Hesabım
    Vahşi Zarafet
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Vahşi Zarafet

    Vahşi Zarafet

    Yazar: Ali Ercivan

    1992 yılında ilk filmi Swoon ile birçok ödül kazanan ama sonra yıllar boyunca sadece kısa filmler yapıp zaman zaman da başkalarına yardım eden (yapımcı olarak I Shot Andy Warhol; bir ara ortak yönetmeni olması düşünülen Hedwig & the Angry Inch örneğin) bağımsız Amerikalı sinemacı Tom Kalin'in 16 yıl sonraki ilk uzun metrajlı sinema filmi Vahşi Zarafet, ilk kez geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali'nde gösterilen ve o günden bu yana zıt tepkiler toplayan bir film.

    Gerçek bir hikayeyi anlatan film, zengin bir işadamıyla evli olan eski aktris Barbara Daly'nin oğlu Tony ile ilişkisini, on beş yılı aşkın bir süre zarfında anlatıyor. Zor bir anne ile sorunlu oğlunun ensestten cinayete varan karmaşık ilişkileri, Tom Kalin tarafından olabildiğince tuhaf, marjinal ve sığ bir filme dönüştürülmüş.

    Marjinalliği daha fazla açıklamaya gerek yok herhalde. Neden sığ olduğunu açıklamaksa zaten bu yazının içeriği olacak. Vahşi Zarafet, çok zor bir anne tarafından psikolojisi bayağı altüst edilmiş bir gencin öyküsü. Ancak filmin getirdiği psikolojik tahlil de bundan ibaret. Ana oğul arasındaki aşk ve nefret ilişkisini, Barbara'nın yaşadığı hayat içerisinde kendini nasıl kapana kısılmış hissettiğini, Tony'nin teslimiyetini sadece birer ambalaj gibi ele alıyor film. Hiçbir şeyin derinine inmiyor.

    Perdede sadece hafifmeşrep bir kadın, ona fiziksel olarak çok benzeyen eşcinsel bir oğul, neden sonuç ilişkisinden bağımsız bir şekilde giderek çarpıklaşan bir ilişki ve renkli mekanlarla kostümler var. Tamamen sembolik bir bağlamda, oğlunu tek başına var olması için bırakamayan bir mitolojik anne figürünü bile olabildiğince yüzeysel ele aldığını düşünüyorum filmin.

    Anne rolündeki Julianne Moore, zaman zaman abartılı ama filmi taşıyan bir performans çıkartıyor. Vahşi Zarafet'i izlemek için en geçerli sebep o belki de. Yine de oyunculukların genel olarak düzgün olduğunu ve kadrodaki Belén Rueda (İçimdeki Deniz, El Orfanato), Anne Reid (The Mother), Hugh Dancy gibi sürprizlerin de keyif verdiğini söylemek gerek.

    Eşcinsel bir yönetmenin, filmlerinde eşcinselliği sürekli olarak cinayetle, psikolojik çöküntüyle ve türlü negatif eylemle ilişkilendirmesini de yadırgıyor, rahatlık veya marjinallik olarak görüp geçemiyorum doğrusu. Bir trajediye doğru ilerleyen çarpık bir öyküyü anlatmak elbette ilgisini çeker bir yönetmenin ama Tom Kalin'in bu filmde yaptığı kadar yorumsuz, yüzeysel ve duygusuz bir filmin kanımca hiç cazibesi yok.

    Bir karakter analizi olması gerekirken, adeta düz bir biçim denemesine dönüşmüş olan Vahşi Zarafet, Christophe Honoré'nin 2004 tarihli Annem (Ma mère) filmi kadar boş ya da sırf marjinallik uğruna marjinal olmasa da (çünkü kabul etmeli ki yukarda saydığım yığınla temayı en azından çağrıştırıyor), neticede fazla radikal bir noktada duran ve festival izleyicilerinin bile kısıtlı bir kesimine hitap edecek bir film.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top