En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Sinem K.
14 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
23 Mart 2009 tarihinde eklendi
Film uzun olmasına rağmen akıcı öyküsüyle kendini izlettiriyor. Başrol oyuncuları filmin hakkını vermiş bence. Sinemada izlemeye fırsatım olmamıştı ama evde keyifle izlenebilecek duygusal bir film. 10/7
Baştan sunu söyliyeyim ki, filmin uzun olmasının sebebi filmin çok da alakalı olmayan iki konu içermesi. Yer ve zaman özellikleri oldukça iyi işlenmiş. Konuya giriş biraz uzuyacağı için başlarda biraz sıkabilir; ama sonra zevkle izleyebilirsiniz.
Australia, yönetmen Baz Luhrmanna epey sıkıntı çektiren bir sinema filmdi oldu. Oyuncu kadrosundaki belirsizlikler nedeniyle proje bir süre askıya alındı ve daha sonra yönetmen, drover rolünü Russel Crowe yerine Hugh Jackmana verdi. Çekimleri 2007 ilk yarısında başlamasına rağmen yine projedeki bir takım aksaklıklar nedeniyle sinemalara ancak geçtiğimiz yıl sonu gelebildi...Böylesi büyük projelerin altından kalkmak büyük bir çaba gerektiriyor. Özellikle de bu denli iddalı yapımları izleyicilere beğendirmek bazen filmi o anda çekmekten daha zor bir hal alabiliyor. Film gösterime girdikten sonra bir çok haklı ve haksız eleştiriye maruz kaldı. Eleştirilerin ortak noktası Baz Luhrmanndan çok daha başarılı bir Australia izlemek idi. Ama yinede Australiayı onun gözünden bu kadar zengin bir içerikle görmek son derece keyif verici...Film oldukça uzun olmasına rağmen, temposu çok başarılı bir şekilde ayarlanmış. Uzun ve durağan sahnelerden sıkılmaya başladığınız anda film birden hareketleniveriyor ve ortaya oldukça başarılı görsel sahneler çıkıyor. Sığır sürme sahnesi gerçekten cok başarılı ve heyecan verici bir sahneydi. Film aynı zamanda hayatımda tanıdığım en mistik yerli halk olan aborjinlerin Australia sınırları içersinde verdiği yaşam mücadelesine uzaktan değinmiş. Söz konusu film Australia olunca, aborjinleri yok saymak tarihi inkar etmek gibi bişey olurdu galiba. Baz Luhrmannın bu konuya kısmi olarak da yer vermesi gayet yerinde olmuş. Hugh Jackman ve Nicole Kidman birlikteliği ne derece başarılı oldu şuan kestiremiyorum ama Nicole Kidmanın performansı oldukça iyi, sadece salon kadını olmadığını bu filmlede maceracı ruhunu açığa çıkardığını görüyoruz. Hugh Jackman da gözardı edilmeyecek kadar başarılı bir oyunculuk sergilemiş filmde. Teknik açıdan son derece başarılı bir film Australia, görsel efektler farkedilmeyecek kadar başarılı bir şekilde kurgulanmış. Görüntü yönetimi Mandy Walkera kılpayı oscar adaylığını kaçırtsa da bu denli muazzam görüntüleri onun bakış açısıyla izlemek son derece keyif verici. Catherine Martıne oscar adaylığı getiren kostümler ise son derece şık ve yıllar öncesinin zerafetini yansıtıyor bizlere. Müziklerinin, filmin heyecanlı ve romantik sahnelerine yakışmadığını, daha doğrusu filmin özgün müziklerinin beni hayal kırıklığına uğrattığını belirtmek isterim.Başka bir dünyadan, başka bir kıtadan hikayelerin anlatıldığı bir film Australia. Çok başarılı bir film olmasa da eminimki birçok izleyicinin kayıtsız kalamayacağı derecede içten ve samimi bir film Australia...
Film bence çok güzeldi evet baya uzundu ama ilk başları hariç hç sıkılmadan izledim. tam monotona bağlıycakken bir olay oluyo cunku ayrıca hugh jakman oyunculuğunu kavuşturmus yıne :) hiç bişey için olmasa ordakı kucuk cocuk ıcın ızlenır o ne tatlılık öle ya :D
Bazz Luhrmannın filmlerine hayran biri olarak Avustralyada hayal kırıklığına uğradım. Tabii yine birçok açıdan çok hoştu; ama sanki adım atmaya çalışıp olduğu yerde saymış gibiydi. Gereksiz ayrıntılar, inandırıcılıktan uzak ve espriden yoksun sahneler ile sanki Mr. Luhrmanna bunu zorla yaptırdılar... Nicole Kidmanı da çok beğenirdim; ancak film boyunca silikonlu dudaklarından gözümü alamadım:( Maalesef orta yaş ve yaşlılık dönemlerini güzellik uğruna harcamış. Doğal haliyle dudakları buruşuk bile olsa çok iyi işler başarabilirdi. Onu Moulin Rouge ile kraliçe yapan Baz Luhrmann, Avustralya ile yer seviyesine geri çekmiş bence.
2001 yapımı Moulin Rouge ile duymuştum Baz Luhrmann adını. Moulin Rouge'den sonra Australia'yla da epey hatırlanacak yanılmıyorsam? Film bir cinayetle açılıyor. Ardından jenerik ve uzun bir hikaye başlıyor Australia'da?Australia'yı kimi arkadaşlar yerlere göklere sığdıramamışlar. Profesyoneller ise daha temkinli yaklaşmışlar filme ve kanımca bence de temkinli yaklaşılıp bir takım çekinceler ileri sürmek gerekiyor?Bana kalırsa Australia iki ayrı filmden oluşuyor. Gerçekten de sanki ortada iki ayrı film varmış da bunlar birbirine montajlanmış gibi bir görüntü çiziyor film. İlk bölümde Lady Sarah Ashley'in İngiltere'den kalkıp Avustralya'ya gelişi ve Avustralya'da çiftliğinde yaşadıkları. Bu kısımla ilgili zihinlerde yer eden görüntüler Avustralya'nın uçsuz bucaksız güzellikleri ile müthiş sığır sürme sahnesi oluyor. Öyle bir sığır sürme sahnesi var ki bu kısımda, hakikaten yönetmen de görüntü ile ilgilenen arkadaş da üst düzeyde iş çıkarmışlar harika olmuş.. Ayrıca, Lady Sarah ile Drover'in tanışıp yakınlaşmaları da bu bölümün olaylarından. Ha bu arada, suya sabuna dokunmayan aborjin alt hikayesi de çok göze batmasa da bu bölümün belli başlı olaylarından sayılabilir?Filmin birinci kısmı (veya ilk film de denebilir) sürünün ulaşması istenen yere (sanırım Darwin'di şehrin adı) sağ salim varışı ile sonlanıyor ve ?Allah Allah filmin bitmesine daha bir saatten fazla var, daha ne olay olacak ki? diye düşünürken (ben) gayet yumuşak bir şekilde ikinci kısım başlıyor. Tabi yumuşak derken bağlantıyı kasdettim, yoksa bir hayli sert bir bombardımanla başlıyor ikinci kısım. Bu arada, iki kısım arasında Lady Ashley ve Drover'in arasındaki ilişki ve ayrılmaları romantizmin doruklarına çıkarıyor sondaki kavuşma sahnesinden önce?Filmin ikinci kısmında Japonların Avustralya topraklarına saldırması ve sonrasında yaşanan mücadele anlatılıyor. Daha fazla ayrıntıya girmeden filmin mutlu sonuna geleyim hemen. Evet, filmin sonunda (tıpkı Yeşilçam hikayelerindeki gibi) kahramanlarımız uzun uğraşlardan ve türlü belaları atlatıp güç de olsa izleyicini istediği gibi bir araya geliyorlar?Aslında hiç de yabancı olmayan ve hatta klişe bir kurgusu ve hikayesi olsa da filmin, Nicole Kidman ve Hugh Jackman'ın üstün performansları, muhteşem Avustralya sinematografisi, başarılı bir yönetmenle izleyiciyi sarıp sürüklediği bir gerçek. Ancak film epey bir uzun. Sığır sürme ve bombardıman sahneleri gibi aksiyonun olmadığı sahnelerde hafif yollu baydığı anlarda geliyor filmin. Ancak buna rağmen genel itibarıyla izlemesi zevkli denebilir. İzlememiş arkadaşlar için tavsiye edebilirim, ancak uyarmak lazım film ikibuçuk saatten daha uzun sürüyor. Kısıtlı bir zamanda izlemeye kalkmazdım ben olsam?
Görsellik açısından görkemli bir film evet fakat başta güzel başlasada sonlara doğru akan konu sapıp biraz daha farklılaşıyor doğal olarak kasıyor ve sıkıyor.Nicole Kidman ve Hugh Jackman da gayet izlenesiler.İzlenebilir bir film.6/10
Bu filmi pek beğenmedim.Yönetmen ne yapmaya çalışmış anlamak imkansız.Son derece hızlı başlıyor,sonra yavaşlıyor,ilk başlarda komedi unsuru öne çıkarılıp sonra bıçak gibi kesiliyor drama dönüyor.Konu derseniz her şey var ortaya karışık yapılmış gibi.Fakat içerdiği konuların hepsini tam olarak işlemiyor,yarım bırakıyor.Avustralyanın manzaraları çok güzeldi zaten tek beğendiğim de bu oldu.Görsel efektler başarısızdı.Filmin en büyük handikapı ise şüphesiz hayli uzun zamanı.Benjamin Buttonında süresi uzundu ama bu kadar sıkmıyordu.10/4
filmin konusu guzel fakat kopukluklar var sanki.tam çözemedım ..bıraz agır ılerlıor ama sonradan acılıor fılm oyuncular cok ii.renkler cekımler harıka..finali cok gzl..bence seyretmeye deger...
gereksiz bir şekilde fazla uzatılmıştı.onun dışında güzeldi.oyunculuklara denicek laf yok zaten süper.birde bazı yerlerde görüntüler rahatsız etti beni bilg. ortamında yapıldığı çok belliydi gerçekçi değildi 7/10
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.