Senaryosunu, John Van Druten'in yarı otobiyografik hikayesi "Goodbye to Berlin" (1939) ve Joe Masteroff'un oyunu "I Am a Camera" (1951) ile Joe Masteroff'un aynı isimli oyunundan (1966) uyarlayarak Jay Allen'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda da Bob Fosse'nin oturmakta olduğu “Cabaret”; dönemin toplumsal ve siyasi atmosferinin başarıyla beyaz perdeye yansıtıldığı, müzikal bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 4.6 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek; aralarında "En İyi Kadın Oyuncu (Liza Minnelli)", "En İyi Yönetmen (Bob Fosse)", "En İyi Sanat Yönetimi (Rolf Zehetbauer)" ve "En İyi Görüntü Yönetmeni (Geoffrey Unsworth)"nin de bulunduğu sekizer kategorideki Academy ve BAFTA Ödüllerinin yanı sıra, brüt 42.8 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşmış olan bu sinema klasiğine biraz daha yakından bakalım...
***
- Berlin 1931 -
Sahnedeki kabare programının Sunucusu (Joel Grey), Kit Kut Klub'ın konuklarına; orkestranın ardından, Heidi, Christine, Mausie, Helga, Betty ve Inge isimli, hepsinin bakire olduklarını iddia ettiği altı dansçı kızı (Kathryn Doby, Inge Jaeger, Angelika Koch, Helen Velkovorska, Gitta Schmidt, Louise Quick), Almanca, Fransızca ve İngilizce olarak üç farklı dilde tanıtmaktadır...
Elbette sıradakiler, babası bir büyükelçi olan Amerikalı şarkıcı Sally Bowles (Liza Minnelli) ile aslında bir travesti olan ve çişini erkekler tuvaletindeki pisuara yapan Bayan Elke'dir (Ricky Renée)...
***
İşte tesadüf bu ya...
Trenden inerek, şehre yeni ayak basmış olan Brian Roberts (Michael York) adındaki Cambridge'de felsefe doktorası yapan bir İngiliz; mutfağında Bobby'nin (Gerd Vespermann) çalıştığı Bayan Schneider'ın (Elisabeth Neumann-Viertel) pansiyonuna taşınmak üzeredir...
Ve...
Bayan Schneider'ın dışarıda olduğu bir saatte Brian'nın çaldığı kapıyı kendisine; üç aydır odalarından birinde yaşamakta olan kabare şarkıcısı Sally açacak ve kalmaya ikna edeceği Brian'ı odasına yerleştirecektir...
Bu arada, Sally sayesinde; pansiyonun diğer kiracıları arasında masöz Bayan Mayr (Sigrid von Richthofen) ile onun, her sabah falına baktığı Bayan Kost'un da (Helen Vita) bulunduğunu ve kendisinin itirafı üzerine, Brian'ın kirayı ödeyebilmesi için birilerine İngilizce dersi vermesi gerektiğini de öğreniyoruz...
***
Akşamki gösteriye davet ettiği Brian'ı Sally; Berlin'deki en iyi dostu olarak nitelendirdiği, makine ithalat ve ihracatçısı Yahudi asıllı Fritz Wendel (Fritz Wepper) ile tanıştıracaktır...
Bu tanışma sonrasında Brian; mevcut ekonomik kriz, işsizlik ve enflasyon ile komünistler ve Nazi'lerden dert yanmakta olan ve nihayetinde de kurtuluşu zengin bir kadınla evlenmekte gören Fritz'e, İngilizce dersi vermeye başlayacaktır...
***
Neyse...
Yoluna, basit bir kabare şarkıcısı olarak değil de, ünlü bir aktris olarak devam etmeyi takıntı haline getirmiş olan Sally ile maddi sıkıntıları devam eden Brian; Berlin gecelerine birlikte akmayı, kısa süre içerisinde alışkanlık haline getirirler...
***
Çok geçmez...
Sally, Bay Ludwig (Ralf Wolter) adındaki bir müşteriyle daha tanıştırır Brian'ı...
Sally'nin şöhretli bir yazar olduğunu söylediği Brian; bir yayıncı olan Bay Ludwig için 50 Mark karşılığında, "Kamçılı Kadın, Cleo" isimli bir porno kitabını tercüme edecektir...
Ki aynı Sally, benzeri bir yalanı; Brian'ı Fritz Wendel'e, Oxford'da edebiyat profesörlüğü yapıyor şeklinde takdim ederken de kullanmıştır...
***
Derken...
Sally'nin Brian ile cinsel olarak da "zamansız" yakınlaşma çabaları sayesinde; Brian'ın kadınlarla geçmişinde, üç başarısız girişiminin olduğu ve o yüzden de seksi bıraktığı bilgisine de ulaşıyoruz...
O sebeple de, Sally ile Brian ilişkilerini; sevgili olmak yerine dost olarak sürdürme kararı alırlar...
***
Yeri gelmişken hemen belirtelim, Brian'ın İngilizce dersi verdiği öğrencilerinin arasına:
Fritz onu, kendi için kurtuluş bileti olarak görürken, Sally'nin de kıskanmasına yol açacak alımlılıktaki; varlıklı bir Yahudi ailenin kızı olan Natalia Landauer'da (Marisa Berenson) katılmıştır ve Brian Natalie'ye sunacağı İngilizce dersi karşılığında, (o günler için ciddi bir miktar olan) saatte 3 Alman Mark'ını cebine indirecektir...
Yani Brain'ın daha önceden de tanımakta olduğu Natalie'ye ders vermesinin tek gerekçesi, sadece ve sadece kazanacağı paradır...
Dakika 35...
Vizyona girdiği yıl sinema salonunda, aynı hafta içerisinde ardı ardına birkaç kez izlediğimiz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Almanya ve tüm dünyayı ateşe atacak olan Nazi faşizmi tehlikesinin, arka planda neredeyse gözlere sokulduğu, 89 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,