Hesabım
    Meleğin Düşüşü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Meleğin Düşüşü

    <b>Meleğin</b> Soyut <b>Düşüşü</b>

    Yazar: Ali Ercivan

    Semih Kaplanoğlu?nun ikinci uzun metrajlı filmi Meleğin Düşüşü, Zeynep isimli genç bir kızın öyküsünü anlatıyor. Bir otelin oda servisinde çalışan Zeynep, babasının tacizlerine tepki veremeyen, kendi kabuğuna çekilmiş bir kız.

    Kaplanoğlu'nun anlatımı da ele aldığı karakter gibi kapalı. Ortaya çıkan filmi, özellikle biçim açısından Michael Haneke veya Robert Bresson gibi yönetmenlerin etkisinde tanımlamak mümkün gözükse de, bu biraz da kolaycı bir yakıştırma olur diye düşünüyorum. Kaplanoğlu'nun sinema estetiği üzerine kafa yoran bir yönetmen olması, belki yolunun bazı noktalarda bu gibi isimlerle kesişmesini sağlıyor olabilir. Fakat Meleğin Düşüşü'nün kendi karakterine sahip bir film olduğunu söylemek gerek.

    Eşini yeni kaybetmiş bir ses teknisyeniyle ustaca kurulmuş bir flash-back sekansında yolu kesişen Zeynep'in öyküsü, beklenmedik bir şiddet eylemine doğru yol alan ve izleyicisinden de çaba talep eden bir filme dönüşüyor. Semih Kaplanoğlu’nun yaklaşımının filmi oldukça soyut bir alana çektiği ve sadece ağır temposu sebebiyle değil, söylemeye çalıştığının muğlaklığıyla da seyirciyle arasına bir mesafe koyduğu söylenebilir.

    Sinemamızın salt gişeye oynamayan filmlere de ihtiyacı olduğunu hepimiz kabul edeceğine göre, bu tür kişisel yaratıcıların çabaları daha da önem kazanıyor tabii. Ama söz konusu mesafenin bir diğer kaynağı da daha analize ve teoriye eğilim gösteren bir yönetmenin, film yapım sürecine de benzer metodlarla yaklaşması olabilir. Bir filmi okumak için kullanılan yöntemleri bir filmi yaratmak için kullanmak çok riskli, genellikle de iyi sonuç vermeyecek bir eğilim. Meleğin Düşüşü de o ince çizgi üzerinde yürüyor sanki. Sonucu bir zafer olarak nitelendirmek zor belki ama bir başarısızlık olarak görülemeyecek kadar da meziyeti var filmin.

    Kanımca, uç bir örnek üzerinden Türk toplumunun gerçekliği üzerine bir son söze ulaşmak zaten mümkün olmayacağından, bu filmi de sosyal açıdan okumak yeterli bir sonuç vermeyecektir. Kaplanoğlu’nun daha felesefi dertleri olduğu açık. Ve bunlar da öyküden ziyade filmin biçiminde yansımasını buluyor.

    Klasik ve teknik bir eğitim sürecinden geçilen Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Bölümü çıkışlı genç görüntü yönetmeni Eyüp Boz ile Kaplanoğlu’nun ortaklığı filmi görsel açıdan Türk sineması adına yaratıcı bir deneyime dönüştürüyor; özellikle ışık ve objektif kullanımı açısından titiz bir iş çıkarıldığını söylemek gerek. Bir ses teknisyenini ana karakterlerinden biri olarak konumlandıran bir filmden tam bekleneceği gibi filmin yurtdışında gerçekleştirilen ses miksajında da aynı titizlik dikkat çekiyor. Kaplanoğlu, ses ve ışığı dramatik unsurlar olarak kullanma denemesinde, sinema üzerine kafa yoran insanlar için üzerine tartışmaya değer bir iş çıkarıyor.

    Yazıya bir nokta koymadan önce, bu filmle Antalya Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu seçilen Tülin Özen’e değinmeden edemeyeceğim. Özen, sinema için çok elverişli bir yüze sahip ve ekonomik performansıyla gerçekten gelecek vaad ediyor.

    Sonuç olarak, elbette herkese göre bir film değil Meleğin Düşüşü. Olması da gerekmiyor. Sinemalarımızın birbiri ardına popüler olmayı amaçlayan Türk filmlerinin hücumuna uğradığı sezonun şu noktasında, Semih Kaplanoğlu ilgi göstermeye değer bir alternatif sunuyor bizlere...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top