Hesabım
    Aşkın Kitabı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Aşkın Kitabı

    Aşkın Kitabı’ndaki Eksikler...

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Aşkın Kitabı, yüzlerce Hollywood melodramına ve binlerce romantik komedisine ilham kaynağı olmaktan öte, bu türlerin haritasını yaratmış efsanevi yazar Jane Austen'ın aşk yaşamını nedense olabildiğince klasik bir bakış açısıyla ekrana aktarmaya çabalıyor.

    Kısacası ekranda bilmem kaç yüzüncü defa 19.yy İngiltere'sinde tutucu zengin ailesinden uzaklaşmaya çabalayan özgür ruhlu güzel bir kızın saklı tutkular ve gizli aşklarla dolu, bir nevi Aşk ve Gurur uyarlaması izliyoruz.

    İçerisinde bir aşk üçgeni barındıran herhangi bir romantik film, -ki bu tanım her yıl dünya çapında vizyona giren romantik komedilerin %95'ini kapsıyor- hikayenin köküne inildiğinde birer Aşk ve Gurur uyarlaması olsa da, Aşkın Kitabı'nın ortaya atmaya çalıştığı orijinallik, bu bilindik hikayenin yaratıcısı Jane Austen'in kendini Aşk ve Gurur tarzı bir aşk üçgeni içinde bulmasında.

    Elimizde Aşık Şhakespeare tarzı bir yapım var, efsanevi bir aşk yazarının o hikayeyi yazarken nereden ilham aldığını, ve hikayeyi bu denli tutku ve ihtişam ile anlatabilmek için kendisinin ne tarz bir aşk yaşadığını inceleyen. Fakat Aşık Shakespeare ne kadar canlı, kıpır kıpır, sinsi iç referanslarla dolu orijinal bir yapım ise, Aşkın Kitabı o kadar tipik, orijinallikten yoksun, İngiliz kostüm draması fabrikasından çıkma orta karar bir deneyim. BBC yapımı 19.yy dönem dramlarına hayran seyirciyi az çok tatmin edecektir, ama bu kategoriye uymayan seyircinin beklentilerini yükseltmemesi kişisel nasihatim.

    Aşkın Kitabı, Jane Austen ve Tom Lefroy arasındaki gizli aşkı biraz da olsun tatmin edici, aşırıya kaçmadan düzeyli bir biçimde ekrana aktarıyor. Fakat yine de 100 yıllara damga basmış bir sürü romantik klişenin yaratıcısı etrafında oluşan bir aşk hikayesinden, biraz daha orijinal, biraz daha Austen'in yazdığı harikülade romanlara göndermede bulunan bir başlangıç hikayesi ummak doğal karşılanmalı.

    Tabi ki film boyunca bir çok kez Austen'ı şaheseri Aşk ve Gurur'u yazarken görüyoruz ama ne yazık ki bu sahneler filmin geri kalanı ile biraz kopuk gibi. Austen'in yaşamındaki aşktan nasıl ilham alıp, unutulmaz hikayesini nasıl yarattığına dair ilginç iç gözlemlerden uzak, gayet tipik yumuşak geçişler ile dolu klinik bir havaya sahip bu sahneler. Sanki Austen için yazarlık yeri konulamaz bir tutku değil de, sadece bir görev.

    Anne Hathaway, klasik yüz hatları ve ince vücuduyla anatomik olarak role mükemmel uysa da ve imajını Acemi Prenses gibi çocuk filmlerinden uzaklaştıran katmanlı ve yetişkin bir performans gösterse de, Jane Austen'ın aşkına ve yazarlığına olan tutkusunu fazla geride tutarak, seyirciyle bağdaşamayan uzak bir portre yaratıyor. Bu rol için bir süre düşünülen Kate Winslet, daha tutkulu ve derin bir karakter yaratımına imza atabilirdi.

    İskoçya'nın Son Kralı ile kendisini kanıtlayan James McAvoy, filmin aşk hikayesine olabildiğince tutku aşılamak için elinden geleni yapsa da, Hathaway ile olan kimya eksikliğini kapatamıyor.

    2005 yılının en uçuk İngiliz komedilerinden Kinky Boots'un yönetmeni Julian Jarrold, Aşkın Kitabı'na tam tersi bir tarzla yaklaşıyor; mumlarla süslenmiş malikaneyi gösteren takip çekimi ve kocaman bir plajın içinde iki küçük figürü yürürken gösteren uzun plan gibi bir iki olağanüstü çekim haricinde, BBC kostüm dramalarında görmeye alıştığımız, gayet tipik bir görsel palet sunuyor.

    Filmin normalde organik ilerleyen anlatımındaki tek büyük sorun ise, benzeri iki konu bağlamını peşpeşe tekrarlaması, yani hemen hemen aynı üçüncü perdeyi üst üste iki kere göstermesi...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top