bir sinema filmi..her şeyi ile. etkileyici bir sinema filmi..her şeyi ile..ve kendime hiç sormadığım soruyu sordurdu diye. hayatlar üzerinden oynanan bir kumarsa yaşattırılan, sonucu yazı ya da tura, ve hatta dik de gelse; aileleri için bir adları olan birilerinin hayatları ellerinden zorla alınırken, adları bir türlü konmayan birileri daha da güçleniyor.. topyekün bir yokoluşun sebebi olacaklarının farkında olmadan hem de.. herkes kendine pay çıkarmayı becerebilseydi, tüm insanların bu filmi bir kez izlemesi, dünyanın asıl sorununu çözerdi.. ama birileri nin niyeti yok..hiç de yoktu. bu film, bana dersimi verdiği için etkileyici bir sinema filmi değil.. bu film, insan olduğumu hatırlamama neden olduğu için etkileyici bir sinema filmi. ve sordum kendime o soruyu. 'düşmanın kim 'diye? kendi dilinde şarkılarını söylemek isteyenler mi? eşcinseller mi? suyun öte yanındakiler mi? eksik malzemeyle ev inşaa edenler mi?..o evlerin altından kurtulmayı başaranlara ev değil çadır bile vermeyenler mi? savaşa neden oldukları yetmezmiş gibi, savaş sonrasında da insanları; hayatlarından uzaklaştırıp, sonra o hayatlarına hiç bir şey yaşamamışlar gibi çırılçıplak, ve hatta gazi olarak gönderenler mi? dünyanın her yerinde insanlar boşu boşuna ölüyor ama kimse öldürdüklerinin hesabını vermeye yanaşmıyor diye beyanat verenler mi? belkide hiçbiri değil,belkide en büyük düşman kendimiz... filmde iki adet eli opulesi, saygi duyulasi, her eve lazim insan var: - ridvan’in annesi. - teoman’in annesi. ridvan’in annesinin elinde protez bacakla yururken silah sesi geldigi sirada gozlerindeki ifadeyi, yuzune vuran kar tanelerini gorup de gozyaslarina hakim olmak mumkun degil. teoman’in annesinin cektigi onca sikintiya rağmen en ufak bir kin duymamasi, insanlik dersi verecek tavirlari, cevher’e elini uzattigi sahnede gözlerindeki sevgi, yine göz musluklarimizi bir miktar zorladı. bir de mezarlikta rumlarin 'helal olsun' deyisleri, yurekleri zorlayacak cinstendi...