Hesabım
    Şellale
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Şellale

    Şellale ve Babil’in Yalnız Adamı Semir Aslanyürek

    Yazar: Özgür Şeyben

    "Rüyalarınızda herkesi görürsünüz ama kimse sizi göremez..."

    Yönetmen Semir Aslanyürek, ülkesine "Şellale" ile merhaba diyor... Sinemaseverler uzun zamandır sinema ile uğraşan Aslanyürek'i henüz tanıma fırsatı buluyorlar. Aslanyürek için söylenebilecek en güzel sözü Tuncel Kurtiz söyledi. "Türkçesi kıt, ama yazısı çok güzel bir adam" Ben de bu söze tümüyle katılıyor ve ekliyorum: "Kendi ülkesine bu kadar yabancı olup ta, bu kadar da iyi tanıyan başka biri yoktur." Aslanyürek'in sinema anlayışı, sinema dili ve kurguya yaklaşımı çoğu insan tarafından yadırganıyor, hatta kötü karşılanıyor olabilir... Bunun temelinde yatan en büyük etken, üzerine basarak söylüyorum; onunla bizlerin arasındaki dil farkı... Aslanüyek'in dilini anlayamamamız onun yabancı bir dili konuşmasından değil, bizim kendi dilimize yabancılaşmamız ve unutmamızdan kaynaklanıyor... Bu durum Aslanyürek'i, Babil'de yalnızlığı en iyi bilen kişi konumuna taşıyor.

    Deliliğin ve akıllılığın ne anlama geldiğini tam olarak kestiremediğimiz günümüzde bu ayrımın iyice iç içe geçmesine yol açan "Şellale" deliliğe ithafen yazılmış bir methiye... Filmi izleyip salondan dışarı çıkan herkesin içinde mutlaka bir duygu yoğunluğu oluşacağından hiç şüphem yok...

    "Şellale" sevmeyi, ağız dolusu gülmeyi ve dostluğu unutmamış olan bir ülkenin eski günlerini anlatıyor. Yani, Türkiye'nin eski günlerini... Antakya, tarihin derinliklerine gömülmeye çalışılagelen ayrı bir dünya ve film bu dünyanın kapılarını aralıyor bizlere... Orada sırlar, yüzyıllardır ehline teslim ediliyor ve sırlara mazhar olmak herkesin kendi elinde ve Antakya'nın güzelliklerini fonuna alsa da aslında bu filmde"Mikro-Türkiye"yi buluyoruz...

    Şellale, bir lirik yapıt... Bu yüzden filmde derinlikli bir karakter çözümlemesi aramak ve senaryonun bu anlamda zaaflı olmasından bahsetmek pek doğru olmayacaktır. Çünkü bu film karşıt siyasi görüşlere sahip iki kardeşin kavgasını anlatmıyor, yıllar boyu acı çeken solcuların, sömürülen işçilerin hikayesini de anlatmıyor ya da halkı kandıran politikacıların hıyanetini... Burada anlatılan hiç büyümeyecek olan bir çocuğun gördüğü bir düş... Filmin girişindeki rüya sekansı, yazımızın girişindeki sözün ne anlama geldiğini çarpıcı bir biçimde açıklıyor. Şellale, Aslanyürek'in, gördüğü rüyasını bizlerle paylaşmasıdır ve biz bu rüyayı hayıra yoramıyor isek kendi içimize dönüp bir daha bakmalıyız.

    Filmin bana göre aksayan yönlerini, karakter oyuncularının performansındaki yetersizlik ve diyalogların yeterince üzerinde çalışılmamış olması olarak özetleyebilirim. Bu iki sorun da yukarıda değindiğimiz dil problemiyle açıklanabilir. Eğer insanlar sizinle aynı rüyayı görmüyorsa size katabilecekleri de sınırlı olacaktır.

    Filmin kurgusu tam anlamıyla, insan algısının rahatsız edilmemesi anlayışıyla gerçekleştirilmiş... Beyinlerimiz kötü kurguya o kadar alışmış ki, Şellale'nin tüm klasik kurallara riayet eden kurgu anlayışıyla karşılaşınca, afallıyoruz... Bizim buralarda, filmdeki kalabalık kavga sahnesini, yüzüne gözüne bulaştırmadan kurgulayacak ve işin içinden bu kadar rahat çıkacak bir başka yönetmen görmediğimi belirtmek isterim?

    Hayk Kirakosyan'ın görüntü yönetimi konusundaki ustalığını gözler önüne seren Şellale'nin bir diğer eksiği de sanat yönetimi konusunda ortaya çıkıyor. Çocuklara zorla süt içirilen okul sahnesindeki "U.S. ARMY" yazılı süt tozu kutularını görünce ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız..

    Şellale'nin daha iyi yapım koşullarıyla gerçekleştirildiğinde, daha iyi bir film olacağından başka söyleyecek bir şey yok. Eğer hala rüya görebiliyorsanız, bu filmi mutlaka izleyin, rüyanızı anlatack bir "Şellale" niz olsun.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top