En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ugur Tazegül
Takipçi
672 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
11 Haziran 2012 tarihinde eklendi
GÜNEY KORE DİRENİYOR ! Belki hafif çekik gözlerim ve pirinç pilavına olan düşkünlüğüm sebebiyle uzakdoğu insanını severim. Güney Kore deyince aklıma gelen ilk görüntü ise polis karşısında cesurca direnen ve aklına koyduğunu yapmadan rahat edemeyen üniversiteli gençleridir.Onların ülkenin küresel zalimliğe direnen eylemlerini 70'imde de izlesem heyecanlanırım. Joon-Ho Bong'un geçmişini bilmiyorum ama zamanında sırtında okul çantası, elinde molotof kokteyli ile filmin bazı sahnelerinde yer alan kareleri gerçek hayatında yaşamış ya da bundan etkilenmiş gibi geldi bana. Uzakdoğu insanı ufak bedenine, uzun ve zahmetli bir ömür sığdırmış yürekli insanlara sahiptir. Güney Kore ise Çin ve Vietnam arasında sıkışmış bir Amerikan üssüdür. Ülkenin rejimi iki komşusu ile sorun sahibi olduğu kadar, kendi içinde kendi rejiminden muzdarip milyonlarca vatandaşı ile kafası oldukça karışıktır. Yukarıdaki bilgilendirme penceresinde filmin türü için 7 başlık atfedilmiştir fakat aslında politik bir filmdir. YAZI, BU KISIMDAN SONRA FİLMİN ŞİFRESİNİ ÇÖZMEKTEDİR AMAN DERİM !!! Canavar, Amerika'nın başı çektiği, herşeyin ticari meta olarak tanımlandığı küresel kapitalizmdir. Bu ayrıntı gibi görünen asıl tema, canavar ile kişileştirilip üzerinde fazla durulmamıştır fakat canavarı meydana getiren umursamaz şirket, insanların hayatını kelle hesabı yapıp bir çırpıda gözden çıkaran ve şirketi kollayan hükümet, film ilerledikçe ancak dikkat ederseniz gözünüze batacak. Bazen komedi bazen aksiyon bazen gerilim, bazen korku filmlerini aratmayan karelerde oaln bitene direnen kahramanlarımız (evin küçük kızını kurtarmak için çabalayan şapşal baba - işsiz fakat ülkesinden umudunu yitirmemiş liberal üniverste mezunu amca - büyük bir turnuvada ülkesinin gururu olmaya çok yaklaştığı halde son oku hedefi bulmamış milli okçu teyze, geniş yürekli büyükbaba) ile film tam bir panayır yerine dönüyor ve filmin müzikleri tempoyu belirlerken dudaklarınıza çilek tadında günlerce yapışıyor. Kahramanlarımız, pislik üreten sisteme dur demenin mümkün olduğunu, bunu basit insanların başaracağını. Bu basit insanların olağanüstü durumlarda hiç de basit davranmadıklarını ispat ederek müjdeliyor. Filmi bitiridiğimde yüzümde oluşan tebessüm Amelie'yi izlediğimde oluşana çok benzemişti. Film hakkında yazarken içim sevgiyle doldu, tüm sinemaseverlere sevgiler:) ve iyi seyirler. Bu arada yönetmenin diğer iki filmini sakın kaçırmayın.
öncelikle şunu söylemeliyim ki,filmdeki aile tam gıcık olunası cinsten.uç karakterlerin bir araya gelmesinden oluşan pek çok aile yapımı görmüştük daha önceden ancak hiçbirinden bunlar kadar nefret etmemiştim.amaç da bir yandan bu aslında,yani başarılı olmuşlar bu aile profilini oluştururken.efektler bazında bakıldığında da göze batan bir problem yok,her sahne gayet inandırıcı,sanki pikniğe gittiğinizde sizin de başınıza gelebilir hissi uyandırılıyor.yaratıkın nedeni olarak da amerika gösterilmiş,bu da zaten başlı başlına evrensel bir mesaj anlamına geliyor.hoş bir seyirlik olabilir.
Klişe yaratık filmlerden çok farklı, tamamen özgün ve kaliteli bir yapım. Kore sineması gün geçtikçe daha güzel eserler yaratmaya başladı. The Host da onlardan biri. Kesinlikle izlenmeyi hak ediyor. 8/10
Amerikanın insan hayatına ne kadar değer! verdiğini çarpıcı bir şekilde anlatıyor.O kadar da sıkıcı gelmedi bana.Değişik ilginç bi film, izledikten sonra bi süre etkisinde kaldığımı itiraf etmeliyim.
valla şuana kadar yapılmış en ilginç ve en güzel yaratık filmlerinden birisi bence ben çok beğendim sonuda çok güzeldi 2.side çıkar die tahmin ediyorum
bir korku filmi insanı ağlatır mı? desem bu kelimeler acaba bu filmi anlatır mı..uzaklardan bir film.. uzak doğudan; ama bize inanılmaz derecede yakın..zamanımıza bir ayna da var içinde; itiraf edenlere gösteriyor yalnızca..her yönüyle etkileyici..son sözüm: 'bir korku filmi insanı ağlatır mı?'görmeniz lazım..
yapılan olumsuz yorumlara bakmayın ben gittim izledim ve hiçde pişman değilim izlemekten.tam tersine hem komedi,hem korku,hem aksiyon,hem dram hepsi bir arada.klasik amerikan yapımı değil sonuçta o bile yeter.izleyin pişman olmazsınız.
çok süper bi film ilk bşlarda bu ne çok berbat gitti para diosn ama snra sürklicilyle spr bi flm oluo herkze tavsiye edrm son zmnlrda grdğm en gzl filmlerden biri
eğer filme avrupanın saygın eleştirmenlerinin yaptığı abartılı yorumlara kanarak büyük bir beklentiyle giderseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.sonuçta çok çok etkileyici değil ve korku adına hiçbirşey yok.ancak (benim gibi)sıkı bir güney kore filmleri hayranıysanız beğenebilirsiniz.fazla bir aksiyon beklemiyordum ancak filmden çıkarken de ’’keşke yaratıklı sahneler daha çok olsaydı’’diye düşündüm,canavarın çıktığı her sahne izleyiciyi gerçekten geriyordu(filmin adı yaratık ama yaratık ortada yok:)))film göklere çıkarılacak kadar iyi değil ve sizi nadiren geriyor ama filmin dram türü benim için daha ağır basıyordu...
azıcık spoiler var.onu söyleyeyim önce.filmin afişinde "little miss sunshine ve godzilla arası bir yapım." yorumunu görünce çok şaşırmış ve epey gülmüştüm.bir de "tüm zamanların en iyi canavar filmi" diyor;ama onu eleştirecek kadar canavar filmi izlemedim.o çok güldüğüm yorum aslında fazlasıyla doğru.çoğu yerde little miss sunshine'ı anlatan bir filmden bahsediyoruz.bu ne türler karmaşasıdır diye de düşünmüştüm film için;ama alttan alta sistemi ve özellikle amerika'yı eleştiren bir yapıya sahip olduğunu düşünüyorum.hatta amerikalı karakterin korkunç bir şaşılığı olmasının sebebi sanki uzak doğuluların hepsi lucy liu gibi değil diyordu(ki kendisine hastayımdır.).aslına bakarsınız filmden çıkarılamayacak her türlü mesajı çıkardım diyebilirim.kimi yerlerde iletişim bozukluğu da eleştirilmiş aslında.hastanın bir türlü dinlenmemesi ve ona avanak muamelesi yapılması bu yönedeydi sanki."koyun-can" ve "kasap-et" ikililerini de açıkça gördüğümüzü düşünüyorum.bana göre fazla basit olmayan bir korku/aile/dram/komedi filmi izledik.sadece benim bu uzak doğu dilleri ile insanın kendisini asla ifade edemeyeceği fikrini kafmandan atmam gerek.sesler biribirine benzediğinden oluyar bu herhalde.aklıma gelmişken lost'ta ki sun ve jin'İn konuşmalarını hatırladım kimi yerlerde.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.