Hesabım
    New York Yanılsamaları
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    New York Yanılsamaları

    !f Filmleri

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Jen’in Öyküsü

    Babanın intiharının ardından sessiz bir kasabada rutin bir yaşamı paylaşan anne ve kız. Haliyle, uzaklardan babanın üvey kardeşinin gelmesiyle evin, kuralları kasabanın gelenekçi yapısı tarafından belirlenen katı düzeni bozulmaya başlıyor. Evin hüzünlü genç kızı ile gizemli konuk arasında bir yakınlaşmanın başlamasıyla, hayal kırıklığına uğramış anne ve kasabanın sakinleri derhal yabancıyı hedef seçiyor. Olayların belirsiz bir tecavüzün ardından karışmasıyla, beklenen yabancı avı da başlıyor. Kanadalı yönetmen, post rock müzik videolarını hatırlatan soluk manzaralar eşliğinde atmosfer yaratmadaki becerisini, karakterlerin ilişkisinde ve senaryo kurgusunda gösteremediği için festivalin güçlü filmleri arasında yerini alamıyor. Merakla beklenen ve izleyiciden festival esnasında ilgi gören film ironisi alınmış Hal Hartley filmleri gibi.

    Teldeki Adam

    İçinde 11 Eylül geçmeyen en sıkı 11 Eylül filmi belki de. İkiz Kuleler arasında ip üzerinde illegal yürüyüş gerçekleştiren bir sanatçıyı anlatan belgesel yaratıcı muhalefetin en önemli örneklerinden biri olmayı başarıyor. Bu filmin soygun filmleri kadar heyecanlı, sıradışı bir suç filmi olduğu da söylenebilir. Şüphesiz aynı konu başka bir yönetmenin elinde sadece izlerken heyecan veren klasik bir belgesele de dönüşebilirdi. Burada yönetmenin dönemin aykırı ruhunu yansıtmasının ve anlattığı gerçek kahramanları iyi yazılmış bir senaryodaki gibi planlı kullanmasının da katkısı var. Üstelik ip üzerinde yürümenin herhangi bir video kaydı olmadığı için, filmde kullanılan fotoğraflar bu 'kutsal' yürüyüşün hayalgücüyle şekillenmesini ve böylece daha etkili ve kalıcı olmasını sağlıyor.

    Tokyo!

    Manga üstadı Yoshihiro Tatsumi’nin büyülü gerçekçi öykülerini hatırlatan kısa filmler. Gondry sanki hikayenin şık finalini her şeyden fazla önemsemiş; Carax ise son derece sert ama kısa film kalıbına sığmamış gibi. Ve fakat Bong Joon Ho, Tokyo’da güncel bir sorundan yola çıkarak günümüz bilim kurgu sinemasına ders niteliğinde bir Twilight Zone hikayesi anlatmış. Her şeye rağmen üç film de son derece önemli ve mutlaka izlenmeli!

    Annesinin Oğlu

    Azazel kendi ailesini ve evini koruyarak/kullanarak aile evine dönen orta yaşlı bir adamın traji komik hikayesini anlatıyor bize. Karısı ve bebeği ile sakin bir hayat süren Mikey bir iş toplantısı için ailesinin New York’taki evine kalmaya geliyor. Fakat bu kısa ziyaret Mikey’in aile evinin rahatına alışıp kendini çocukluk eşyalarının çekimine kaptırmasıyla uzamaya başlıyor. Bu evden ayrılamama durumunu kimseyle paylaşmayan Mikey, yavaş yavaş 'evin çocuğu' kimliğine yeniden alışmaya başlıyor. Aslında yetişkin olma korkusu ve çocukluğun insanın peşini bırakmayan sorumluluktan uzak sıcaklığı, daha çok Michel Gondry gibi yönetmenlerin ilgi alanına girse de, Momma’s Man bu konuya Bunuel tarzı bir gerçeküstücülük katıyor. Kriz sonrası aile evine geri dönüp bunun tadını çıkaranlar bu filmi daha çok seviyormuş!

    Synechdoche, New York

    Charlie Kaufman’ın referansları oldukça net ama ortaya koyduğu iş yine benzersiz. Yaratıcılığı kısıtlanmış bir tiyatro yönetmeninin kafkaesk hastalıklarıyla tanıştırıyor bizi önce. Sonra bu tatminsiz, kontrol saplantılı adamın hayatındaki kadınlarla karşılaşıyoruz. Ailesini kaybetmesiyle hayatının fırsatını yakalıyor ve büyük bütçeli bir oyun sahneleme şansı elde ediyor. Ne kadar büyük? Yaşam kadar. Ömürboyu sürecek ve tüm yaşamını içine alacak bir oyun. Böylece kendi yaşamını bir tiyatro oyununa çeviren yönetmen, zaman zaman ikinci plana düşerek ve hatta hayatının yönetimini başkasına devrederek huzuru yakalamaya başlıyor.

    Kafka, Dick ve Kaufman gibi dehalardan ilham alan gerçek bir Kaufman projesi. Öyle heybetli ki, Kaufman’ın önceki tüm çalışmaları bunun eskizi gibi görünmeye başladı gözümüze. Kare kare okuyacağınız filmin derinlerine inerken zaman zaman filmin kontrolünü kaybeder gibi olup panikleyeceksiniz. Fakat filmin sırrına uyandığınızda, ne panik ne de kontrol tutkusu kalacak. Yaratıcılık ve kontrol kaygısı, ego, büyük adam olma veya zamanı iyi değerlendirme isteği... Aslında hepsi uçmanızı engelleyen, sizi aşağıya çeken şeyler. Atın kurtulun, hafifleyeceksiniz!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top