Ortalama puan
2,7
265 Puanlama
Deccal hakkında görüşlerin ?
4,0
10 Mart 2022 tarihinde eklendi
Senaryosunu da yazan Lars von Trier'nin yönetmen koltuğunda oturduğu “Antichrist (ANTICHRIS♀)”; "kadın düşmanlığı" konsepti bağlamında, "Katolik Hristiyanlık" ile ona uygun olarak üretilmiş olan Şeytan'ın ayarttığı "cinselliğini keşfeden kadının (Eve)", "erkeği (Adam)" kandırması neticesinde "insanın cennetten kovuluşu" sürecinin başlatıldığı dini efsanenin, fazlasıyla sert bir eleştirisinin yapılarak anlatıldığı sıra dışı bir psikolojik gerilim olarak geliyor karşımıza...

Yani Şeytan'a uyan bir "günahkar kadın" ve o kadının yoldan çıkarttığı bir "masum erkek" tiplemesiyle karşı karşıyayız...

Hadi buyurun başlayalım...

Ve...

Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl, büyük bir ilgi ve şaşkınlıktan ağzı açık bir biçimde sinema salonunda izlediğimiz; başroldeki iki karakterden kadını canlandıran Charlotte Gainsbourg'ün Cannes Film Festivalinde "En İyi Kadın Oyuncu" Ödülünü kazandığı, Sovyet sinemasının önemli şahsiyetlerinden Andrei Tarkovsky'e (1932 – 1986) adanmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

- "Önsöz" -

Karı (Charlotte Gainsbourg) koca (Willem Dafoe) banyo da, "yasak elmayı ısırır" tarzdaki olağan dışı bir form da sevişirlerken, yeni yürümeye başlayan oğulları Nic (Storm Acheche Sahlstrøm), ittirerek yanaştırdığı bir sandalye ile üzerinde durmakta olan "ağrı", "yas" ve "çaresizliğin" resmedildiği dilenci heykellerini de devirmek suretiyle açık durumdaki pencerenin önündeki dolabın üstüne çıkar...

Oradan da; karın yağışını izlerken durmakta olduğu pencerenin küpeştesinden uçarak, aşağıdaki beton zemine çakılır...

- "Bölüm Bir: Yas" -

Cenazede baba hüngür hüngür ağlarken, hissettiği derin üzüntü sebebiyle bitkinlikten bayılan anne, hastaneye kaldırılır...

Yaklaşık bir aydır hastanede yatmasına karşın anne, halen kendine gelememiştir...

Zira yürümeye başladığını bilmesine rağmen gerekli önlemleri almamış olması nedeniyle, oğlunun ölümünden kendi kendini sorumlu tutmaktadır...

Ancak kendisi de bir terapist olan ve böylesi bir durumda "yas tutmanın", hastalanmak değil de doğal bir tepki olduğunu bilen baba; karısının doktoru Wayne'i ikna ederek onun, taburcu edilmesini sağlar...

Evde de işler, öyle beklendiği kadar iyi gitmemektedir...

Ağlayıp sızlanmalarına devam eden kadın şimdi de kocasını, kendisini ve oğlunu ihmal etmekle itham etmektedir...

Derken...

Deneyimli bir terapist olan kocaya göre yastaki karısı, belirtileri; bulanık görme, ağız kuruması, duyma bozukluğu, titreme, nefes darlığı, nabız yükselmesi ve bulantı olan "anksiyete" aşamasıdır...

Yine koca, yapılması gerekenin korkularla yüzleşmekten başka bir şey olmadığını ve o yüzden de korkulan tüm hususların bir listesinin yapılması gerektiğini belirtir...

Neler midir bunlar?

Ne yazık ki, kafasını toparlayamadığı için kadın, bunları sıralayamaz...

Bu durumda kocası, en azından içinde bulunmaktan en çok korktuğu mekanın neresi olduğunu sorar kendisine...

Yanıt, bir yıl önce hem tatil yapıp hem de doğaya dair geliştirdiği tezini kaleme almak amacıyla oğlu Nick ile beraber gittiği "Cennet Ormanı"dır...

Bir trende karşılıklı oturarak o mevkiye doğru ilerlerken kocası karısından, gözlerini kapatarak önce detaylı bir şekilde bu ormanı tasvir etmesini ardından da aynı ormanın içindeki kulübenin önündeki çimenlere uzanmasını ister...

Sonrasında da, karısı dinlenirken kocanın; doğum yapmakta olan bir ceylanı gördüğü o ormana varırlar...

- "Bölüm İki: Acı (Kaos Hüküm Sürüyor)" -

İşte bu; köprüsü, tilki kovuğu, çürüyen yaşlı ağacı ve kulübesi ile kadının hayalinde canlandırdığı, güçsüzün güçlüye yem olduğu doğanın kurallarının egemenliğini sürdürdüğü ormanın bizatihi kendisidir...

Sırada cadı avcılığı adı altında yapılan kadın katliamı imgeleri yer almaktadır...

Uzatmayalım...

İşin içine, kadının söylemi ile Şeytan'da girer...

Çünkü o, doğanın Şeytan'ın Kilisesi olduğuna inanmaktadır...

Dakika 54...

Geride sizleri, "Umutsuzluk (Kadın Katliamı)" ve "Üç Dilenci" isimli iki kısım ile bir "Sonsöz" ün de bulunduğu 54 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Bitirmeden, nitelikli film izlemeyi tarz haline getiren sinemaseverlere, dini saiklerin tetiklemesiyle yapılan olumsuz yorum ve düşük puanlara aldırmadan; (her ne kadar resmi olarak böyle duyurularak lanse edilmemiş olsa da) Von Trier'nin "Depresyon Üçlemesinin (Depression Trilogy)", "Melancholia" (2011) ve "Nymphomaniac" (2013) öncesindeki, çok özel uzuv makyajları ile görsel efekt teknolojisinin son derece etkili kullanıldığı bu ilk filmi atlamamalarını öneriyoruz...

Yorumumuz, klasik söylemlerden biraz farklı oldu değil mi?

Zaten nihai hedefimiz de buydu...

Keyifli seyirler,
4,0
29 Aralık 2016 tarihinde eklendi
KUSURSUZ OYUNCULUKLAR HARİKA BİR FİLM
Kadın psikolojisine çok feci bir yolculuk.Gerilim,psikoloji ve cinsellik ögesinin fazlaca kullanıldığı bu filme normal bir tepki verilemez.
Deccal (2009) Ağlayan kadın, hile yapan kadındır.. Yönetmenliğini Lars von Trier üstlenirken oyuncu kadrosunda Willem Dafoe, Charlotte Gainsbourg ve Storm Acheche Sahlstrøm gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Gerilim-Psikolojik-Erotik türlerini barındırıyor.. Konusuna gelecek olursak, Çocuklarını kaybeden çiftin acılarını unutmak için şehirden uzaklaşarak ormanda bir kulübede yaşamaya başlarlar bu süre zarfındaki yaşantılarına şahit olacaksınız.. Bu kendilerinden her şeyden kaçış aslında büyük bir soruna yol açacaktır.. Yönetmen Lars von Trier izlediğim ilk filmi olmasına rağmen tarzını sevdim diyebilirim.. Filmin konusu biraz karışık olduğu için yorum (SPOILER İÇERİR) Filmin herkese hitap edeceğini düşünmüyorum filmin adından bile seyirci bir korku filmi beklerken karşılarına psikolojik travma konulu bir film çıkıyor buna hazırlıklı olmalılar.. Filmdeki erotik sahneler filmin derinliği bakımından gerekli buna fazla takılmamak gerekir.. Film tamamıyla erotik film olmaktan zaten konusu bakımından ayrılıyor filmde çocuklarının kaybetmelerinin yani olayın sorumluluğunu kendilerinde bulmaları daha çok annenin kendi içinde verdiği savaş ve babaya karşı oluşan bir nefret zaten filmin gidişatını aşırı derecede değiştiriyor.. Cinsellik sonucu ihmal edilen bir çocuk.. Babanın çocuklarının ölümünden sora dağılan anneyi ayakta tutma çabaları.. Annenin bu olayın tek sorumlusu olarak kendini ve babayı gösterip cezalandırmak istemesi.. Yani bu üç bölümden oluşan filmde yönetmen birazda film bittikten sonra seyirciye ne mesaj alırsa alsın derdinde zaten filmi hayranı olduğu efsane yönetmen Andrey Tarkovskiy adamış zaten Tarkovskiy sineması da öyledir yönetmenin nereden ilham aldığı çok açık.. Tabi diğer filmlerine de göz atmak gerek elime geçerse Lars von Trier filmlerini izlemeye çalışırım.. Filmin zaten iki başrol oyuncusu var gerçekten usta oyuncu Willem Dafoe herkesin altından kalkamayacağı bir karakteri muhteşem performansı ile canlandırmış.. Diğer başrol kadın oyuncusu Rüya Bilmecesi filminden tanıdığım Charlotte Gainsbourg içinde aynı şeyler geçerli.. Filmdeki erotik sahneler aşırıya kaçılmış şiddet sahneleri ile atmosferi bakımından oldukça sakat bir film izleyeceksiniz.. Bir çok ülkede film bu saydıklarım yüzünden yasaklanmıştır. Filmden sonra muhtemelen iğrenç erotik deyip atacaksınız ya da kafanızdaki soru işaretlerini benim olduğum gibi kendi çapınızda cevap bulacaksınız.. İmdb puanı: 6.6 olduğunu söylemekte fayda var benim gözümde daha fazlasını hak edenlerden.. Psikolojik türünün tutkunlarına tavsiye edebileceğim bir film birazda Lars von Trier sinemasına ilginiz kısaca kaçık olmanız gerekiyor.. Beni film genel anlamda etkisi altına almayı başardı.. 8.0 ::SEKS NASIL YORUMLANIR::
4,0
10 Ocak 2011 tarihinde eklendi
Charlotte Gainsbourg, delirme aşamasına gelmiş bir acılı anne rolünde.Willem Dafoe ise mesleği psikolog olan acılı bir baba rolünde,ki performansı görülmeye değer.
Filmin arva eşliğinde etkileyici bir açılış sahnesi var.
Kadın erkek ilişkilerine, tarihe değinen gerilim dozu yerinde bir film,biraz da rahatsız edici.
Filmi iyi buldum.Açılış sahnesi, olayların gelişimi(özellikle son 20 dk.),oyuncu performansları tatmin edici.Ama diyaloglar da biraz sıktı beni.Bazen filmin içine girmekte zorlandım.Yine de tavsiye ederim,tabi herkesin kaldırabileceği bir film değil.Biraz hareket isteyenler sıkılabilir,bazı anlar bende olduğu gibi.
Beyazperde puanını kesinlikle haketmiyor.10 üzerinden 4 sinepuanı.pehh!en azından bi 6-7 olmalı derim.bendeki puanı 8... :))
4,0
4 Şubat 2011 tarihinde eklendi
bu film bu kadar düşük bir puanı kesinlikle haketmiyor.. hepten 4 puan almış yahu.. bu kadar düşük olmamalı.. filmi bazı beklentilerle izlemek, tatmin olmayınca da düşük puanlar vermek çok saçma.. tamam korkutmuyor olabilir ama filmde asıl anlatılmak isteneni de mi anlamadınız.. kapalı bir anlatımı da yoktu yani.. hiç korkunç bir film değildi deyip de düşük puan vermek olmaz.. film biraz gizem ve en çok da psikoloji içeriyor.. bunları da unutmamak lazım..
4,0
15 Haziran 2010 tarihinde eklendi
Son yıllarda seyrettiğim en iyi ve en güçlü anlatımı olan bir yapıt. Lars Von Trier her zaman olduğu gibi gene görmezden geldiğimiz, bizim özümüzde olan ama rahatsız olduğumuz şeyleri yüzümüze çarparak anlatıyor. Filmleri sadece 'Bakarak' seyreden izleyicinin anlamayacağı gibi hiç te beğenmeyeceği bir film Antichrist. Burda yapılan yorumlarda ayrı bir komik olmuş.
4,0
21 Haziran 2010 tarihinde eklendi
Daha önce yaptığım yorumuma bir kaç şey eklemek istiyorum. Filmin konusu sizce nedir diye sormuştum.ve kendi yorumumu dile getirmiştim.Bu film ile ilgilenenler zaten filmden sonra veya filmden önce eleştirmenlerin yorumlarını okumuşlardır.Fakat yapılan yorumlar o kadar düşünsellikten uzak ki eleştirmenlerin yaptıkları yorumların aynısı yazıyorsunuz arkadaşlar. Bir eleştirmen film hakkında derlemesine bir yorum getirebilir.fakat onun bile yanlış anladığı veya kaçırdığı noktalar veya sizce kabul etmediğiniz noktalar olabilir.Aslında doğruyu siz bilmişsinizdir belkide.Belkide öyle bir anlatım tarzı vardır ki filmden herkes kendine göre bir sonuç çıkarabilir. Aslında bu filmde öyleydi. Kadının filmde klitorisini kestiğini ve bunu feminist düşünceye sahip olduğu için artık kendi egemenliğini kendi eline almak için yaptığını yazmış beyaz perde eleştirmeni. Bu kadar saçma bir yorum olabilir mi? Peki sizce öyle mi? Çok ince bir düşünce ve algılayış tarzı olarak yorumlansada tamamen mantığa dayatılmaya çalışılan ve pek ip ucusu olmayan bir yorum.Ben bu yoruma katılmıyorum. Çünkü filmde kadının çektiği acı ön planda.Duygu ön planda. Film zaten psikolojik gerilim.Korku falan hiç değil.Feministlerin yapısını ele alan bir film değil. Kadın zaten sapık ruhlu çift karakterli ve acı yaşatmayı seven bir kadın.Yaptığı işkencelere sevinen daha sonradan üzülen bir şizofreni oynuyor.Kadının o anda kendi klitorisini kesmesinin feministlikle bir alakası olduğunu sanmıyorum. Şöyleki filmin başında onlar sevişirken (karı koca yataktalar iken) çocukları öldü. Yani belki o an sevişmeselerdi kadın çocuğu kurtarmayı düşünebilecekti. Ama kendini o kadar çok sadizime vermiş olan şizofren bir kadın ki çocuğunun ölümünü izlemeyi bile sekse tercih etti.seks ön plandaydı.Ve bu yüzden filmin sonunda klitorisini keserek böyle büyük bir suçu özellikle sevişirken işlediği için kendisini cezalandırdı.belkide bir nevi adamıda bu yüzden cezalandırdı. yaptığı işkencelerle. Ormanda gördüğümüz ölü bedenleri kadının soğuk ölüm havasını yansıtıyordu.Buz gibi ölüm kokan cesetler dolu orman.Kadının yaşadığı dünyayı aktarıyordu bize. Şizofrenik ,kasvet dolu, ölüm kokan, kapkaranlık, yaşamaktan uzak, hayatta iken bile zaten ölmüş bir insanın psikolojini çok iyi yansıttı bize ormandaki ölü bedenleri.Filmin sonunda ise adamın gördüğü ve tepe çıkan insanlar topluluğu ise neşenin ve mutluluğun sembolü idi.Bir düşünürseniz o kadar çok insanla dolu bir ormanda kim korkabilir ki? Çünkü korku artık gitmişti. Adamın dünyaya bakış açısını bize temsil etti o insanlar. Film boyunca kadının kendisine ve kocasına yaşattğı kasveti yansıtan şizofrenik hayvan tasvirleri,ölüler ile karşılaşmıştık o ana kadar. Öyleki artık adama bile bulaşmaya başlamıştı bu hava yavaşça. Üzüm üzüme bak baka kararır deyimine çok iyi bir örnek aslında.Ama kadın öldükten sonra adamın asıl psikolojini ilk kez görebildik.Ki filmin adıda bence bu sona bağlıydı.Antichrist - hristiyan karşıtı (olmayan) bir sondu.hristyan karşıtı yada dinsiz olan bir kadına karşın, inancın ,din kurallarına ve etiğe göre yaşayan bir adamın (insanın)aslında doğruluğu ve mutluluğu her zaman ne koşulda olursa olsun bulacağını gösteren bir anlatımdı. Bu kelime Birde dinden uzaklaşma anlamında kullanmış nietzsche bir romanında. Sanırım ona bir gönderme yapılmış filmin isminde de. Nietzschenin hristiyanlar ve hristiyanligi yerden yere vurdugu romaninda kendisi icin kullandigi isim hristiyanligi elestirken decall adini vermisir kendisine. Sanırım filme Türkçe isim aranırken burdan yola çıkılmış. tabiki bunu herkes bilemez. daha filmi anlatabilir bir isimlendirilme yapılabilirdi. Anti-friz gibi. Bu işin şakasıydı tabiki :) Sevgiyle kalın.
4,0
24 Kasım 2009 tarihinde eklendi
İnsanların üzerinde yüzeysel ahkamlar kesebileceği,mesnetsiz eleştiriler ve hatta suçlamalar yapabileceği, sinemanın nasıl okunması gerektiğinden bihaber,iki göğüs görünce bunu porno sayan malum yurdum insanının beğenemeyeceği bir film...Tarkovskiye adanmayı hak etmiş kanımca....
4,5
28 Nisan 2010 tarihinde eklendi
öncelikle filmden ziyade bir deneyim olarak görüyorum, trier hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayan arkadaşlar tabiki filmden hiçbirşey anlamamakla beraber filmi beğenenleri de kendi içsel düyalarında ötekileştirecektir, ki böyle olması gerekir. izlediğim en iyi film, bu film yılın filmi gibi klasik yorumları yakıştıramayacağım bir film, kesinlikle daha fazlasını içeriyor daha fazlasını hak ediyor. film baştan sona imgesel bir başyapıt niteliğinde. her sahnenin görünen yönü dışında derin bir izdüşümü var. klasik amerikan korku filmlerinde kullanılan sahnelerden pek farksız sahnelerle bu derece vurucu bir film ortaya koymak takdir edilesi bir durum.
4,5
29 Ocak 2016 tarihinde eklendi
Aşırı sarsıcı bir film. Cidden etkisinde bırakıyor. Çok ama çok yoğun bir film. İzleyin kesinlikle izleyin çünkü şahsen benim hayatımda izlediğim en garip filmdi.
4,0
26 Temmuz 2010 tarihinde eklendi
filmin görselliği ve yönetmenlik çok çok iyiydi bana göre ve sırf bunun sayesinde bile keyif aldım diyebilirim ama filmi tam olarak anladım diyemem ki anlamak gerçekten güç. çünkü bilmediğim ve çoğu kişinin de bilmediğini düşündüğüm pek çok öğe var. galiba genel kültürüm bu filme yetmedi:D antichrist mitini -ya da inancını- bilmek gerekiyor anlamak için. filmde pek çok imge var ve antichrist denen şeyin ne olduğunu bilmeden bunları anlayamıyorsunuz. bunu iyice araştırıp tekrar izlemek istiyorum açıkçası. yeni izleyecek olanlara da önerim şu: beğenip beğenmeyeceklerini bilemem ama mutlaka antichrist hakkında araştırma yapıp öyle izlesinler. ancak en başta söylediğim gibi görsellik harikaydı, özellikle de açılış sahnesi...
4,0
30 Ağustos 2009 tarihinde eklendi
Filmin SCRsi çıkmış fakat TR Altyazı yok gibi ben Ramazanın çıkmasını beklicem bakalım deyecekmi :)
4,0
22 Mayıs 2009 tarihinde eklendi
Bilginiz olsun filmi izlerken 26 kişi hastanelik oldu ve 200 dan fazla kişi sinemayi terk etmişler. Heyecanla Türkiyeye gelmesine bekliyorum......izleyenlere bol şanslar :O)
Daha Fazlasını Göster