Hyde' (1886), ya da Oscar Wilde'ın 'Dorian Gray'in Portresi' (1890) adlı eserleri, insanın kendi içinde yaşadığı hesaplaşmayı, mücadeleyi, yani adına bilinçdışı dediğimiz modern çağın doppelgänger'ini irdelemeye çalışan örneklerden bazıları. Darren Aronofsky'nin Siyah Kuğu filmini de işte bu geleneğin sinemadaki temsillerinden biri olarak görmek gerekiyor.
kesinlikle dehşet bir fılm sınemada izlemedıgım için pişman oldum ... kıskançlık ,kibir,ihtiras , bir insanın bedenınde cok guzel harmanlanmış ... oyunculuga laf yok zaten ... kadın hıssederek yazmış..özellikle o tuvalette aglama sahnesı kendımı bır an orada hıssettım... kesınlıkle ızleyın derım ...
tek kelime ile mükemmel.. ülkemizde bu filmin bu kadar az izlenmesine ve çok kötü film gibi yorumlar yapılmış olmasına fazla şaşırmadım , ancak biraz sinemadan anlayan birisi bu filmi çok beğenecektir..
Senaryo, oyunculuklar ve harika bir anlatımın çok iyi bir şekilde harmanlandığı bir yapım.İnsan beyninin mükemmelliğe ulaşma çabasında, gerçekle-gerçek olmayan noktasındaki savaşımı.9/10
film genel olarak mükemmel sayılmaz ama final sahnesi çok güzel düşünülmüş etkileyici bir sondu... Natalie Portmanın oyunculuğuna diyecek yok bu yıl en iyi kadın oyuncu ödülünü alamsına kesin gözüyle bakıyorum..
yaa şu filmin bu puanı almasına inanamıyorum yaa..ben 1 verdim... o da natali hanım bale öğrenerek emek sarf etmiş die yoksa oy kullanmaya değecek bir film bile değil...neden mi??? oscar adayıymış...reklam...aaa oscarda en iyi kadın oyuncu ödülü aldı...sadece ahlaki değerlerin yitimi için destek...birileri tepeden oynuyo bizde bir güzel yiyoruz...ne zaman küçük bir çocuk cinsel içerikli bir rolde yer alsa oscar verilir. nezaman bir adam bir erkeği öpse oscar verilir... ve son olarak natalie hanım lezbiyen oldu oscar verildi...bu cinsel içerikli sahneler olmasa yılın en kötü filmi seçilirdi bence...beğenmediğini açıkça ifade eden arkadaşları tebrik ediyor, beğendiğini ifade edenleri de şaşkınlıkla karşılıyorum...ha şunu söyleyebilirsiniz ordaki gerilimi sevdik felan....bu gerilim çok daha etkileyici verilebilirdi... en başından anlıyosunuz kızdaki anormalliği ve siyah kuyu karakterindeyken bile beyaz kuğu gibi bakıyodu yapmayın yaaa....bence ikisinin ayrımı hiç güzel yansıtılmamıştı...neyse çok konuştum susmak istiyorum ve sadece biraz el insaf diyorum...bu filime bu puanı vererek kaliteli filimlerin hakkını yiyosunuz!!!!!!
Black Swan, içinde müthiş bir yönetmeni (Aronofsky), müthiş bir oyuncuyu (Natalie Portman), müthiş bir eseri (Swan Lake) içinde barındırıyor. Son derece etkileyici, son derece insanı kendinden geçiren bir film. Kamera oyunları, görsel efektler, renkler dahice düşünülmüş. Darren Aronofsky hep film çeksin ve de biz hep seyredelim.
Natalie Portmanın aldığı Oscarı sonuna kadar hak ettiği harika bir psikolojik dram.Yönetmen Darren Aronofsky Requiem for a Dream, The Wrestlerdan sonra yine kaliteli bir işe imza atmış.The Wrestlerı hiç hazzetmediğim gösteri güreşine rağmen keyifle izlemiştim burada da yine pek sevemediğim balenin ön planda olmasına rağmen keyifle izledim filmi.
Uzun zamandır böylesine sarsıcı bir film seyretmemiştim. Natalie Portman , Nina karakterine öylesine bir derinlik kazandırmış ki hayranlıkla izliyorsunuz.Aldığı oscar ile de bunu cümle aleme gösterdi zaten. Darren Aronofsky ın ise bale sahnelerinde kullandığı teknik parmak ısırtacak türden. Karşımızda bir şaheser var ve ne yapıp edip bu filmi beyazperde de izlemelisiniz. Çünkü inanılmaz bir sinema ziyafeti çekeceksiniz...
Tchaikovsky nin swan lake eseri Finale doğru artan gerilimi o kadar çok desteklemiş ki tüyleriniz diken diken izliyorsunuz bale gösterisini. Ninanın black swana dönüştüğü sahne ise hale gözlerimin önünde...
Oscar ödül törenini canlı izlemiş birisi olarak bu sene oscarların hakettiği kişilere ve yapımlara gitmesinden büyük bir mutluluk duyduğumuda belirtmek istiyorum. İyi seyirler...
Verelim bi oscar. Ama sadece en iyi kadın ödülü. Filmin ilk yarısı biraz sıktı. Sakin bi film. Fakat ikinci yarısı eklenen gerilim ve cinsellikle film ilginç bi hâl almaya başladı. Yorumları ve konuyu bilmeden gittim sinemaya. Ve "bu filmin türü de ne?" sorusunu kendime sordum. Seyredilebilir bi film. Ama asla hafızalarda kalacak türden değil. 6,5/10
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.