Hesabım
    Sevimli Dinazor
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Sevimli Dinazor

    Sevimli mi?

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Son zamanlarda ülkemizde vizyona giren animasyon filmlerin çoğunda Amerikalı büyük film şirketlerinin imzalarına rastlıyoruz. Popüler Amerikan animasyonlarının vizyonu işgal ettikleri bu günlerde, Alman yapımı bir animasyon filmin gösterime gireceğini öğrenmek çoğumuzu heyecanlandırıyor. İşte animasyon camiasındaki çeşitlilik, sonunda vizyon salonlarına da yansıyor diye sevinmekten alamıyoruz kendimizi. Ancak yüksek beklentiler içinde izlemeye başladığımız Sevimli Dinozor'un ifade biçiminde, onu piyasadaki sıradan Amerikan animasyonlarından farklı kılacak, kendi ülkesine, kendi sinema diline has bir dokunuş görememek bizi hayal kırıklığına uğratmakta...

    Diğer yandan, Alman yapımı Sevimli Dinozor ile sıradan bir Amerikan animasyonu arasındaki farkı anlayamayacak olmamız sevindirici bir durum. Sevimli Dinozor'un teknolojik açıdan düşük bütçeli bir Amerikan animasyonundan eksiğinin olmadığını görmek, vizyon salonlarını kaplayan Amerikan şirketlerinin kafamızda var olan teknolojik tekeline son veriyor. Sevimli Dinozor'un bir teknoloji harikası olduğu söylenemez. Zaman zaman mekanik hareketler yaptıkları gözlenen karakterlerin, belirli sahnelerde hareket kabiliyetlerinin sınırlandığı bir gerçek. Ancak her ne olursa olsun film ekibi, Impy'nin futbol oynadığı sahneden de anlaşılabileceği gibi ellerinden geleni yapmışlar ve ortaya temiz, izlenebilir bir iş çıkarmışlar.

    Sevimli Dinozor'un öyküsüne gelirsek, ben filmi izlemeden önce konu özetinden daha öte bir bilgiye sahip değildim. Fakat film başladığı andan itibaren sanki bir animasyon değil de, insanlarla kuklaların aynı anda performans sergiledikleri Susam Sokağı veya Allegra'nın Penceresi tadında bir program izliyormuşum hissine kapıldım. Daha sonra yaptığım araştırmalar gösterdi ki, böyle bir hisse kapılmakta pek de haksız sayılmazmışım. Çünkü bir çocuk kitabından esinlenilerek anlatılan öykü, aynı zamanda Alman televizyonlarında gösterilen çok sevilen bir kukla tiyatrosu tarafından da uyarlanmış ve esas ününü de bu kukla gösterisine borçluymuş. Filmin bir animasyon olmasına rağmen bu kukla tiyatrosunun kısıtlayıcılığından kurtulamadan ilerlediğini söyleyebilirim. Zaman zaman bir animasyon olarak elinde var olan olanaklardan bihabercesine bir mekana sıkışıp kalan film, bu bakış açısıyla karakterlerinin hareketliliğini ve öykünün macera yönünü kısıtlıyor.

    Dahası, filmde var olan karakterlerin özgünlükten uzaklığı, insanın tadını kaçıracak düzeyde. Tek tek karşımıza çıkan bütün sevimli yaratıklar, Winnie the Pooh karakterlerinin farklı görünüşlere bürünmüş halleri sanki. Piglet'i andıran sevimli, cesaretsiz bir penguen, Eeyore'un hemen hemen aynısı hüzünlü bir denizaslanı, huysuz Tavşan'ın çok benzeri titiz bir domuz derken, filmi izlediğiniz sırada hangi karakterin hangi Winnie the Pooh karakterine denk düşebileceğini yavaş yavaş çözmeye başlıyorsunuz.

    Sözü geçen karakter tiplerinin çocuklara yönelik öykülerde sık sık kullanıldığını düşünebiliriz. Fakat filmi izlerken aklınızdan geçen en belirgin düşünce, Winnie the Pooh'da bu karakterlerin hem görsel hem de öyküsel anlamda daha iyi çizilmiş halleri mevcutken niçin bu öyküdeki beceriksiz versiyonlarını izleyeyim ki oluyor.

    Sevimli Dinozor, hiç tartışmasız çocuklara yönelik bir animasyon. Fiziksel beceriksizlik üzerine kurulu gülünç görüntülerin var olduğu filmde, hareketli bir macera öyküsü de mevcut. Lakin ne yazık ki, her iki unsurun da filmi başarılı olarak nitelendirebileceğimiz kadar dengeli ve yerinde kullanıldığını söylememiz mümkün değil. Fiziksel beceriksizlik üzerine kurulu sahneler, öykü ile bütünleşmemiş, filmin içine bunlar da olmazsa olmaz tadında şöyle bir serpiştirilmiş gibi duruyorlar. Zaman zaman öykü ile öyle alakasız noktalarda kullanılıyorlar ki, bir mola, bir reklam arası hissi yaşattıklarını dahi düşünebiliyoruz. Filmin, macera yönü ise nedense kısa kesilmiş.

    Karakterler, tam hareketli bir kovalamacanın içine sürüklendiler derken, bu kovalamaca öyle kısa sürüyor ki insan heyecanlanmaya bile vakit bulamıyor. Sevimli Dinozor, hedef kitlesi olan küçük izleyicileri tam olarak memnun edemeyecek bir yapım izlenimi bırakıyor. Ne güldürü yönünün, ne de macera yanının yeterince baskın çıkmadığı filmden, yetişkinlerin zevk alması ise pek mümkün görünmüyor sanırım.

    Animasyon diline kendine has tarzıyla yeni bir ses getireceğini umduğumuz filmin, böyle bir girişimde bulunmaması da üzücü. Louis Armstrong'un sesiyle şarkı söyleyen hüzünlü denizaslanı, bir Leonard Cohen şarkısı söyleseydi film benim gönlümü kazanabilirdi diye düşünmeden edemesem de, ben olsam bu güzel havalarda çocukları pek fazla ilgilerini çekmeyecek bir film için sinemaya götürmek yerine, açık havaya çıkarmayı tercih ederdim. Yine de tercih sizin.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top