Sukkar Banat / Karamel
27.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi olan ve 2008 Lübnan Oscar adayı olan Nadine Labaki’nin ilk uzun metraj denemesi Karamel (bildiğiniz karamel değil yine bildiğiniz ağda) huzurlarınızda :)
NOT:İş bu yazı kritik olmaktan çıkıp duygularımı döktüğüm cümleler silsilesine dönüşmüştür bilginize…
Filmimiz 5 Beyrut’lu kadının hayatı üzerinden şekilleniyor. Layale (Nadine Labaki); dertlerin bir kenara atıldığı yada çözüm yolu bulunduğu kuaförün sahibidir. Ve (evli, mutlu olup olmadığı bilinmez,çocuklu) bir adamla ilişki yaşamaktadır. Adamın ilişkiye yön veren halleriyle savrulup durmakta,tam olarak nerede duracağını bilememektedir.
Nisrine (Yasmine Elmasri),kuaförün Müslüman çalışanıdır. Onun derdi ise çok farklıdır. Çok yakında düğünü vardır ve bakire değildir. Ve en kısa sürede bu sorunun giderilmesi gerekmektedir.
Rima; kuaförün erkeksi çalışanıdır. Filmde eşcinselliği göze sokulmasa da bu yönü onu diğerlerinden ayıran özelliği…
Jamale, sürekli deneme çekimlerine giden,yaşlandığını bir türlü kabullenemeyen, öyle ki menopoza girme halini kendine yediremeyip kırmızı boya yardımıyla muayyen günü imajı yaratmaya çalışan kuaförün müdavimlerinden biridir.
Ve Rose..Sevgili Rose…Sanırım en çok içimi burkan karakter…Hayatını felç eden hasta annesine bakmakla ayrıca para kazanmakla yükümlüdür. Bununsa bedeli ağır…Çünkü annesi yüzünden hayatı zindan olmuştur ve her şeyi bir kenara bırakmak zorunda kalmıştır,aşkı bile…
Bu filmden öyle gelişigüzel bahsetmek yerine beni mest eden sahneleri ağda gibi uzata uzata anlatmak,içimi dökmek istiyorum bu sefer. Evet evet bu film beni mest etti ! Hem de başlar başlamaz ! Muhteşem müzik eşliğinde öyle bir sahneyle başlıyor ki film,gözünüzü ekrandan alamıyorsunuz,sonra kendinizi müziğe veriyorsunuz. Sahnede görünen aslında karamel yani ağda…Yapılışı,hatta kadınların iştah kabartan yiyişleri…Ama usta ellere geçen kamera basit bir görüntüde bile mucizeler yaratabiliyor işte.
Gelelim otel odası sahnesine; Layale’in amansız hazırlığı ve heyecanının boşa çıkmasının ardından akşam otele gelen arkadaşlarıyla yaptığı o kısacık konuşma unutulmaz ! Birini çok seviyorsunuz,onun da sizi sevdiğini sanıyorsunuz. Kurduğunuz hayallerin pembesi gidip de tozu kalınca gerçeklerle yüzleşmeye,düşünmek istemediklerinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Mesela en çok, sevdiğinizin yanında olan kişinin nasıl bişeye benzediğini… Kokusunu… Nasıl baktığını…Hayal kurarken bile onu bir başkasıyla paylaşmaya korkuyorsunuz aslında. Kendinizi enayi gibi hissetmek zorunuza gidiyor ama Layale gibi kimi kadınlar ezile ezile güçleniyor. Ayağa kalkıncaya kadar onun sevgisine yaslanmayı tercih ediyor. Yalnızlık ağır geliyor bir süre…
Telefon sahnesi de unutulmazlardan…Layale sevdiği adamla konuşurken,Layale’i seven polis, kadını izliyor ve sanki kendisiyle konuşuyormuş gibi cevap veriyor. O cevaplar,mimikler cuk! diye oturmuş yerine,izlenesi bir keyiflik.
Rose…Aşka kanat çırpan yüreğiyle aşık olan her kadının yaptığını yapıp önce kuaföre koşuyor. Yıllar sonra belki de ilk defa tadıyor bu duyguyu. Annesine inat yüreğinin sesini dinliyor bir süre…Taa ki buluşmak için hazırlandığı akşama kadar. Annesine boyun eğip ayna da makyajını temizlemeye başladığı sahne unutulmaz ! Aşk insanı ne kadar güzelleştiriyor…Bence dünyada çirkin insan yok,aşkı tatmayan,henüz aşık olmayan,aşkından yeni ayrılan insan var. Güzeli güzel yapan aşktan başka bir şey değil !
Yönetmen ilk filmiyle insanlara sağlam bir mesaj veriyor;savaş bile yaşansa insanın ölmedikten sonra duygularının ölemeyeceğini,ne yaşanırsa yaşansın buradayız ! Aşk var ! çığlıklarını duyabiliyoruz. Arap kültürüne öyle ya da böyle yakınlığımızdan mıdır bilinmez müzikler ekstra güzel geliyor kulağıma. Filmin müzikleri Khaled Mouzannar’ın elinden çıkma. (Film gösterime girdikten bir süre sonra yönetmenle bestecimizin de dünya evine girmiş olduğunu ekleyelim.) Pedro Almodovar tarzı,kadınların ruh hallerini,gel-gitlerini,sorunlarını yansıtan bana göre mükemmel bir seyirlik…
Sözlerimizi Nisrine’nin annesinin, kızına düğünden 1 gece önce söylediği cümlelerle bitirelim. Forrest Gump’a selam olsun buradan ;)
“Ne olacağını Allah bilir. Karpuz gibi düşün. Kelek olup olmadığını kesmeden bilemezsin.”