En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Kingslayer61.
6 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
7 Ocak 2024 tarihinde eklendi
Film sert ve gerçekçi ağır bir film herkese hitap edecek bir tür değil ohh işte hapishane filmi vurdulu kırdılı vs diye düşünüp açarsanız hayalkırıklığı yaşarsınız film adeta sessiz sinema gibi yani izlerken adeta lan etraf niyebu kadar sessiz ne oluyor diye dönüp sağa sola baktığım bile oldu michael fassbender muazzam bir oyuncu karakterinin hastalığını öfkesini nasıl kaosun içinde çırpınışını hem fiziksel hem de ruhsal olarak çok iyi yansıtmış o jestleri mimikleri kaş göz hareketleri oturuşu soluyuşu duruşu vs ödüllük bir performans filmde sadece mahkumları değil gardiyanlara'da empati yapıyorsunuz bu da çok iyi bir detaydı
Senaryosunu da Enda Walsh ile birlikte yazan Steve McQueen’in yönetmen koltuğunda oturduğu ilk (debut) uzun metrajlı sinema filmi olan “Hunger”:
Kuzey İrlanda’daki eski Kraliyet Hava Kuvvetleri üssü Long Kesh'te kurulmuş olan (ve 1971 – 2000 yılları arasında aktif olarak kullanılan) Maze Hapishanesinde, IRA mensubu siyasi tutsakların statülerinin iyileştirilmesi için 1981 yılında başlatılan “açlık grevinin”, özellikle de Bobby Sands vakasının öne çıkartılarak anlatıldığı tarihi bir drama…
Bu ölüm orucu öncesinde hapishanedeki İrlandalı Cumhuriyetçiler, “battaniye” ve “yıkanmama” eylemlerini başlatmışlardır…
Filmde ilk tanıdığımız karakter, mahkumların kafasına yumrukları ile vurarak işkence yapmaktan özel bir haz duyan ve o nedenle de elleri yara bere içinde kalmış olan zorba Gardiyan Raymond Lohan (Stuart Graham) oluyor…
Kahvaltısını yaptıktan sonra karısının (Laine Megaw) meraklı bakışları arasında bomba yerleştirilip yerleştirilmediğini öğrenmek amacıyla yere uzanarak altını kontrol ettiği aracına binip hapishaneye gitmek Raymond’ın günlük rutinlerinden birisidir…
Maze’in en yeni konuklarından olan altı yıl hapis cezasına mahkûm Davey Gillen (Brian Milligan), on iki yıl tutuklu kalacak olan Gerry Campbell (Liam McMahon) ile aynı hücreye konulur…
Görüş günü her ikisinin kız arkadaşları geldiğinde Davey ağzındaki mesajı öpüşerek aktarmak suretiyle dışarıya gönderirken Gerry’de içinde radyo alıcısı bulunan zulayı alıverir…
O arada gardiyanlar Bobby Sands’i (Michael Fassbender) döverek ve zor kullanarak hem saçlarını tıraş ederler hem de yıkarlar…
Ki zaten diğer mahkumlar da benzer bir yöntemle tıraş edilmektedirler…
Bir diğer görüş gününde kafası gözü dağılmış vaziyetteki Bobby’nin ziyaretine, annesi Roselyn (Helen Madden) ile babası John (Des McAleer) gelirler…
Aslında bu günlerdeki en önemli husus, IRA yönetiminin direktiflerinin mahkumlara el altından gizlice ulaştırılmasıdır…
Son gelen talimat de hapishane yönetimi ile sivil kıyafet giyme pazarlığına girilmesi üzerinedir…
Bunun üzerine kendilerine, “alın size sivil kıyafet” diyerek alay edercesine dağıtılan rengarenk garip kıyafetleri giymeyerek ciddi bir direniş başlatırlar…
Hapishane yönetiminin buna yanıtı ise:
Dışardan takviye olarak getirtilen ellerinde copları ile kalkanları ve kafalarında siperlikli miğferleri de bulunan bir kuvvetin de yardımı ile genel bir “dayaklı arama” yapılması şeklinde olur…
Vaziyet o kadar fecidir ki, gelenlerin arasında bulunan ve bu işe bulaşmayı hali hazırda “insanlığını tamamen yitirmediği için” kendine yediremeyen güvenlik güçlerinden biri olan Stephen Graves (Ben Peel) bir köşeye çekilerek hüngür hüngür ağlar…
Bundan sonrasında, filme ve o dönemin tarihine damgasını vuran olaylar zincirinden sadece iki örnek daha bulunmaktadır:
1. Raymond’un elindeki papatya demeti ile huzurevindeki annesini (Helena Bereen) ziyaret etmesinin sonrasında yaşananlar…
2. Bobby’nin açlık grevi dalgasını başlatması…
Ki, Bobby’i aksine uzunca bir sohbet gerçekleştirdiği kendisi gibi Katolik olan Peder Dominic Moran (Liam Cunningham) dahi ikna edemeyecektir…
Peki, hepsi bu kadar mı?
Elbette değil…
Yukarıda da vurguladığımız gibi İrlanda tarihine de geçmiş olan gerçek öykü asıl şimdi başlıyor…
Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz son şey, Michael Fassbender’ın bu role meyve, kuruyemiş ve sardalye ağırlıklı günlük 900 kaloriyi aşmayan on haftalık doktor kontrollü özel bir diyet programı ile hazırlandığı biçiminde olacak…
Bugüne kadar fırsat bulup da henüz izlememiş olan sinemasever dostlara, 2008 Cannes Film Festival’in de Steve McQueen’e “Altın Kamera (Caméra d'Or)” ödülünü de kazandırarak önünü açmış olan bu filmi hararetle öneririz…
Açlık … Size normal gibi görünebilir. Manasını ve anlamını biliyor olsak bile bunun nasıl hissettirdiğini bilmek asla! Bunun için günleri bıraktım. Ayları devirmek gerekiyor. Hiçbir şey yememek. Açlıktan ölecek duruma gelmek. Bunlar normal şeyler değil. Bunları her cesaretliyim diyen insan yapamaz. Bu ancak bir dava için yapılır. Bunlar bir mücadele için yapılır. Herkes yapamaz. Kimsenin buna cesaretini olacağını sanmıyorum. (İstisnalar vardır. Tıpkı; Bobby Sands gibi) Çünkü bize bu yapılsa ve yapmak zorunda olsa idik. Yalvarırdık. Bir lokma için her şeyi yapardık. Aynı şu sevimli köpekler gibi… Film kanımı o kadar soğuktu ki. Soğuktan kanım donacak hale geldi. Gerçek bir yapıtın bu kadar derinden geleceğini zannetmezdim. Çok farklıydı. Çok mucizevi bir yapıttı. İzlediğimde tüylerim diken diken oldu. Muazzam bir filmi başlangıcı… Film dört duvar içinde geçiyor. Hapishane ! Çok farklı bir hapishane. Hapishane farklı değil, içindeki insanlar çok farklı. Çünkü bir mücadele için içerde işkence görüyorlar. Bir mücadele için … Biz buna ‘ özgürlük olarak nitelendirebiliriz. ‘ Özgürlük… Hani kimseye bağlı kalmayarak yaşamak. Bir milletin, diğer millete karışmaması. Manda ve himayenin olmadığı. Ama bunlar olmuş o dönemde. Olmuş. Peki hangi ülke ? Tahmin edin. İNGİLTERE ! Şu bencil ülke. Kendini kibirliliğini gösteren. İnsanlara zulüm yapan ülke. Benim de sesimi duysunlar. Bakın burada sert eleştiri yapıyorum. Bana da bir şey desinler. Yorum yapsınlar. Yada hapishaneye atıp. İşkence çektirsinler. Yada özgürlüğümü alsınlar. Yada bu milletin… Filmde beni etkileyen ‘ Bobby Sands ‘ bu filmi izledikten sonra, benim için; ilham aldığım bir insan konumumda oldu. Neden mi ? Bu adamın yaptıkları son derece mükemmel. Savaşçı ruhu, asla pes etmeme arzusu, Mücadeleci davranışı, kendi hayatını feda ederek, başka insanların hayatını kurtarmak. Bunlar herkesin yapamayacağı farklı şeyler. Bu adamlar inanılmaz derece aydınlık. Parıldıyor sanki. Işıltısı herkes görmeli. Bu ışıltıyı herkes hissetmeli. O zaman anlaşılır bazı şeyler. Bazı mücadeleler… Filmde dikkatimi çeken, en büyük etken “ 16.5 dakika hiç durmadan devam eden konuşma sahnesi.” (Bobby Sands ile Peder rolündeki Liam Cunningham.) Bu filmde Bobby Sands’in o konuşmaları, çok farklı. Bu kadar konuşma, kolay kolay hiçbir filmde göremezsiniz. Özellikle Bobby Sands sigara sahnesi o biçim. O kadar sigara içen gördüm. Ama bu adam kadar ağzına ve içme şekli her insana yakışmaz. Kesinlikle möhteşemdi. Filmde iz bırakanlar daha bitmedi. Michael Fassbender’ın müthiş oyunculuğu. Bu kadar bir oyunculuk asla beklemezdim. Sonuna kadar hak etmiş. Sonuna kadar… Filmde dikkatimi çeken bir başka olay ise; Christian Bale “ The Machinist “ filmini bilirsiniz. Çok kilo vermişti. Filme gerçeklik için çok zayıf bir vücuda geçmişti. Peki Michael Fassbender ? Bale yanında bence hafif kalmış. Adam mükemmel oyunculuğunun yanında gösterdiği zayıflık gösterisi kesinlikle filmi büyülük katmış. Kesinlikle diyorum. Kesinlikle bu adam harika. Film zaten olağanüstü iken bu adamın performansı asla unutulmamalı.. Filmi anlatacak o kadar harika, möhteşem şeyler var ki. Anlat anlat bitmez. Filmdeki o sahneleri, hiçbir filmde göremeyeceğiniz sahneler. O sertlik gösterileri, o inanılmaz oyunculuk, o inanılmaz banyo sahnesi kesinlikle filmi anlat anlat bitmez. Her şey şüphesiz gerçek gibiydi. Zaten filmin türü. Biyografi olduğundan gerçeklik kesinlikle gösterilmeliydi ama bu filmde çok gerçeklik gördüm. Film her şeyiyle bir bütün. Olayı benzetme sanatları yapmaya gerek yok. Gerçekçi boyutu o kadar derin ki süslemek yanlış olur. Sadece izleyin. Böyle filmleri izlemek inanın çok zor. İzleyin ve filmi tam olarak keşfedin. Filme vereceğim sadece eksi not: Kısa olmuş. Olay çok hızlı başladı. Ne kadar ağır olsa da filmin kısalığını beni üzdü. Biraz daha uzun olsa tam anlamıyla bir başyapıt olurdu. Benim için şuan bile başyapıt! Son olarak filmi bana tavsiye eden kaan abime teşekkürlerimi iletirken filmi izlemini canı gönünden ister. Sinemaseverlerinin böyle filmi kaçırmaması gerektiğini yüksek sesle vurgularım puanım 10 üzerinden 8.6
Yaklaşık 25 dakika süren ve tek açıdan gösterilen ikili diyalog sahnesini saymazsak etkileyici bir film,durağan gidiyor ama yaşanan olaylar tabiki hüzünlendiriyor özellikle başrol oyuncusu'nun performansı görülmeye değerdi 7/10
Etkileyici bir film.Yönetmen kendi tarzını hissettirmiş.Ama bazen kameranın orada unutulduğunu zannedebileceğiniz şekilde uzun sahneler rdaki idrarı temizleyen gardiyan sahnesi toplamda iyi bir ere'nin Midnight Express'i de diyebiliriz film için.
McQueen ve Fassbender'in uzun yıllar unutulmayacak, üzerine konuşulacak eseri. Bu kadar sade bir sinema diliyle, sade bir anlatımla ancak bu kadar etkileyici ve çarpıcı olunabilir. Tek bir harf eksik değil, tek bir harf fazla değil. Yarım saate yakın süren "görüşme" sahnesi McQueen'in imzalarından biri. Yaşanmış olaylar. Son yılların izlenmesi gerekenlerinden.
Psikolojik bir festival filmi.Film kesinlikle festival filmi bence hem işleyişi olsun hem diyalogların fazla olmaması olsun bu yüzden filmi izlemeden önce hareketli bir film beklemeyin.Uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi Hunger ve dün nihayet izledim peki beğendim mi? Abartılacak kadar iyi bulmadım daha sert ve etkileyici sahneler bekliyordum fakat film boyunca temponun arttığı ve etkileyicilik bakımından sadece 1-2 sahne var.Açıkçası filmin başlarında kimin başrol olduğu şüpheli ama sonradan Michael Fassbender çıkıyor ve oyunculuğunu konuşturuyor,oyunculuklar iyi ayrıca unutmadan söyleyim gardiyan rolündeki Stuart Graham da çok iyi iş çıkartmış.İşleniş bakımından film baya ağır işliyor zaten fazla konuşma da yok yönetmen insanın duygularından ziyade sanki insanın bedeninin çektiği acıları göstermiş.Dediğim gibi olay örgüsü bakımından çok ağır bir film yani film kesinlikle herkese hitap etmiyor eğer festival filmlerini kaldırabilecek bünyeniz varsa Hunger sizin için iyi bir seçenek olabilir.Filmin en iyi yönü sanırım yönetmeni çünkü gerçekten iyi iş çıkarmış,filmin çok az müziği var ama o az müzikler de güzel diyebilirim ama keşke filmin etkileyiciliğini arttırmak adına daha fazla müzik kullanılsaymış.Son olarak benim ne çok beğendiğim ne de kötü bulduğum bir film değil ama farklı bir şeyler izlemek istiyorsanız Hunger izlenebilir ama ağır bir film olduğunu unutmayın.
sinema eleştirmenlerimiz tarafından o yılın en iyi filmi seçilen.Gerçekte yaşanmış müthiş bir hapishane filmi.İralılara yaplan haksızlıkları ve işkenceleri görünce tüyleriniz ülperecek.
Mermi gibi film olma sıfatını kaçırmış bir film açlık.Konunun işlenişi,dialoglar gayet iyi hatta filmin ağır tempoda ilerlemeside kendisine pek bir şey kaybettirmiyor ama benim için beş üzerinden üç yıldızın üstüne çıkamadı.İyi sadece o kadar.
Oldukça sert,anlamlı ve etkileyici bir yapım ? Yönetim çok çok iyi ? micheal fassbender da çok iyi oynamış ? hali gerçekten açlık grevi yapar gibiydi :)? durağan ve bazı sahneleri sıkıcı olmasına rağmen ,kaliteli ve eli yüzü düzgün bir film ? izlenebilir ? 10/7 ?
Ağır ilerlemesine rağmen etkileyiciliğinden hiç bir şey kaybetmemiş bir yapım. Oyunculakları ise özellikle iyiydi. Tavsiye ederim...Not: Sayın editör, yönetmen kısmında Steve McQuenn ismine tıklayınca, büyük üstadın filmleri gözükmekte. Düzeltilmesi yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Sevgi ve saygılarımla...
bu film tarihe geçecek cinsten niye mi 23 dakika aynı sahne ve ikili diyalog... ve bir süre sonra uykunuz geliyor. bu sahneyi saymazsak film idare eder gibi. çıplaklığı abartmadan verebilirlerdi, maşallah hepsi sanat için soyunan arkadaşlar dedirtiyor. teröristlerin hapishanedeki temel haklarını kazanmak için çabalarını anlatmaya çalışıyor ama bu terörün iyi birşey olduğunu göstermez yönetmenin samimiyeti önemli bu noktada. neyse durgun filmlerden haz almıyorsanız sakın izlemeyin.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.