Gelin Benim Olacak
BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
2,0
Yetersiz
Gelin Benim Olacak

Gelin Benim Olacak

Yazar: Ayşegül Kesirli

Oyuncu kadrosunda geçtiğimiz ay kaybettiğimiz usta sinemacı Sydney Pollack'ın yer aldığı "Gelin Benim Olacak"ın tek özel yanı Pollack'ın beyazperdede son kez göründüğü film olma özelliğini taşıması sanırım. Zira orijinallikten yoksun konusu, şablon gidişatı ve yapmacık karakterleriyle alelade bir yapım olduğunu kilometrelerce öteden fark ettiren filmin gelecekte adından söz ettirmesi için başka bir sebep bulmak oldukça güç. Ancak eğer illa bir sebep arayacak olursak "Gelin Benim Olacak"ın gelecekte son dönem Hollywood romantik komedilerinin en taklitçisi olarak anılabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sizin de tahmin ettiğiniz gibi artık Hollywood'un seri üretim romantik komedilerinden dahiyane senaryolar beklemekten çoktan vazgeçtik. Bu tür filmlerden tek isteğimiz bilindik aşk hikayelerini özgün karakterler ve kendilerine has dokunuşlarla süsleyip, romantik komedi türünün şablon gidişatını kırmaları. Üniversite yıllarından beri yakın arkadaş olan Tom ve Hannah'nın tam da Hannah evlenmek üzereyken alevlenen aşkını dile getiren "Gelin Benim Olacak" ise bu beklentilerimizi ısrarla yerine getirmeyen bir yapım.

Filmin, Tom ve Hannah arasındaki ilişkinin farklı bir boyuta taşınma sürecini büyük ölçüde "En İyi Arkadaşım Evleniyor"dan ödünç aldığını söyleyebiliriz. Tom karakterinin yemek siparişi vermedeki takıntılı tavrını ve Hannah'yla olan geleneksel rutinini de "Harry ile Sally Tanışınca"ya borçlu olan "Gelin Benim Olacak"ın İskoçya'da geçen düğün hazırlığı sahneleri ise "Dört Nikah Bir Cenaze" ile büyük benzerlik taşımakta. Anlaşılan o ki sevilen romantik komedi klasiklerinde ön plana çıkan sahneleri hikayesinin içine yedirmeye çabalayan film, bu yolla seyircilerin beğenisini garantiye almaya çalışmakta.

Ancak izleyenlerin sempatisini toplamaya uğraşırken kopyacı zihniyetini ve orijinallikten uzak ruhunu da açıkça ortaya koyan "Gelin Benim Olacak," bu şekilde sadece antipatik olabilmekte. Diğer yandan, filmin senaryosuna hakim olan bu taklitçi tavrın kimi sahnelerde yönetmen Paul Weiland'ın muhtemel baskısıyla az da olsa dağıldığını söylemekte fayda var. Rowan Atkinson'ın efsanevi televizyon dizisi "Mr. Bean"in çoğu bölümünde imzası bulunan İngiliz yönetmenin performansı hikayenin Amerika'da geçen sahnelerinde ne kadar etkisizse karakterler İskoçya'ya adım attıkları anda bir o kadar hareketleniyor. Eğlenceli yan karakterler ve İskoç kültürünü tiye alan ince esprilerle anlık da olsa naif ve komik bir çıkış noktası yakalayan sahneler, Weiland'ın eski çalışmalarından ilham alarak gidişata eğlenceli ve dinamik muziplikler kattığını hissettiriyor.

Diğer yandan, kimi sahnelerde Amerika'nın Avrupa'ya olan kör cahil bakışını da gözler önüne seren film, Amerikalı karakterlerin Avrupa hakkındaki 'komik' yorumlarıyla da gülünç bir atmosfer yakalıyor. Tabi, bu gülünç atmosferin ne kadarının bilinçli ne kadarının bilinçsizce yaratıldığı apayrı bir tartışma konusu. Anlayacağınız, "Gelin Benim Olacak," neyi, neden yaptığını pek farkında olmayan, üstüne üstlük fazla da önemsemeyen kontrolsüz bir yapım. Yönetmen Weiland'ın filmin tamamında etkinliğini gösteremeyip, gidişatı sahipsiz bırakması bu durumun en belirgin sebebi. Ancak takip edilen şablon gidişatın Weiland'ın hareket alanını daraltarak ona yaratıcılığını ortaya koyması için fazla şans tanımadığı da bir gerçek.

Bununla birlikte, yönetmenin etkinlik alanını kısıtlayan şablon gidişatın oyuncuların canlandırdıkları karakterlere yorum katmalarını engellediğini de üzülerek belirtmek gerek. Son olarak "Kızımı Kurtarın" filminde oldukça başarılı bir performans sergilediğine şahit olduğumuz Michelle Monaghan "Gelin Benim Olacak"da canlandırdığı karakteri sıradanlıktan öteye taşıyamıyor. "Grey's Anatomy" dizisinin Altın Küre adayı yıldızı Patrick Dempsey ise Tom karakterinin içine düştüğü zor durumu ve mücadeleci ruh halini yansıtmakta yetersiz kalıyor. Anlayacağınız filmin daha önce bahsettiğimiz romantik komedi klasiklerinin sevilen karakterlerine atfedilen özellikleri Tom ve Hannah'nın üzerine yapıştırmaya uğraşması her iki oyuncuyu da etkisiz hale getiriyor.

Derinlikten yoksun karakterlerin etraflarına yaydıkları yüzeysel enerjiyi kontrol edemez hale gelen Monaghan ve Dempsey'nin gücü de "Gelin Benim Olacak"ı kurtarmaya yetmiyor. Böylelikle film, elinde var olan tüm elverişli olanakları, işlevsiz hale getirerek seyirciyi eğlendirmek için yakaladığı bütün şansları bir bir tepmiş oluyor. Bol ödüllü görüntü yönetmeni Tony Pierce-Roberts'ın büyüleyici İskoçya manzaralarına ve hikayenin arka planını oluşturan görkemli tarihi kalelere rağmen etkileyiciliğini koruyamayan "Gelin Benim Olacak," Hollywood'un diğer niteliksiz romantik komedilerinin yanına yerleşip, unutulmak için sırasını bekler hale geliyor.

Daha Fazlasını Göster