Hesabım
    Hairspray
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Hairspray

    Doğruları Söyleyen Müzikal...

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    "Dost acı söyler." Hairspray'in bütün versiyonlarını kısaca açıklamak için en uygun atasözü. Klasik tanımla müzikal olmayan '87 yapımı orijinal filminden Broadway müzikaline, şimdi de Broadway müzikalinden uyarlama ikinci sinema macerası ile, 60'lı yılların cıvıl cıvıl, renkli dünyasına tutkun seyircinin favorisi, bu yeni beyazperde macerasıyla metamorfozunu tamamlamış oldu.

    Hikayenin orijinal yaratıcısı John Waters dahil, Hairspray'in versiyonlarına imza atmış tüm yazarların ve yönetmenlerin, o dönemin saf ve masum havasına içten bir sevgi ve şevkat ile yaklaştıkları, dostları oldukları kesin. Ama haliyle dost dediğin doğruyu söyler. Yani Kennedy suikasti, Vietnam savaşı, Watergate öncesi Amerika'sının, her ne kadar masum olsa da, kusursuz olmadığını ortaya koymaktan çekinmiyor Hairspray.

    Filmin açılış şarkısı "Günaydın Baltimore"u örnek verelim. Bir kaç yıl önce South Park filminin de acımasızca dalga geçtiği, Doris Day tarzı "ana karakterimiz mutlulukla yeni günü karşılar, komşularına güle oynaya günaydın der" şarkısını bu sefer yaşam dolu Tracy Turnblatt'tan dinliyoruz. Tracy ilk başta komşularına, dükkan sahiplerine güle oynaya yeni günün müjdesini veriyor. Fakat bir süre sonra evsiz sarhoşa, ara sokaklardaki lağım kokusuna ve Baltimore'un kızlarını terörize eden teşhirciye (John Waters tabi ki, başka kim olacak?) şahit oluyoruz ve Tracy aynı heyecan ile bu "yan karakter"ler ile de yeni günün heyecanını paylaşıyor.

    Filmin geri kalanı boyunca, hikayenin ilk iki versiyonunda olduğu gibi hem klasik 60'lar dans sahneleri ve abartı iyimser renk paleti ile eski usül bir eğlencelik, hem de ırkçılık ve ayrımcılık gibi ciddi meseleleri inceden eleyen hicivsel bir komedi izliyoruz. Yani Hairspray, nostalji ve parodiyi aynı oranda iç içe geçiren nadir deneyimlerden. Ve kesinlikle kusursuz bir film olmamasına rağmen sırf bu orijinalliği ile övgüyü hak ediyor.

    Fakat bu orijinallik, haliyle filmin kusurlarını örtbas edemiyor. İlk akla gelen problem, filmin gereğinden çok daha uzun olması. Özellikle Tracy'nin dans yarışmasına girmesini engellemeye çalışan cadı Velma'nın (Michelle Pfeiffer), Tracy'nin babası Wilbur'u (Christopher Walken) baştan çıkarmaya çalıştığı, sonradan Wilbur'un eşi Edna (John Travolta. Evet, John Travolta) ile barışmaya uğraştığı sekanslar hem filmin akışını yavaşlatıyor, hem de buram buram pembe dizi kokuyor. Bu tür bir eleştiri, ana konuya daha bağlı olmasına rağmen melodram sınırlarını zorlayan protesto sahneleri için de ortaya konulabilir.

    İşi fazla uzatmadan herkesin aklındaki meseleye gelelim: Tracy'nin muhafazakar ve şişman annesi rolündeki John Travolta. Hairspray'in vizyona girdiği dönemde bütün talk showlarda ve komedi programlarında az alaşağı edilmedi Travolta'nın ilginç rol seçimi. Kişisel favorim, politik görüşleri yüzünden Travolta'yı filmden sahneler göstermekle tehdit eden Stephen Colbert'e ait.

    Anlamamız gereken ilk nokta, hikayenin her versiyonunda bu rölün bir erkek tarafından oynanmış olması. Yani bu yeni sinema versiyonu ister istemez orijinal filme ve müzikale bağlı kalacağına göre, bu rol eninde sonunda bir erkek tarafından oynanacaktı zaten. 60'lı yıllarda geçen eğlencelik bir müzikale Travolta'yı yerleştirip, belki de türün en popüler örneği Grease'e göndermede bulunmak akıllıca bir fikir. Konu Travolta'nın performansına geldiğinde ise, tonlarca makyaj ve role getirdiği bağlılık sayesinde Travolta, Edna rolünün içerisinde kayboluyor. Bu bakımdan Travolta başarılı oluyor.

    Filme reklam kaynağı olan Travolta'nın diğer başarılı performanslara gölge düşürmemesi lazım. Girdiği zor durumlarda bile gülümsemesi eksik olmayan Tracy rolünde yeni yetme Nikki Blonsky, verimli bir kariyere ilk adımlarını atıyor. Tracy'i her şekilde destekleyen yüzyılın babası Wilbur rolünde Christopher Walken, filmin en içten performansına imza atıyor.

    Bütün politik ve ırk bazlı esprilerinin yanında Hairspray, "Pazar sabahı sineması" usülü, eski stil bir Hollywood eğlenceliği. Eski günleri şevkatle anmaya hazır, aynı zamanda beyninin analitik tarafını geride bırakmamaya meyilli seyirciye tavsiye edilir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top