Hesabım
    KoyuLaciSiyahaYakın
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    KoyuLaciSiyahaYakın

    Suyundan mı <br>Toprağından mı?

    Yazar: Ali Ercivan

    Şu İspanya'nın suyundan mı yoksa toprağından mıdır sinemacılarının başarısı acaba? Ya da basitçe çok iyi eğitilmelerinden mi? Festivalin ağır topları arasında görülmese de, KoyuLaciSiyahaYakın (Azuloscurocasinegro) programdaki en kıymetli keşiflerden biri oldu. Birkaç yıl önce Şehirde (En La Ciudad) adlı filmin verdiğine benzer bir tat sunan bu mütevazı yapım, küçük insan hikayelerinden herkese dokunmayı başaracak bir sinema çıkarıyor. Tabii herkes derken, sinemadan büyük entelektüel beklentileri olanları bunun dışında tutmak mümkün olabilir. Ama her insanın özdeşleşebileceği duyguları, sıkıntıları -hiçbir entelektüel gösterişe ihtiyaç duymadan- perdeye aktarmanın saygıdeğer bir yol olduğunu düşünüyorum.

    Senaryosunu Julio Medem'le birlikte yazdığı kısa filminin ardından çektiği bu ilk uzun metrajlı sinema filminde Daniel Sánchez Arévalo, kapıcılık yapan bir babanın oğlu olan Jorge merkezinde dönen öyküler anlatıyor. Babasının mesleğini sürdürmek istemeyen ve eğitimini tamamlayıp kendi yolunu çizmek isteyen Jorge, babasının felç geçirmesi sonucu, ona bakmak ve onun işini mecburi olarak üstlenmek zorunda kalır. Kurtulmaya çalıştığı yaşamın içine hapsolmuş ve bunu sessizce kabullenmiştir.

    Bir yandan dışardan okulunu bitirmiş ve iş aramaya başlamıştır ama hiçbir şirket, kapıcılık yapmakta olan bir ekonomi mezununa iş vermeye yanaşmaz. Bu esnada, hapisteki ağabeyi kendisinden bir ricada bulunur. Hapishanede aşık olduğu ve doğum koğuşuna nakledilip rahata kavuşmak isteyen Paula'yı hamile bırakmayı kabul etmiştir. Ancak bir hastalığı yüzünden bu mümkün olmayacaktır; dolayısıyla kardeşinden yardım ister. Jorge'nin çalıştığı binada yaşayan ve öğrenimi için birkaç yıllığına Almanya'ya gitmiş olan çocukluk aşkı da bu sırada geri dönmüştür.

    Bu ana çatının yan karakterlerle de zenginleştirildiği film, hayattan beklentilerimiz, hayal kırıklıklarımız ve yetinmeyi öğrenmemiz üzerine... İlgi çekici ismini, Jorge'nin satın almak istediği fakat parasının yetmediği bir takım elbisenin renginden alıyor. Babasından kalma ve kendi üstünde sakil duran gri bir takımla iş görüşmelerine giden Jorge, her gün önünden geçtiği mağazanın vitrinindeki bu takımı almanın hayalini kurmaktadır. Fakat ne kadar indirime girerse girsin kimsenin almaya tenezzül etmediği bu takıma ayıracak parası hiç olmamaktadır.

    Siyaha yakın koyu lacivert renkteki bu takım elbise, Jorge için ulaşmaya çalıştığı yaşamın ve kendisini aralarına kabul etmeyen bir sosyal sınıfın simgesidir. Aynı sınıfsal ayrım kaçınılmaz olarak sevgilisiyle de arasında dururken, hapishane ortamında hayatını kurtarmaya çalışan Paula ile belli bir çekinceyle kurduğu diyalog, hayatındaki bir boşluğu doldurur hale gelecektir.

    Çok mu şey anlattım? Emin olun daha da derinlikli, incelikli bir film KoyuLaciSiyahaYakın. Sosyal boyutu da olan ciddi bir insan dramını romantizmle ve sık sık komediyle perçinleyen, gerçekçi bir film. Popüler olma potansiyeli taşıyan, ciddi dertleri hafif bir tonda anlatan, genç ve deli dolu olduğu kadar olgun ve ağırbaşlı bir film. Festivalde izlediğim tamamen dolu salondaki seyirciyle de sahici bir iletişim kurmayı başardı. Yürek burkucu açılışını çıt çıkaramadan izleyeceğiniz, çoğu noktada kahkahalarınızı engelleyemeyeceğiniz, karakterlerini anlayıp tüm zaaflarıyla seveceğiniz bir film çünkü.

    Türkiye'de dağıtımcıların bu filme her nedense ilgi göstermeyeceğini kabul edersek, bunları anlatmamın kime ne faydası olacak? Hiçbir şey olmasa, gerçekten sinemaya baş koymuş insanlara imkanlarını zorlayıp böyle filmlere ulaşmanın yollarını arama ilhamı veririz belki. Çünkü İspanyol sinemasının bu damarı, Türk sinemacıların izlemesi ve dersler çıkarması gereken bir şablon sunuyor. Son derece ucuza mal edilebilecek, iddiasız olma erdemini gösterebilen, seyirciyle iletişim kurması kaçınılmaz ve zengin bir sinema malzemesi içeren filmler bunlar. Sadece düşük bütçeli, karakter odaklı filmler değil kast ettiğim. Derdini lafla değil, görsel araçlarla anlatmayı başaran, olgun bir sinema aynı zamanda. Sinema yapmanın pratiğine dair öğreneceğimiz çok şey var bu İspanyollardan.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top