Hesabım
    Yazı Tura
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Yazı Tura

    Sağlam Adımla <b>Yazı Tura</b>

    Yazar: Ali Ercivan

    Uğur Yücel'in yönetmen koltuğuna ilk kez oturduğu İkinci Bahar adlı TV dizisinin ilk bölümünün ilk kez yayınlanışının hemen ertesi gününü çok net hatırlıyorum. Piyasada -en azından benim menzilimde bulunan- herkes facianın boyutlarını konuşuyordu. Fakat zamanla sadece dizi Türkiye'de bir fenomene dönüşmekle kalmadı, Yücel de yönetmenlik görevini sürdürdüğü müddet içerisinde elindeki malzeme üzerindeki hakimiyetini artırarak bir yönetmen olarak kendini geliştirdi. Yine de o ilk bölümün anısı, Yücel'in ilk uzun metrajlı sinema filmini izlemeden önce zihnimde hala canlıydı.

    Öncelikle, lafı fazla dolandırmadan belirteyim, Yazı Tura iyi bir film. 1999 yılında, Güneydoğu'da yaptıkları askerlik görevleri sırasında bir mayın patlaması sonucunda sakatlanan iki askerin öykülerini ayrı ayrı ele alan film, bu iki gazinin topluma yeniden ayak uydurup hayatlarını toparlama çabalarını gerek gerçekçiliği gerekse şiirselliği dozunda kullanarak, etkileyici bir şekilde yansıtıyor.

    Bunda oyunculukların payını da es geçmemek lazım. Özellikle Olgun Şimşek tarafından canlandırılan Şeytan Rıdvan karakterinin ele alındığı kısımda, filmin çekildiği Göreme'de kullanılan yerel halkın doğal oyunculukları ve bununla bir bütün halinde Şimşek'in de ne şivesi ne de tavırları ile bölgenin yerlilerinden ayırt edilemeyen performansı övgüye değer.

    Evleneceği kız sakatlığından dolayı artık kendisini istemezken, ilk gençlik aşkını da bir türlü zihninden atamayan Rıdvan'ın hikayesi gerçekten son derece etkileyici. İlginçtir, filmle ilgili yapılabilecek eleştirilerden birinin çıkış noktası da buradan kaynaklanıyor galiba. Çünkü Yücel bu güçlü öyküyü bitirip de Kenan İmirzalıoğlu tarafından canlandırılan Hayalet Cevher'in başına gelenlere geçtiğinde film gücünü biraz yitiriyor. Tek başına değerlendirildiğinde yine de başarılı olduğu su götürmeyecek bu ikinci kısımda film, ilk yarısına göre düşüyor.

    Bir otogarda ufak bir büfe işleterek hayatını yoluna koyabileceğini düşünen Cevher, bu yatırıma sermaye sağlayabilmek için bir yandan da tefecilerin ve uyuşturucu piyasasının içine çekilmektedir. Sert mizacına rağmen, patlamada duyma yetisini kaybeden kulağı ve sarsılan psikolojisi sebebiyle hayatının kontrolünü elinden kaçırıyor olmaktan da endişe etmektedir. Ve işte bu gergin döneminde ihtiyacı olan en son şey, 17 Ağustos depremidir.

    Doğrusu bu filmin de depreme ne kadar ihtiyacı varmış, aynı ölçüde tartışılır. Şeytan Rıdvan'ın öyküsü, filmin başlangıcındaki mayın patlamasıyla doğrudan ilişki kurarken; Hayalet Cevher'in öyküsü, depremden sonra iyice başka yönlere sapıyor. İşin içine Türk-Yunan ilişkilerinden eşcinselliğe kadar çeşitli yan temalar karışınca, film esas meselesinden uzaklaşıyor, yalınlığını kaybediyor. Bu yan öyküler ister istemez filmi düşüren unsurlar haline geliyor. Kaldı ki, ele aldığı temaların hiçbiri için depremi araç olarak kullanması da şart değil.

    Ama başta da söylediğim gibi, Hayalet Cevher'in öyküsü de kesinlikle başarısız kabul edilemez. Aynı ölçüde iyi çekilmiş ve iyi oynanmış. Sadece öyküsü filmin ilk yarısına göre daha zayıf. Bu iki öykünün yerlerini değiştirmek bile yeterli bir çözüm olabilirmiş. Bu sayede film düşmek yerine yükselir ve çarpıcı bir finalle izleyici üzerinde çok daha vurucu bir etki bırakabilirmiş.

    Yazı Tura'nın teknik anlamda da başarısını es geçmemeli. Dijital kamerayla çekilmiş olmasına rağmen görsel açıdan hiçbir sorunu olmayan film, Türk filmlerinde alışık olmadığımız (ve özlemini duyduğumuz) başarılı ses miksajıyla da dikkat çekiyor. Dijital teknolojinin sağladığı pratik faydaların özellikle amatör oyuncularla çalışılan Göreme çekimlerinde Uğur Yücel'in işini çok kolaylaştırdığı da muhakkak. Bu arada, dijital kameranın sunduğu bazı efektlerin Yücel'i neredeyse yoldan çıkaracak kadar cezbettiği de belli. Fakat neyse ki her şey yerli yerinde, ölçülü kullanılmış.

    Oyunculuklara yeniden değinmek gerekirse, Olgun Şimşek zaten farkında olduğumuz yeteneklerini başarıyla kullanıyor. Erkan Can, sinemada hep benzer -ve televizyondaki imajıyla taban tabana zıt- rollerde karşımıza çıkmayı sürdürüyor. Ama yine de başarılı. Kenan İmirzalıoğlu'na ise özellikle dikkat! İmirzalıoğlu, ne kadar iyi bir sinema oyuncusuna dönüşmekte olduğunun sinyallerini veriyor; doğal, abartısız, ekonomik oyunculuğu, birçok "oyuncu"ya taş çıkarır nitelikte. Amatör oyuncuların başarısına daha önce değinmiştim; aralarında özellikle öne çıkan, Rıdvan'ın annesini oynayan yaşlı kadın. Oyunculuktan gelen bir yönetmenin filminde oyuncu yönetiminin başarılı olması kaçınılmaz sayılabilir zaten. Tıpkı müzik geçmişinin de filmdeki başarılı (ve yeri geldiğinde cüretkar) müzik kullanımı üzerinde etkisi olduğu gibi.

    Neticede, yeni sezonu başarılı bir Türk filmiyle açmış olmaktan dolayı keyifliyim. Her karesi bu topraklardan beslenen Yazı Tura'nın seyirciden de olumlu tepki alacağına hiç kuşkum yok. İlerisi için tek endişem, her ne kadar siyasi bir tavırdan ziyade insani bir yaklaşımla gerçekleştirilmiş olsa da, karşımızdaki filmin yurtdışında kaçınılmaz olarak politik bir film olarak değerlendirilecek olması...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top