En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
kuzularynsessizli-i
Takipçi
804 değerlendirmeler
Takip Et!
5,0
21 Nisan 2010 tarihinde eklendi
İlk 15 dakika zor tahammul ettiğim ve hakkında hiçte iyi olmayan düşünceler beslediğim film ne olduysa birden beni içine aldı ve beğenmeye başladım. Başrolde Zeki Demirkubuz oynuyor ve çokda profesyonelce olmamasına rağmen iyi bir oyunculuk çıkarıyor. Gayet doğal oyunculukların olduğu, sade, basit ama çok güzel bir film. İçinde anlamlar yüklü tabi anlayana güzel bu film o yüzden ben birçok şey kaptım ve anladım kesinlikle önerilir...100/80
Heyecanla merakla beklediğim bir filmdi. Zeki Demirkubuz için daha önceleri bu forumlarda bir çok yazı yazdım. Kendisini ne kadar beyendiğimi bu forumları takip edenler bilirler. İki gün önce Ankara'da filmi seyretme olanağı buldum. Filme geçmeden önce şunu söylemek istşiyorum. Ankara'da iki sinemada bu filmi gördüm. Kızılırmak ve Metropol sinemaları..Metropol sinemasının küçük salonlarında film seyretmenin filmi adeta katlettiğini düşünüyordum. Bu yüzden Kızılırmak sinemasını tercih ettim. Salon 3 te oynuyor diye yazılıydı. Kızılırmak Sinemasının 3. salonu film seyretmeyi en çok sevdiğim salonlardan birisidir.Kırmızı bir salon. Mükemmel bir atmosfer. Ama filme bilet aldığımızda şunu gördüm. 3. salonun üstü çizilmiş 4. salon yazmışlar. En başta şaşırdım. Kızılırmak sinemasını bilenler vardır mutlaka. 3 salonlu bir sinemadır. Ama 4. bir salon açmışlar. Ankara'da gösterim şansı zarzor bulan filmler yani Hollywood dışından dünya sinemasının en iyi örnekleri bu sinemada oynar.Neyse beni enteresan eden şey şu. Salon dört diye açılan yeni salonun inanılmaz kötü oluşu. Kızılırmak gibi bir sinemaya yakışmayan bir salon. Tamam koltuklar güzel.Yerler halı falan.Ama inanılmaz bir rutubet ve havasız bir salon. Resmen evlerin bodrum katlarını andıran küçücük bir salon. Rutubet ise sinema salonundan çok bir kazan dairesi havası vermiş. Kısacası çok ama çok kötü bir salon. Neyse gelelim filme. Şimdi bunları neden bahsettin diye soruyorsunuzdur bana. Bende neden bahsettiğimi bilmiyorum ama birazdan film hakkında söyleyeceklerime belki bir kılıf olabilir diye düşünüyorum.
Çok acımasız olucak ama film bana göre Zeki Demirkubuz'un gelmiş geçmiş en kötü filmi.Kimileri çok beyenmiş olabilir. Ama ben hiç beyenmedim. Belki beklentilerin fazla olmasından dolayıdır. Öncelikle eski filmlerinin ortak noktalarına değinmek istiyorum. Bütün Zeki Demirkubuz filmlerinin ortak noktası oynayan oyuncuların mükemmel olmasıdır. Tanınmamış birisi bile o filmlerde parmak ısırtacak bir şekilde oynuyordu. Ama bu filmde oyunculuklar yerinde yeller esiyor. Zeki Demirkubuz başrolü kendisine vermiş. Ama görüyorum ki bu hiç doğru bir karar olmamış. Çok kötü bir oyunculuk sergiliyor. Ne konuşma dinamiği ne de vücud dili var. Onun yönetmenliğine sonsuz saygım var. Ama oyunculuk olarak Berhan Şimşek'ten bile kötü. Konu olarak ise diğer filmlerini göz önüne alırsak çok silik ve çok vasat. Kaldı ki bu bir yönetmenin ilk filmi olmuş olsaydı söyleyeceklerim yine bu olurdu. Ve bu yönetmenin bir sonraki filmini hiç merak etmezdim. Ama Zeki Demirkubuz gibi birinden böyle bir şey gelince insan ister istemez şaşırıyor. Filmde ki en iyi oyunculuk sadece 5 dakika görülen Serdar Orçin'den geliyor. Rol yapmadığı ortada. Kendisi gibi oynuyor. Tıpkı Yazgı filmindeki gibi. Onun dışında filmde görülen herkes okul müsamerelerinde oynayan amatör oyuncular gibi. Repliklerin ezberlendiği çok ortada. Sanki bir metinden okuyor gibi konuşuyorlar.
Görüntü Yönetmeni Zeki Demirkubuz ise yine bildiğimiz gibi. Çok hoş çekimler.Kimilerini sıkan ama benim her zaman tuttuğum uzun planlar. Kısacası işte benim bildiğim benim sevdiğim Zeki Demirkubuz. Ama bu bile filmle ilgili görüşlerimi değiştirmiyor. Yani çok kötü bir film olmuş. Yazımın başında sinema salonundan bahsetmiştim. Tabi konu Zeki Demirkubuz olunca böyle birşeyin arkasına sığınabilirim diye düşünüyorum. Yani sinema solundaki olumsuz koşullar filme olan ilgimi azaltmış olabilir. Bu yüzden filme İstanbul'da birkez daha gideceğim. Artık ondan sonra görüşlerim ne olur bilemiyorum ama sakın benim söylediklerime aldanıpta filme gitmemezlik yapmayın. Gidin sizlerde görün. İyi ki varsın Demirkubuz diyerek sözlerimi bağlıyayım
Kesinlikle Demirkubuz filmografisinin en başarısız halkası... İlk olarak başrol oyuncusu olarak kendini tercih etmesi en büyük hatalardan biri çünkü Demirkubuz'un oyunculuğu yönetmenliği kadar başarılı değil hatta çok başarısız bile diyebiliriz.İkinci olarak filmde "Suç ve Ceza" ile paralel veya bağlantılı bir yan bulamadım.Evet film bir "Suç ve Ceza" uyarlaması değil ama en azından filmde "Suç ve Ceza"ya dair bir gönderme,paralellik vs. olmayışı bir eksiklik gibi.(Eğer varsa da ben anlayamadım) Sonuç olarak vasat bir Zeki Demirkubuz filmi karşımızdaki...
Zeki Demirkubuzun bir nevi kendini anlattığı,kendi dertlerini eleştirilerini serumdan ilaç verir gibi yavaş yavaş ve pek anlaşılmadan bize aktardığı bir film olmuş bekleme odası.Oyunculuklar ve senaryonun işlenişi biraz zayıf olsa da gayet özgün ve başarılı bir çalışma.
MASTURBASYON UZERINE:Evet son donemde entelektuel kesimin fetis kelimelerinden biri olmasi postmodernizmin getirisinden baska birsey degil.Kisisellesme ruzgarları ister istemez masturbasyon ve tatmin kavramlarını gun yuzune cikardi. Burada sizinle sozcuk tahlili yapacak degilim. Ama kisisel sinemanın önemsizliginden dem vurmak saf göruntuyu yakalamak adına yapıldıgını idraktan uzak uzun planlı sekansları elestirmek 'sinema' dedigimiz kavramın manasından ziyadesiyle uzaklasmaktır dusuncesindeyim.Marquiz de Sade su an hala sirri tam cozulememis degerli bir tarihi karakterse bunu popularite ve menfaat kaygılarıyla degil KANIYLA yazdıgı hikayelerle basarmıstır.Zeki Demirkubuz bu projeleriyle para kazanmak yerine masturbasyonu(!) tercih ediyor ve sinefillere porno (!) zevkinde filmler sunarak ortaya kanini koyuyor.Boyle mukemmel filmler gibi filmleri de her zaman bekleyecegim. Rassale nin de boyle soylemesi beni sasirtmadi degil acikcasi. Bol sinemalı günler
Yönetmenin "Masumiyet" ve "Kader"den sonra en iyi filmi... felsefî derinlikli bir film, aşk-evlilik, dostluk çatışmaları güzel işlenmiş... vurdu kırdı filmlerini sevenlerin beğenmeyişi şaşırtıcı değil...
Zeki Demirkurbuz’un filmlerini beğenenleri gerçekten anlamıyorum.Bu kadar iç karartıcı, bu kadar karanlık çekim filmleri insanlar nasıl beğenir gerçekten anlamak mümkün değil.Daha önce de, yine çok beğenilen 'Kader' filmini izlemiştim ve ruhum kararmıştı.Bu film ondan da beter çıktı.Saçma sapan bir konu ve 'dan' diye biten bir son.Hemen hemen her filminde aynı yüzler ve garip konular...İzlemeye değmez...5/10
Zeki demirkubuzun türk sinemasındaki yerini anlarmama gerekyok dahi bi adm vesselam bekleme odası her ne kadar bazıları için dayanılmassada yinede kaliteli bi film evet belki bi masumiyet yada itiraf deil ama sinemayı sadece eğlencelik dakikalar olark görmeyen herkes bu filmi çok beğenicektir üreten düşünen sorguluyan insanı tanıyan anlamaya çalışan ve bunun sıkıntısınıda toplumsallaşamayarak çeken insanların filmi bu arada zeki babanın başrolüde oynadığını belirtelim
Zeki Demirkubuz un en çok öenm verdiği şey doğallık.Ama gerçeklik adına cektiği gereksiz ve uzun sahneler zaman zaman sıkıyor sizi.Bir filmden beklediğim asla sürekli bir aksiyon heyecan falan değil ama bu filmi izlerken gözlerimi ayırmamak yerine bi yandan izleyip bi yandan da bişeylerle meşgul olma ihtiyacı hissettim.Ama yansıttığı kişilik çok başarılıydı.Bazen ortada elle tutulur bir sebep yokken çökkün olma durumumuzu baskalarına anlatamayız illa "ii de neden" sorusuna cevap beklerler.Demirkubuz bu sorunun altından herkese durgunluğunun sebebini başka bi yalanla acıklayarak kalkıyor.Yarattığı karakter her ne kadar başarılı olsa da ben Demirkubuz un oyunculuğunu beğenmedim.Hırsız rolündeki oyuncu ondan kat kat basarılıydı bence(KArsılıklı oyun sahnelerınde bu daha da belli oluyor).Yazdığı replikleri ezbere söylediği çok belli konusmaları beni rahatsız etti açıkçası.
şaşırtıcı şekilde, beklediğimden daha iyi bir film çıktı. Demirkubuz’un bu her şeyi kendi yapmaya varan tavrı sebebiyle ve son filmi İtiraf’ı hiç beğenmediğim için yaklaşımım temkinliydi. Ama hiç fena bir film değil... kendisine dürüst yaklaşımı etkileyici... sinemasan olaraksa biraz Nuri abisine özenmiş. Minimalizmi bazı noktalarda biraz yanlış anlıyorlar diye düşünüyorum ama yine de en azından derdini mümkün olduğunca görsel şekilde ifade etmeye çalışması olumlu (filmin bu kez ortasında, yine lüzumsuz bir uzun diyalog sahnesiyle filminin temalarını açıklamaya çalışmaktan kandini alamaması, bazı şeyleri hala çözemediğine işaret ama). Nurhayat Kavrak ile kırsız çocuğun oyunculuğu da son derece başarılı...
bence yönetmenimizin en kötü filmi "bekleme odası" en iyi filmi "kader" ve "masumiyet" bu filme zaten pek bir çaba harcanmamış bir şeyler eksik... izlemesini bilenler görür...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.