En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
MojoRising
Takipçi
380 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
2 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Agnes Varda'nın izlediğim bu ilk filmini beğendim. 60'lı yıllara damgasını vurmuş (özellikle Fransa'da) ''Yeni Dalga (La Nouvelle Vague)'' akımının daha önce birçok örneğini izlemiştim. Bu film de o filmlerin birçoğu gibi kaliteli, özgün ve usta işi. Filmin yönetmeni kadın olunca haliyle filme de kadın bakış açısı sirayet etmiş çokça. Bu da filmin Yeni Dalga'nın diğer filmlerinden ayrılıp, başka bir konuma yerleşmesini sağlamış elbette. Kadın bakış açısı filme farklılık katmış sözün özü. Yeni Dalga akımını sevenlere, ilgilenenlere bu klasiği gönül rahatlığıyla öneririm. Bağımsız sinemayı sevenlerde filme yaklaşabilirler rahatlıkla.
Belçika asıllı sinemacı Agnes Varda,kadın yönetmenler arasında hem çektiği film sayısının fazlalığı hemde filmlerinin sahip olduğu sinemasal kalite ve sağlam üslubu ile uluslarası alanda kendine has bir çizgisahibi olmuş bir sinemacıdır..5ten 7ye Cleo adlı filmi sanatçının belki en ünlü filmidir fakat böyle olması dadoğal olarak karşılanabilir çünkü 1962 yılında çektiği bu filmde sanatçı bir kadın oyuncunun yaşamınınçok gerçekçi bir şekilde sinemaya aktarmıştır ve Cleo karakterini canlandıran Corinne Marchandın performansıunutulmazdır.Yeni Dalga akımının dikkat çekici çalışmalarından biri olan bu güzel film her sinemaseverinarşivinde yer alması gereken nadide yapıtlardan biridir.Bp puanım:10/10
Hayatın içinde, sokaklarda akmayı tercih eden kareler ve bunun gerçek zamanlı işlenişi. Beşten Yediye Cléo belirgin bir sinema anlayışının Fransız Yeni Dalgası'nın kendini bilen örneklerinden birisi. Bu akımın en beğendiğim filmlerinden "Serseri Aşıklar"ın yönetmeni Jean-Luc Godard'ın kısa bir an gözükmesi de bana cameo'yu çağrıştırdı. Beşten Yediye Cléo, bir Fransız şarkıcının Florence/Cléo (Corinne Marchand) hastanede yaptırdığı bir tetkikin sonucu beklediği saatlerde geçiyor. Ölüm ile yaşam arasında insanın çaresizliğini ve bu çaresizliğin Cleo'nun yüzünde şekillenişine tanıklık ediyoruz. Özellikle dış çekimler belgeselden farksız bir şekilde insan manzaralarına odaklıydı. Gördüğümüz yüzlerde, yönetmen, insanın arayışını, ölümle yaşam arasında bir şeyler bulma isteğini bize sunmaya çalışıyor. Bunda oldukça başarılıydı. Filmin ilk 1 saatlik bölümünde aklımda bu ana temanın yarattığı çağrışımları düşünerek, kendi iç dünyamla baş başa kaldım. Bu dünyada varoluş sebebimizi sorgulayan bir film. Özellikle filmin müziklerini besteleyen Michel Legrand'in ( filmde piyanist olarak izliyoruz) Cleo'nun acısını betimlediği müziği bu soruları en yoğun hissettiğim dakikalara karşılık geliyordu.
Filmin son yarım saati ise beklentimin üzerine çıkan konuşmalarla geçti. Cezayir'e gitmek için bekleyen asker ile konuşmaları ve hastaneye giderken bu konuşmaya eşlik eden sokak manzaraları filmin etkileyiciliğini daha da artmaya ız Yeni Dalga akımını beğenen sinemaseverler için izlenmesi gereken bir film. Ama bu anlatıma alışkın olmayanlar için sıkıcı bir film olabilir.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.