Beden Değiştirmek...
Yazar: Ayşegül Kesirliİki farklı karakterin doğaüstü bir kaza sonucu zihin değiş-tokuşu yaparak bir sabah birbirlerinin bedeni içinde uyanmalarını konu edinen body swap (beden değiş-tokuşu) türünden Çılgın Cuma günlerinden beri pek fazla değişime uğradığı söylenemez.
İlk bakışta tam bir kısır döngünün içine hapsedilmiş gibi gözüken bu tür, hakkı verilerek kullanıldığında oldukça sansasyonel filmlere imza atmak ve herkesin kafasını kurcalayan önemli konular hakkında yaratıcı yorumlar yapmak mümkün olabiliyor. Nitekim John Malkovich Olmak ya da Yüz Yüze gibi daha birçok önemli film sayesinde beden/zihin değişimi teması kullanılarak nasıl sıradışı yapımlara imza atılabileceğini görebiliyoruz.
Adı geçen muazzam filmler bir yana beden değiş tokuşunun kullanıldığı Prelude to a Kiss, Like Father Like Son gibi çok daha sıradan ve basit filmler de dahi beden takası konusu farklı cinsiyetler, farklı türler veya farklı toplumsal roller arasındaki ilişkileri yorumlamak için iyi bir araç olarak çıkıyor karşımıza. Ancak bana kalırsa son birkaç yıldır bu beden takası meselesi, farklı karakterler arasındaki ilişkilere etkili yorumlar getirmekten çok, sadece ve sadece bu değiş tokuşun ne kadar "komik" olduğunu göstermek amacı hedefliyor.
İki farklı kişinin birbirlerinin bedenleri içerisinde ne kadar komik gözüktüklerini gözler önüne sermek bahsi geçen bu yeni dönem filmler için altın madeni niteliği taşıyor. Hele bir de filme konu olan karakterler farklı cinsiyetlere sahiplerse o zaman eğlence başlıyor. Aslında, Rob Schneider'in Ateşli Piliç'inde olduğu gibi sözü edilen değişime uğramış karakterler gerçekten de başarılı ve eğlenceli bir performansla canlandırıldılarsa, filmin içerisizliğine söylenecek fazla bir şey kalmıyor . Çünkü bazen bir filmden zevk almak için satır aralarında yatan çelişkili, cinsiyetçi mesajları görmezden gelip, sadece ve sadece gülmek gerekiyor açıkçası.
Ancak eğer oyunculuk performansı da sizi bu "komik" olmak için yapılmış filmin peşinden sürüklemeye yetmiyorsa işte o zaman içeriğindeki bütün ayrımcı, cinsiyetçi mesajlar ve filmin her olayı basite indirgeyici tavrı gözümüze batmaya başlıyor. Ergenlik çağında bir genç kız ve erkek arasında yaşanan bir beden değiş tokuşunu konu edinen Kız Erkek Meselesi, ne komik olmaya çalışırken çelişkili mesajlar veren içeriksiz ve can sıkıcı bir gençlik filmi, ne de içerdiği konuları derinlemesine tartışabilen başarılı bir yapım.
Esasında filmde anlatılan beden değiş tokuşu her iki karaktere de karşılarındaki insanlarla empati kurmayı ve farklı yaşam biçimlerine saygı duymayı öğretmek için kullanılan bir araç. Fakat bu ana fikre ulaşabilmek için filme konu olan iki karakterin de değişik bir bedende, değişik bir hayatta yaşamanın güçlüklerini iyice kavramaları gerekiyor ve konu ister istemez kadın ve erkek bedeni/ruhu arasındaki farklılıkları ortaya koymaktan geçiyor.
Kız Erkek Meselesi'nin bu konuya olan yaklaşımı bana kalırsa sığ denebilecek kadar yetersiz ve yüzeysel. Filmin başlangıcında, hikayeye konu olan Woody top peşinde koşturan serseri bir erkek, kadın karakter Nell ise Romeo ve Juliet okuyan hanım hanımcık bir kız olarak tanıtılıyor ve bu haliyle karakterlere toplum tarafından dayatılan şablonlaşmış bir genç kız/genç erkek kimliği yükleniyor.
İlerleyen sahnelerde karakterlerin beden/yaşam biçimi değiştirmeleri de üzerlerine giydikleri bu zoraki kimlikleri ne yazık ki yeterince kuvvetli parçalayamıyor. Bu nedenle de karakterlerin kadınlıkları ve erkeklikleri daha da şablonlaşıp, filmi içeriksizleştiriyor. Bununla beraber karakterlerin bu şekilde şablonlaştırılması filmin güldürü yönünü de zayıflatıyor. Kalıplaşmış karakterler ancak kalıplaşmış, klişe esprilere ve önceden rahatlıkla tahmin edilebilecek basmakalıp bir gidişata vesile olabiliyorlar.
Diğer yandan filmin en takdir edilesi yönlerinden biri hikayede yaşanan bir kırılma noktasının ardından kısa bir süreliğine her iki karakterin de cinsiyetlerinin bir öneminin kalmadığını hissettirmesi. Yönetmenin bilinçli olarak mı böyle bir yol izlediği yoksa bu tavrın tesadüfen mi benimsendiği belirsiz. Ancak farklı bedenlerde iletişim kuran Woody ve Nell'in aralarında doğan romantizmin ardından cinsiyetlerini öne çıkaran herhangi bir hareket sergilememeleri filmin en hoş özelliklerinden biri. Benimsenen bu tavrın ön plana çıktığı birkaç sahnenin ardından karakterlerin yine eski şablon kimliklerine geri dönmeleri ise üzücü.
Kız Erkek Meselesi'nin en tatmin edici yönü TransamerikaKevin ZegersO.C.'nin Anna Stern'ü Samaire ArmstrongOzzy Osbourne'un Goodbye to Romance'i sanırım.