Hesabım
    İçimizdeki Düşman
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    İçimizdeki Düşman

    İçimizdeki Düşman

    Yazar: Murat Özer

    Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerin kaderinde yazılı olan 'sömürge olma' ve bazen de 'gizli sömürge olma' durumunu en derinden yaşayan ülkelerden biridir Cezayir. İngiltere, İtalya, Portekiz, İspanya, Hollanda gibi sümürgeciliğin kitabını yazmış ülkelerin başında gelen Fransa'nın postalları altında uzun yıllar ezilen bu Kuzey Afrika ülkesi, 'kara kıta'nın makus talihinin bir yansımasıdır adeta. Cezayir'in 1830'da başlayıp 1962'deki bağımsızlığına kadar süren Fransız dönemi, bu ülkenin tarihindeki 'silinemez kara leke'dir.

    Özellikle 2. Dünya Savaşı bitiminden itibaren yaşanan süreç, tam bir soykırım stratejisine işaret eder. Bağımsızlık isteğiyle harekete geçen ve gerilla savaşıyla haklarını almaya yeltenen Cezayirliler, gelişmiş Fransız ordusunun (ki içlerinde asimile olmuş Cezayirliler de vardır) 'ölçüsüz şiddet'iyle yüz yüze kalmışlardır bu dönemde. İtalyan sinema ustası Gillo Pontecorvo, 1966 yapımı başyapıtı "Cezayir Savaşı"nda (La battaglia di Algeri) bu süreci tüm gerçekliğiyle beyazperdeye taşımış ve politik sinemanın zirvelerinden birine imzasını koymuştur.

    Florent Emilio Siri'nin yönetiminde hayata geçen "İçimizdeki Düşman" (L'Ennemi Intime) projesi ise daha çok işin Fransız boyutu üzerine yoğunlaşmayı deneyen bir çaba olarak dikkat çekiyor. 1950'lerde Cezayir'de bir Fransız müfrezesinde yaşananlara odaklanan öykü, temelde genç ve 'idealist' yeni müfreze komutanın geçirdiği değişim/dönüşüm üzerinde şekilleniyor. Cezayirli isyancıların gerilla savaşına karşı sert tedbirler alan ve Fransızların Vietnam'ına dönüşen bölgede rasyonel düşünme yetisini kaybeden askerler arasında 'aykırı' gibi görünen genç teğmen, süreç içinde yaşadıklarının etkisiyle 'bambaşka' bir yöne doğru savrulmaktan da kurtulamıyor bu hikâyede.

    "İçimizdeki Düşman", Cezayir'in özgürlük mücadelesini yansıtmak üzerine kurulu bir yapıya sahip değil. Bunu belli noktalarda hissettirse de, derdinin temelde bu olmadığını açık seçik söylüyor film. Bu noktada Pontecorvo'nun "Cezayir Savaşı"ndan oldukça uzaklara düşüyor yapı olarak. Savaşın birey üzerinde yarattığı etkinin resmini çekmeye çalışıyor ve olayın psikolojik boyutunu sergileme niyetiyle çekildiğini hissettiriyor. Florent Emilio Siri'nin ilk filmi "Bir Dakikalık Sessizlik"te (Une Minute de Silence) de başrolü üstlenen Benoît Magimel, hikâyenin merkezinde duran Teğmen Terrien karakterinde değişim/dönüşüm meselesini bize geçirebilen bir performans sergilerken, aynı meseleyi farklı bir boyutta yaşayan Çavuş Dougnac karakterinde Albert Dupontel de benzer bir yetkinlikle yaklaşıyor kompozisyonuna.

    Özellikle bu iki adamın/aktörün ruhsal durumları üzerinden yürüyen entrika, savaşın her daim 'çarpık' yüzünü sergileme noktasında başarılı bir yol haritasına sahip. 'Kurallarından arındırılmış savaş'ın bir aşamadan sonra 'insanlıktan arınma'yı da peşi sıra getirdiğini işaret ediyor yapım. Ama tüm bunların müsebbibinin 'sömürgeci zihniyet' olduğunun altının yeterince çizildiğiniyse söylemek mümkün değil. Filmin finalinde verilen rakamlarsa işin boyutunu göstermesi açısından önemli, ama 'vurgu'nun eksik kaldığını da kabul etmek gerek.

    Dünyanın dört bir yanında yaşanmış/yaşanan özgürlük mücadelelerin 'öze dönük' dinamiklerini belli oranda verebilen, bir miktar Michael Cimino'nun "Avcı"sını (The Deer Hunter) hatırlatan bir yapının ardına takılan, insan ruhunun kırılganlığı/esnekliği üzerine tumturaklı cümleler kurabilen, en önemlisi de savaşın her türlüsünü bir kez daha lanetlememize fırsat veren "İçimizdeki Şeytan", eksik ve gedikleri olmasına rağmen 'hissettiriş' kabiliyetiyle izlenmeyi hak eden bir çalışma. Sömürgeciliğin kanla bezeli doğasını ilk elden ve bir kez daha tespit etmesi de cabası...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top