Hangi ifadeleri kullanalım? Mideye yumruk yemek mi? Boğazda bir şey düğümlenmesi mi? Burnunun direği sızlamak mı? Bunların hepsi, ve çok daha fazlası, "Kusursuz Çember" için kullanılabilir. Daha önce pek çok benzer filmde de olduğu gibi. Ancak bu izlediklerimiz yaşanırken, yani yaklaşık 20 yıl kadar önce, mutlu, savaşsız, ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte bir çocukluk geçiren, hatta biraz da şımartılmış olan bizlerin, bir filmi yorumlamak için kullandığımız ifadelerden daha fazlası değil bunlar. O kadar sade, o kadar gerçekçi, çarpıcı ele alıyor ki yönetmen yaşananları. Hamza'nın yaşadıkları, ailesi, çocukların gelişi, Saraybosna'nın bir savaş oyunu bölümü andıran ancak genç-yaşlı pek çok insanın birebir yaşamış olduğu, Sırp sniper'larının zevk için insan avı başlattığı ortamı. O yıllarda başkentte hayatta kalmak için yapılacak tek bir şey var: Hızlı koşmak. Bir başka başarı, duygu sömürüsüne kesinlikle geçilmemesi. Yaşananlar o kadar elverişli iken bir de. Görülmesi gereken, ancak pek kimsenin bilmediği Balkan filmlerinden yalnızca biri.