Kapalı bir mekanda travmatize insanlar, nerden geldiği belli olmayan bir tehdit, bu tehdit kaynağının askeriye olması, düşmana karşı korku geliştiren kişilerin bir süre sonra birbirlerine düşmesi, tehditi dini olaylarla açıklamaya çalışma? 12 Eylül saldırısından sonraki Amerika'nın ruh halini andırmıyor mu?Amerikan korku filmleri geleneksel olarak en çok paranoyadan beslenmiştir: bu bazen nükleer savaş, bazen komünizm bazen de bu filmdeki gibi terör saldırısı olmuştur. İşin garip tarafı, geleneksel (ve gelenekçi) Amerikan film yapısı, bahsettiğimiz filmde sahiplenilmiyor ve eleştiriliyor. Evet, dıştan bakıldığında tek korku unsurunun, cehennemi yaratıklar olduğu hissediliyor. Ama insanın doğasından ve psikososyal gelişiminden gelen ilkel korkular, üzerine kapalı alan psikolojisi de eklenince hızla orta çağ fanatizmine gerileyebiliyor. Bu zihinsel regresyon o kadar iyi anlatılıyor ki, filmin kahramanları bile bu hızlı değişimi hayretle karşılıyor. Bilinmeyene karşı geliştirilen hezeyan (yıldırım düştü, ateş çıktı yani bir süper güç var, tapınalım), muhtemelen o zamana kadar Tanrı'nın adını anmayan insanların kolaylıkla manupile edilmesi, fanatikleşen insanların işi kurban vermeye kadar vardırması; kıyasıya yapılan din eleştirisini daha anlaşılır kılıyor.Filmin sevdiğim bir diğer yanı da, bildik kurallara göre empati kurduğumuz, yaptığı şeylerin doğru davranışlar ve kararlar olduğunu hissettiğimiz (veya hissetmemiz istenen) kahramanların didaktik aktarımının, bu filmde olmaması. Hayır film kesinlikle didaktik değil. Kişisel kahramanlığa ise hiç yüz vermiyor. Zor durumlarda umudumuzu yitirmememizi istiyor ve aksi takdirde neredeyse kızıyor! Çünkü film ille de bir şeyler önerme iddiasında olsaydı, biz film boyunca, en baştaki çocuklarını aramaya çıkan kadının hikayesini izliyor olur ve onun mutlu sonundan nasiplenirdik. Ama hayır! Film tamamen başka bir sahaya uzanıyor ve empatik kahramanların, filmin asıl sürprizine karşı gözümüzü boyamasını istemiyor. Eh, böyle bir filmden de mutlu bir son beklenemez'8/10