Hesabım
    Yargısız İnfaz
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Yargısız İnfaz

    Sistem Sorgulanır...

    Yazar: Bige Akdeniz

    Yargısız İnfaz, 11 Eylül'den sonra Amerikan Sineması'nın politik gerilime gösterdiği ilgi yolunda yeni bir adım. Adımını diğer yapımlara göre daha bir nazlı atıyor. Ne Syriana gibi cesur bir politik tavrı var, ne de Babil gibi fazla dışavurumcu. Yönetmeni hikayenin gerisinde kalan bir gölge gibi, fazla bir varlık gösteremiyor. Kendi başına akan hikaye, sonundaki sürpriz rötuşla, bir şeyleri ispatlama derdinde olmadan sona eriyor.

    Aslında Babil aleyhine oy kullandıktan sonra, bu filmin basit anlatım dili, ruh okşayıcı türden. Bir yönetmenin "dünya olayları benden sorulur" edasını gözlemlemek zorunda kalmamak gerçekten yüreğe su serpiyor. 11 Eylül'den sonra çıkan birçok "Amerika kendini keşfediyor" alt-metinli filmlerin arasında, Yargısız İnfaz, Türkçe adına layık olarak, olan bitene yargısız infaz yapmadan yaklaşıyor.

    11 Eylül'den sonra çıkarılan sert anti-terörizm yasaları bünyesinde, herhangi bir şüpheliyi dava açmadan sorgulamayı onaylayan "rendition" uygulaması, bu filmin tartışmaya açtığı kritik konu. Bir terörist tarafından yanlışlıkla cep telefonundan aranmışsanız, kimya mühendisiyseniz ve Ortadoğulu bir ülkenin vatandaşıysanız vay halinize! Kendinizi Amerika tarafından kullanılan ve kim bilir nerede bulunan bir sorgulama hücresinde bulabilirsiniz. 

    Film, terörizme olabildiğince sert bir şekilde karşılık vermeyi öngören bu sistemde öngörülmeyenlerin altını birçok farklı yönden ışık tutarak çizmeye çalışıyor. Sorgulanmak için alıp götürülen adamın Amerikalı karısının (Reese Witherspoon) çaresizliğini göstererek. Sorgulamayı gözlemleyen CIA ajanının, şiddet karşısında geçirdiği evrime bizi şahit yaparak. Ve tüm bu sorgulama süresince esas trajedilerin es geçildiğine işaret ederek. Evet, bu paralel hikayeler ile karakterler üzerinden güzel bir kolaj yaratılıyor.

    Ama ne yaparsa yapsın, yine birçok filmin içine düştüğü şu siyah beyaz eksenden kurtulamıyor Yargısız İnfaz. Yani nedense yine politik malzemesini popüler kılabilmek ve gerekli reaksiyonu yaratabilmek için, bir uçtan diğerine gidiyor ve politik sinema adına çok önemli olan gri alanı görmezlikten geliyor. Politik gerilimin ağlarının örülmesi için, mutlaka trajik ve mutlaka can yakıcı hikayeler mi olmalı? Mutlaka suçlu ya da suçsuz mu aranmalı? Karton karakterler mi yaratılmalı? Sorgulama için götürülen Mısırlı adamın Amerikalı bir karısı olmasaydı, biz bu filmden doğru mesajları çıkaramaz mıydık? CIA ajanı sorgulama sırasında aklını yitirir noktaya gelip kendisini içkiye vermeseydi, yaşadıklarının ne kadar zor olduğunu algılayamayacak mıydık?

    İşte bu türden sorular, Amerika'nın Ortadoğu ile ilişkisini ve terörizmi sorguladığı bu gibi filmleri sorgulanması gereken filmlere dönüştürüyor. Belki de politik gerilim filmi yapan yapımcıların, kullandıkları malzemenin dramatik heyecanının ötesine geçip, öncelikle kendilerini sorgulamaları gerekiyor. Sorgulamayı iyi beceremeyen, sorgulattırmayı da iyi beceremiyor çünkü. Yine de "Amerika Kendisini Keşfediyor" giriş dersi olarak Amerikan okullarında bolca gösterilebilir diye düşünüyorum; bilmiyorum biraz ağır mı oldu. Ne kadar eleştirsem de, bir süre bizim de "Türkiye Kendisini Keşfediyor" temalı filmlere ihtiyacımız var diye düşünmeden edemiyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top