Acaba teknoloji insanlığa ne getirdi, gündelik yaşamdaki değer yargılarından ne götürdü? Evet, belki hayatı kolaylaştırmada teknoloji ve bilim insanlığın yararına pek çok ilerleme kaydetti ancak birbirinden bir hayli izole yaşamlara da yol açmadı mı? İşte Şili'li yönetmen Alicia Scherson’un ilk uzun metrajlı filmi olan Play'de bu konu işleniyor. Teknoloji’nin insanlar arasındaki ilişkileri izole ettiği bir dünyada, farklı anlamlarda kendilerini arayan iki karakterin, yer yer birbiri ile bağdaşan iki ayrı hikayesi, etkileyici bir dille beyazperde'ye aktarılıyor. Şili’nin köy yöresinden, katatonik bir adama bakıcılık yapmak için Santiago’ya taşınan Christina, boş zamanlarında bilgisayar oyunları oynayıp, iPod’unu dinleyen, yanlızlığı kendine benimsemiş bir kızdır ve adeta bir nerd hayatı sürmektedir. Christina’nın bir başka hobisi ise insanları takip ederek, onların yaşamlarını yakın plana almaktır. Bu insanlardan birisi ise, karısı tarafından terkedildikten sonra, yaşadığı sosyal norm içindeki rolünü kaybetmiş olan Tristan’dır. Zaman ilerledikçe, Christina ve Tristan, birbilerine giderek yaklaşır. Filmin, Tribeca ve San Francisco Uluslararası Film Festival’inde büyük ilgi gördüğünü ekleyelim. Cesur bakış açısı, başarılı oyuncu seçimleriyle "Play", 2005 yılının en iyi yapımlarından biri. Doğrusu Alicia Scherson, bir ilk filme göre hayli mesafe katetmiş.
İpod’um Olmadan Asla...
Yazar: Oktay Ege KozakBu filmi sevdiyseniz, şunlar da ilginizi çekebilir: : Yılın en iyi filmleri 2005, En iyi film: Dram, {Genre} türündeki en iyi filmler : 2005.