Hesabım
    Ölülerin Günlüğü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ölülerin Günlüğü

    Ölülerin Günlüğü

    Yazar: Zafer İlbars

    Sevgili günlük;

    Zombi denince akla ne gelir? Tabii ki George A. Romero! Evet, aklıma gelen başıma geldi, üstad yine bir zombi filmi çekti. Oysa ben artık kendini bu anlamda pek zorlamaması gerektiğini düşünüyordum...

    Romero usta, hakikaten zombi filmlerine derinlik katan bir sinemacı. Bu yanını takdir etmemek, saygı duymamak elde değil. Zamanında, biraz eski tarihlerde yaptığı filmler hakikaten muazzamdı, yapıldığı dönemde ses getirmiş, yepyeni şeyler söylemiş, bugün türünün klasikleri arasında yerini almış filmlerdi. Ama son zamanlarda Romero'nun bu tür filmleri maalesef bende apayrı bir yere konacak türden eserler olduğuna yönelik hisler uyandırmıyor. Bir yandan suçlu hissediyorum kendimi, böyle büyük bir sinemacının filmlerini etkileyicilikten uzak bulduğum için. Biliyorum, gereksiz ama bunu hissedemeden edemiyorum.

    Romero'nun zombi filmleri dehşetli tarafını daha çok insana yönelik verdiği düşündürücü mesajlara borçlu. Yani vahşi olan aslında zombi değil, insanlar. Zombiler insaoğlunun umutsuz vakaya dönüşme sürecine ışık tutan araç figürler. Bu mesaj çeşitli şekillerde, farklı anlatımlarla ve insana ait değişik sosyal kulvarlarda anlatılsa da temelde aynı. Romero'nun zombi film aşkına saygı duyuyorum, her şeye rağmen izliyorum ama ne söyleyeceğini az çok biliyorum. Beni şaşırtmıyor, ve maalesef korkunç, ürkünç ve bilumum dehşet uyandırmaya yönelik sahneleri böyle bir konsept içerisinde oldukça etkisiz kalıyor. Genel anlamda verdiği mesajın çarpıcı olduğunu iddia edebiliriz ama bir kalıp, bir Romero formulü oluverdi nedense bu. Bu nedenle Romero'nun son dönem filmleri tam anlamıyla tatmin yaşatması imkansız filmler olarak algılanıyor.

    "Ölülerin Günlüğü" son zamanlarda oldukça revaçta olan hareketli kamera ile çekilmiş bir film. Bu esnada belgesel havası veren yorumlarla güçlendirilmeye çalışılmış. Bunlar şüphesiz Romero'nun kendi formülüne bir yenilik katma amaçlı hareketler. Ama amacına ulaşıyor mu, maalesef ulaşmıyor. Kaçınılmaz olarak o didaktiklik kapanına kısılıyoruz. "Acaba kurtulmayı hak ediyor muyuz" sorusu renkli kalemlerle yazılıyor, o da yetmiyor bir de bu soru cümlesinin altı kalın bir şekilde çiziliyor.

    Haksızlık da etmeyelim, aslında daha evvel de demeye çalıştığımız gibi Romero'nun tüm zombi filmlerinin ortak bir mesajı var aslında. Hepsinin kesiştiği bir mesaj kümesi mevcut. Yani adam oyununu dürüstçe oynuyor, benim derdim bu diyor. Onun derdi bize de dert olması tamamen bir sinemaseverin günahı. Sen bu adamın yapacağı filmin minvalini biliyorsun ama bundan sıkıldıysan ve buna rağmen izliyorsan Romero'ya çemkirmemelisin. Zira dediğim gibi sen sıkılıyorsun ama adam sıkılmıyor işte! Saygı duymak gerek.

    Romero'nun zombi ırkıyla duygusal bir bağı olduğuna inanıyorum ben. Hem de öyle böyle değil, epey güçlü bir bağ. Onların üstünden insanoğluna bu kadar ısrarcı biçimde sarmak başka türlü izah edilemez. Zombilerin temsil gücünü tartışmak, onları birer sembol olarak kabul etmek de epey suni bir bakış açısı gibi geliyor artık. Artık bu ölüler üzerinden anlatmadığı şey kalmadı bence. Hatta günümüzde zombiler epey atletik oldular filmlerde ama o hala inatla buna karşı çıkarak kendi yaydığı mitosu en ilkel şekilde, hiç revize etmeden sunuyor. Koşmayan, ağır zombiler ne de olsa kaybolmayan başlayan insan vicdanının düştüğü halleri göstermek adına daha kolay yemler. Eğer koşturup atletik olurlarsa, hakikaten yüzde yüz dehşet saçacaklar ve Romero'nun çocuklarını (zombilerini) savunacak bir tarafı kalmayacak.

    Sevgili günlük.

    Efsaneleşmiş bir yönetmene bu kadar fazla laf etmek kendimi kötü hissetmeme yol açıyor.

    İyisi mi bu bahsi kapatalım. Hem Ölülerin Günlüğü'nü yazarken yazı da aniden ölüp gidecek.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top