Hesabım
    Tabu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Tabu

    Tabu

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Amerikan Güzeli'nde gotik bir banliyö hikayesi anlatan Alan Ball, televizyon tarihine Six Feet Under gibi önemli diziler kazandırdıktan sonra, Tabu ile sinemaya geri döndü. Daha önce yapımcılığını ve senaristliğini üstlendiği diziler için yönetmenlik denemeleri yapan Ball, ilk defa bir sinema filmi için kamera arkasına da geçmiş oldu. Ball televizyonun dahi yazarı olarak kabul edilse de, ilk filmini popüler bir romandan uyarlamaya karar vermiş. Fakat burada sadık bir uyarlamadan çok yaratıcı bir buluşmadan söz etmek daha doğru olacak. Ball biyografik öğeler taşıyan romanı uyarlarken, bilinçli olarak bir televizyon dizisi tadı yakalamış. Fakat buna rağmen Tabu bir ilk film olarak şaşırtıcı bir orijinallik içeriyor. Basit öyküsüne rağmen izleyiciye zorlu yollara sokmaktan, yolculuk esnasında sıkı bir şekilde sarsmaktan hiç çekinmiyor. Amerikan bağımsız sinemasının güç kazanmasında önemli bir payı olan Ball, bağımsız klasiklere de selam yollamayı unutmuyor. Ama bir Larry Clark filmine benzediği noktada bile, klasik bir Clark filmi gibi değil, onun çektiği bir pembe dizi gibi duruyor.

    Amerika'da yaşayan veya yaşamaya çalışan ortadoğulu göçmenlerin hikayeleri son dönemde The Visitor gibi filmlere konu oldu. Ortadoğulu göçmenler için Amerika'da yaşamak uzun bir süredir kolay değil. Devletin uyguladığı potansiyel terörist muamelesine, tüm gün medyanın savaş haberleri altında ezilmiş sıradan insanın uyguladığı baskılar da ekleniyor. Türkçede kısa ve vurucu Tabu ismine sahip olan filmin derdi başlangıçta bu çatışma gibi gözüküyor. 13 yaşındaki bir kız Amerikalı annesini ve onun sevgilisini bırakarak, Lübnan'lı babasının yanında yaşamaya başlıyor. Kendisini sapına kadar Amerikalı hisseden baba; özgürlükler ülkesinin rahat yapısı ile kendi ülkesinin gelenekçi zihniyeti arasında kalmış olmanın verdiği gerginliğin acısını kızından çıkarmaya başlıyor. Okulda da aşağılanan kız çareyi komşularında buluyor.

    Alan Ball'un kafa karıştırıcı derecede cesur tavrının arkasındaki motivasyonu anlamaya çalışmak gerekiyor. Ball banliyölerin göründüğü gibi olmadığının ve kapalı kapılar ardında neler döndüğünün farkında ve durum böyleyken, cinsellikten, gündelik hayatın sert yüzünden arındırılmış bir film yapmak istemiyor. Üstelik bunu yaparken kullandığı ışıkla ve temiz bahçeli evleriyle, steril filmlerin dekorundan uzaklaşmıyor.

    Yani biz aslında bu filmdeki tüm sahneleri başka yerlerde izledik, ama bu şekilde değil. Burada; ortadoğulu kız, zenci erkek arkadaşından evden tampon çalmasını istiyor. Irak'ta görevli bir vatansever komşu kıza açık saçık dergiler veriyor ve onu striptiz yaparken izliyor; yine ortadoğulu kız babasının şiddetinden komşusuna sığınarak korunuyor ve korunma demişken, bir baba tuvalette bulduğu dolu bir prezervatifin ardından, kalabalık bir grupla kızının bekaretini tartışıyor. Aslında böyle sahneler nedeniyle küçük ama yutması zor bir hapı (demirden leblebi) andıran bu filme ateşli bir şekilde karşı çıkanlar da var; Ball'u pornografik banliyö hikayeleri üzerine kariyer kurmakla suçlayanlar onun samimiyetten uzak bir istismarcı olduğunu yazıyorlar.

    Filme verilen Tabu adını izleyiciye verilmiş küçük bir uyarı olarak kabul edecekler olacaktır. Banliyölerde geçen romantik Amerikan rüyalarını sevenlerin bu filmle alt üst olacağına şüphe yok. Ball kuşaklar arasındaki çatışmaları iyi yakalayan bir sinemacı; ki buna cinsel çatışmalar da dahil. Genç kızların erken yaşta cinsellik yaşamaya başladığı bir ülkede, ortadoğulu bir kızın ailesiyle olan çatışması daha sert oluyor. Ball burada ırkların ötesinde, beynin içindekilerle ilgileniyor; bir ortadoğulunun bile kendini beyaz gibi hissedip zenciyi aşağılaması filmin kilit noktası aslında.

    Filmdeki çocuk tacizi meselesi ise alıştığımız tacizci/kurban ilişkisinden çok daha karışık bir örnek ortaya koyuyor. Kolay ve ateşli yargıların ötesinde soğukkanlı yaklaşıp 'anlamanın' önemine vurgu yapıyor film. Aslında bu öyle zor ki, filmdeki hamile kadın masum bir sohbetten cinsel taciz durumu hissedip koşmaya başlayarak kendini tehlikeye atabiliyor. Üstelik bu garip hareketi yapan da, filmin en rasyonel görünen karakteri. Ne diyelim, yüce medya kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top