<b>Zamana</b> Ortalama Bir <b>Güzellik Kat</b>
Yazar: Serdar KökçeoğluTekno fetişistlerin, gazetecilerin ve bilim kurgu yazarlarının favori blogu Boing Boing yakın zamanda ilginç bir habere yer verdi. İngiltere’de yaşayan Tony Wright isimli bir çılgın, 11 gün boyunca uyumamayı başararak, 264 saatlik uyumama rekorunu kırmaya çalışmış. Fakat Wright bu güçlü performansına rağmen kayıtlara geçmeyi başaramamış çünkü Guinness, ölümcül sağlık sorunlarına yol açmamak için bu kategoriyi çoktan kaldırmış. Yine de bilim dünyası, uzun süreli uykusuzluğun yol açtığı değişimleri inceleyen araştırmalarına İngiliz’in deneyimlerini de eklemeyi ihmal etmemiş.
Insomnia, uyuyamama hastalığı gibi konular uzun bir süredir sinemacıların ilgisini çekiyor. Geceleri sabaha kadar dolanan karakterler bir süre sonra, yeni, daha farklı bir gece hayatına adım atarak yaşamlarını değiştiriyorlar. Veya yorgun düşen beyinleri gündüz düşleri üretmeye başlayarak neyin gerçek olup olmadığını karıştırmalarına neden oluyor ve ortaya 21. yüzyıl sinema izleyicisinin çok sevdiği 'bulmacamsı' filmler çıkıyor.
Zamana Güzellik Kat’ın sanat öğrencisi, içedönük Ben Willis, kız arkadaşı tarafından terk edildikten sonra uykusuzluk çekmeye başlıyor ve çareyi bir alışveriş merkezinin gece vardiyasında çalışmakta buluyor. Hayata temel sanat eğitiminin kendisine kazandırmış olduğu bakış açısıyla bakan Ben, geceleri zamanın daha farklı işlediğini keşfediyor ve bu keşfi ona zamanı durdurma yeteneği kazandırıyor. Böylece hayatını istekleri doğrultusunda kurgulamaya başlıyor.
Aslında bu kısa özet, hem Zamana Güzellik Kat’ın giriş bölümünü, hem de filme kaynaklık eden Cashback isimli kısa filmi anlatıyor. Cashback, her Oscar adayı kısa film gibi, teknik anlamda kusursuz ve aynı oranda ruhsuz (yapay, fazla düşünülmüş) bir çalışmaydı. Uykulu atmosferiyle tezat oluşturan 'çıplak' güzellikleri ise kısa filmi internet ortamında kült yapmaya yetti. Kulaktan kulağa, sitelerden sitelere yayılan kısa filmin uzun metraja dönüşmesi, taze kan arayan İngiliz sineması açısından kaçınılmaz oldu.
Fakat Zamana Güzellik Kat’ı izledikten sonra bunun yaratıcı bir fikir olduğuna inanmak güç. Sean Ellis’in filmi daha çok bir televizyon dizisinin pilot bölümünden ve ortalama yirmişer dakikalık ilk bölümlerinden oluşan bir 'toplamı' andırıyor. Bir alışveriş merkezinde çalışan, biri patron, beşi raf sorumlusu altı kişilik bir grubun iş ve aşk ilişkilerini anlatan bir tür 'ofis dizisi' var karşımızda. Ve filme bu şekilde bir anlam yüklediğimizde bile; bir bölümün metafizik bir zaman hikayesi, bir bölümün klasik bir halı saha maçı komedisi, bir bölümün de sıkıcı bir başarı öyküsü olması, tutarsızlık sorununu yok etmiyor. Belki karakterler korunarak senaryonun baştan yazılması ortaya ilginç bir dizi çıkarabilirmiş.
Her şeye rağmen Ellis, ilk uzun metrajlı filmiyle İngiliz sinemasının çalışan sınıfı en iyi kullanan/anlatan sinema olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Sıradan insanların (her sanat öğrencisi başlangıçta sıradandır!) küçük hikayelerine güvenen bu sinemacılardan ise bizim sinemamızda nedense pek bulunmuyor.
Büyük kahramanların, büyük olayların, büyük 'aşkların' filmini yapan büyük sinemacılarımız için iş işten geçti. Fakat kısa filmler çekmek ve böylece uzun soluklu hikayeler anlatmak isteyen 'genç' sinemacıların Zamana Güzellik Kat’tan alabilecekleri şeyler var. Aynı iş yerinde çalışan bir grup insanın birbirini öldürmeden de, sınıf atlamadan da ilginç olabilmesi gibi. Ve galiba alabilecekleri de bu bilgiyle sınırlı; yoksa filmin geri kalanı kafalarını karıştırabilir!