Hesabım
    Irina Palm
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Irina Palm

    Kapitalizme Mesafe ile...

    Yazar: Melis Zararsız

    Marianne Faithfull dendiğinde gözümün önüne hala bir rock şarkıcısı geliyor olduğundan, her şeyden önce Irina Palm'da onu Maggie olarak izlemek biraz şaşırtıcı. Ancak oyunculuğu ile Maggie'ye dönüşmekte ve kendi kimliğini unutturmakta geç kalmıyor Faithfull. Maggie'nin Irina'ya dönüşmesi ise daha da şaşırtıyor, ama bir yandan da oldukça ilgi çekici. Ama ya filmde hakim olan o soğuk atmosfer, o mesafeli yaklaşım?

    Tamam, baştan alalım. Öncelikle, film başlar başlamaz fark ediyoruz ki olaylar çok hızlı ilerlemekte. Aslında bu, bir açıdan güzel. Gereksiz ayrıntılarla bizi boğmayıp, derhal hikayeyi gözlerimizin önüne seriyor yönetmen. Film İngiltere'de geçiyor. 50'li yaşlarında olan dul Maggie ile tanışıyoruz önce. Hafif kilolu, klasik giyimli, silik bir tip olan Maggie, kanser tedavisi görmekte olan torununu ziyaret etmek için oğluyla hastaneye gidiyor ve mesafeli gelininden iğneli sözler işitiyor. Torununun kurtulması için çok para gerektiğini öğreniyoruz, çünkü sağlık sistemi ile övünen İngiltere, sağlık sebebiyle yurtdışına çıkışı karşılamıyor. Hal böyle olunca Maggie kimselere söylemeden iş aramaya başlıyor, bir iki iş başvurusundan "yaşlısın" cevabını aldıktan sonra kendini bir seks kulübünde buluyor ve para için çaresizce orada çalışmaya başlıyor.

    Buraya kadar her şey çok hızlı ilerlerken birden tempo düşmeye başlıyor. Erkek müşterilere mastürbasyon yaparak para kazanan "klasik" Maggie'nin, kendine hiç yakıştıramayacağı bu işe alışabilmesi ve yaptığını içselleştirebilmesi için zamanla nasıl evrelerden geçtiğini ağır ağır izlemeye başlıyoruz.

    İngiltere'nin muhafazakar ve Katolik ahlakıyla yetişmiş insanlarından biriyle karşı karşıya olduğumuzu düşünürsek, yönetmenin Maggie'yi özellikle böylesine "utanç verici" bir işin içine atmış olduğunu anlayabiliriz. Duvarlar arkasından müşterilere hiç görünmeden, Irina'ya dönüşen Maggie, bize, kapitalizmin sunduğu imkanlarla, insan bedeninin tek bir uzvunun bile bağımsız olarak kullanılabildiğini "acı ama gerçek" şeklinde gösteriyor.

    Kapitalizm ise bizi yabancılaşma ile karşı karşıya getiriyor. Büyük şehirlerde insanların kendilerine bile zaman ayıramayacak duruma geldiklerini, zamanın sadece bireysel zevklere ayrılmaya başlandığını, trafik, stres ve ekmeğin aslanın ağzında oluşunu ve sonuçta bireyin yalnızlığa, duygusuzluğa ve makineleşmeye itildiğini gözlemliyoruz. "Glory Hole" adı verilen o duvarlar, kimliği belirsiz bir kişi ile bir kadını bir araya getiren o hissiz, insanlık dışı anlar..

    Filme ve baş karakterimize dönersek, her şey ortaya çıktıktan sonra yaptığından utanmadığını ve pişman olmadığını, çünkü bu onursuz gibi görünen işi neden yaptığını bildiğini fark ettiği an, Maggie kabuğundan çıkıyor ve başta tanıdığımız o silik Maggie, dışarıdan çok düzgün görünen ve onu yaptığı işle eleştiren arkadaşlarına da güzel bir ahlak dersi veriyor.

    Amacının klasik bir İngiliz filmi yapmak olmadığını söyleyen yönetmen Garbarski, bana kalırsa bundan kaçamamış. İngiltere'nin içinden ülkenin durumunu anlatmak bağlamında eleştirel yaklaşmayı başarmışsa da, filmde hakim olan donuklukla, kanımca gene çok "İngiliz" olmuş. Türk filmlerinde de çok kullanılan bu "acıklı" konu, daha dokunaklı, daha çarpıcı ve heyecan verici işlenebilirdi. Duygularımızı altüst edecek bir iniş çıkıştan uzak, bu acıklı hikayenin işlenişi, kelimenin tam anlamıyla düzdü.

    Bu yıl Berlin Film Festivali'nde gösterilen, ülkemizde de Filmekimi'nde galası yapılan Irina Palm, eleştirel ve ilginç konusu ile dikkat çekse de, sakin ve mesafeli bir film olarak akılda kalacağa benzer. Sanat filmlerinin bilinçli mesafesinden hoşlananlar içinse kayda değer bir yapıt.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top