Hesabım
    Paranoid Park
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Paranoid Park

    Paranoid Park

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Gus Van Sant'in son iki filmi Fil ve Last Days'de takındığı mesafeli tavır bize onun duygu yaratmaktaki becerisini unutturdu sanki. My Own Private Idaho'da hissettiğimiz terk edilmişlik ve aldatılmışlık duygusunu, To Die For'un son sahnesinde yaşadığımız acıklı zafer hissini ve Can Dostum'u izledikten sonra içimize yerleşen kendi kaderine yön verme isteğini aklımızdan çıkarıp attık. Son filmlerinde karakterlerin zihinlerine girmekten sakınan ve görevi sadece imaj toplamakmış hissi veren yönetmenin uzun planlar, tek açılı kadrajlar ve kurgu oyunları üzerinden yarattığı mesafeli anlamları çözmek bize daha cazip gözüktü belki de.

    Ancak Gus Van Sant'in karmaşık sinema dili üzerinden yarattığı bu anlamları çözerken içimizde hep bir eksiklik duygusu oluştu. Güçlü anlatımlarına, karakterli dillerine ve görsel kusursuzluklarına rağmen izlediğimiz filmler bize beklediğimiz tadı veremiyor, fazla akademik bir düzeyde kalıyorlardı sanki. İçlerinde eski Gus Van Sant filmlerinde bulmaya alıştığımız harekete geçirici duygu yoğunluğu eksikti. Yönetmenin gençlik üçlemesinin son filmi diyebileceğimiz Paranoid Park bahsettiğimiz bu eksikliği başarıyla kapatmakta. Gus Van Sant'in deneysel sinema dilini samimiyetle birleştirip, muazzam bir duygu yoğunluğu yarattığı film, yönetmenin tam anlamıyla kıvamını bulduğuna işaret ediyor.

    Gus Van Sant'in olgunlaşma dönemini müjdeleyen filmin ergenlik problemlerine odaklanan gidişatı da bizlere başından sonuna dek bir olgunlaşma öyküsü anlatmakta aslında. Sokak çocuklarının, evsizlerin ve belirli bir alt kültürü temsil eden kaykaycı gençlerin uğrak noktası olan Paranoid Park'ı keşfe çıkan Alex'in parkta geçirdiği tek bir geceye odaklanan filmde, Gus Van Sant'in karakter seçimi oldukça önem taşıyor.

    Alex, filmin ikonografisinden anladığımız üzere, bakımlı evlerin yer aldığı, nezih bir banliyö mekanında yaşayan hali vakti yerinde bir ailenin büyük çocuğu. Giyinişi, yaşam biçimi ve ferah okul ortamı ile ekonomik ve sosyal açıdan sorun yaşamadığını belli eden Alex'in ergenlik acısını aktarabileceği tek belirgin problem annesiyle babasının boşanmakta oluşu belki de. Bu problemin haricinde kendini ve ergenlik buhranını belirli bir noktaya konumlandırmakta zorlandığını sezdiğimiz Alex, aynı sosyal çevreden gelen her yaşıtı gibi kendi kendini imha etmeye programlanmış.

    Bir yanıyla Paranoid Park'ta uzaktan, çekimser bakışlarla izlediği yıpranmış, kaybolmuş, hayat güvencesi olmayan, yarını belirsiz gençlerden biri olmaya özeniyor. Diğer yandan da özendiği gençlerin konumuna yerleştiği takdirde, göze aldığı tehlikeli hayatı kontrol edemeyip, tepetaklak yuvarlanmaktan korkuyor. Bugüne kadar yapılmış hemen hemen hiçbir ergenlik konulu filmde rastlamadığımız bu karakter tipi, orta sınıf ailelerden gelen gençlerin günümüzde yaşadığı ergenlik bunalımını bütün samimiyetiyle gözler önüne seriyor. Ortada somut bir sorun yokken elle tutulur sorunlar yaratmaya odaklanan bu ergenlik hali, Alex'in hikayesinde tüm canlılığıyla hayat buluyor. Gus Van Sant, yavaş çekimlerle süslediği Alex'in gündelik yaşamını, sinema dilinin vaat ettiği en çarpıcı olanakları kullanarak iyice derinleştiriyor ve ortaya başkarakterini bir psikiyatrist disipliniyle analiz eden etkileyici bir film çıkarıyor.

    İzleyenlere öyküyü kafalarında yeniden şekillendirmelerini öğütleyen tekrar sahneleriyle süslenen "Paranoid Park," anlattığı öyküyü birçok kere söküp, en başından bir daha kurgulamakta. Böylelikle Alex'in dahil olduğu cinayet olayını yoruma açık hale getiren Gus Van Sant, hikayenin gerçekliğini de sorgulanır hale getirmekte. Kimi sahnelerinde Alex'in, ergenlik bunalımına 'somut' bir sebep bulabilmek adına kendisini anlattığı cinayet olayının içinde hayal etmiş olabileceğini vurgulayan film, zaman zaman tüm cinayet hikayesinin başlı başına Alex'in kafasında kurgulamış olabileceğini ima etmekte.

    Cinayet olayını ve Alex'in bu olaydaki konumunu farklı yöntemlerle muğlaklaştıran Gus Van Sant'ın, bu yolla filmin sonu başından belli basit bir cinayet ya da vicdan azabı hikayesi olmadığını itinayla vurgulamak istediğini söyleyebiliriz aslında. Yönetmen, yaşananlar ister hayali ister gerçek olsun her şekilde filmin en can alıcı noktasının Alex'in karmaşık ruh halini farklı bakış açıları ve algılama biçimleriyle betimlemek olduğunun altını başarıyla çizmekte. Bu haliyle çok yönlü ve eşsiz bir olgunluk hikayesine dönüşen film, Gus Van Sant'in istediğinde hem bütünüyle teorik bir sinema dili kullanıp hem de karakterlerin iç dünyasını çözümleyen duygu yüklü bir hikaye anlatabileceğini kanıtlamakta.

    Anlayacağınız Amarcord ve Ruhların Jülyeti gibi Fellini filmlerine ve Gus Van Sant'in eski çalışmalarına yaptığı göndermelerle beslenen "Paranoid Park," son derece özgün, dokunaklı ve samimi bir anlatıma sahip. Gus Van Sant'in görüntü ve ses tekniklerini kullanarak izleyiciler üzerinde deney yapan tarzından ve usta görüntü yönetmeni Christopher Doyle'un şiirselliğinden beslenen film, hiç kuşkusuz ki yönetmenin olgunluk dönemini haber veren çarpıcı bir çalışma.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top