Doldur Boşalt Odası!
Yazar: Serdar KökçeoğluKontroll isimli ilgi çekici filmi ile 17 ödülün sahibi olan ve Macar sinemasının geleceği olarak görülen Nimrod Antall, Hollywood’un çağrısına uymayı tercih ederek Boş Oda isimli korku filminin başına geçti. Yönetmen, Hollywood yarışına Fransa’dan katılan Tepenin Gözleri (remake) yönetmeni Alexandere Aja gibi temiz bir iş çıkarmış. Yeni çalışması, ciddi bir tür klasiği olma potansiyeli taşımasa da, eli yüzü düzgün, sürükleyici ve etkili bir korku filmi.
Boş Oda, bir dönem korku filmlerinin ilgi gösterdiği, son zamanlarda komedi filmlerine malzeme olan snuff meselesini ele alıyor. Zevk için veya sipariş üzerine çekilen amatör cinayet görüntüleri olarak özetlenebilecek snuff, Boş Oda ile yeniden doğası gereği karanlık diyarlara geri dönüyor. Bu defa karanlığın içinden, yolunu kaybedenlerin zorunlu olarak sığındığı gizemli bir otel çıkıyor. İlişkileri biten, boşanma hazırlıkları yapan genç bir çift, geceyi otelde geçirip yaşamlarına yalnız devam etmenin hazırlıklarını yaparken, kameralarla dolu otel odası ve acımasız üç 'sinemacı' planlarını alt üst ediyor. Odanın önceki misafirlerinin nasıl öldürüldüğünü izleyerek fikir edinen çift, otelin gizli tünellerini keşfederek sağ kurtulmayı başarıyor.
Nimrod Antall’ın filmini son dönemin 'küçük ama karizmatik' korku filmlerine benzetmek mümkün. Bu anlamda akla ilk gelen film, kan ve gözyaşı yerine yaratıcı oyunlarıyla hafızamıza kazınan Onlar. Yine İngiliz sinemasından gelen müthiş Cehennem’e Bir Adım’ın etkilerini de filmimiz üzerinde görebiliriz. Boş Oda, kanla göz boyamak yerine etkili gerilim anları yaratarak güçlü bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Cevapsız aramalar ve kapı yumruklamalarla başlayan tedirgin edici atmosfer, özellikle gün doğmaya başladıktan sonra doruk noktasına ulaşıyor.
Ayrıca yapım, çiftin ilişkisini inandırıcı diyaloglarla derinleştirerek, yüzeysel korku filmlerinden uzak durmayı başarıyor. Her ne kadar bütün bu sadistik serüvenin ilişkilerinin onarılmasında etkili olacağını ve aslında bu 'aile ruhunu tazeleme' fikrinin bir Hollywood klişesi olduğunu bilsek de, karşımızdaki insanların abuk sit-com esprileri yapmak yerine kendi meselelerine gömülmesi ilgi çekici. Kate Beckinsale ve Luke Wison da ödüllük olmasa da başarılı bir performans sergiliyorlar.
Fakat filmin bahsettiğimiz tekinsiz atmosferi tamamlayacak, çarpıcı ve akılda kalıcı bir finale sahip olmayışını da ciddi bir eksiklik olarak gördüğümüzü belirtelim. İşin kolayına kaçan, kısa kesen bir finali var. 2000’ler sinemasının vazgeçilmez sürpriz son takıntısını bu filmde görmek hiç fena olmazmış aslında. Klasikçi tavrı bilinmesine rağmen, zekice bir son nokta’nın (son darbe) eksikliği göze çarpıyor.
Snuff’ın suyunu çıkaran Snuff Movie gibi filmlerin hızla unutulmasına şaşırmamak gerek. Fakat konu üzerine yapılmış en çılgın filmlerinden biri olan The Last Horror Movie’nin yeterli ilgiyi görmediğini söyleyebiliriz. 2003 tarihli yapım, bir seri katilin belgeseli şeklinde hazırlanmıştı. Boş Oda’nın tıpkı The Last Horror Movie gibi, ikinci yarıda düşen tempoyu hızla yükseltecek yaratıcı ve 'hınzır' bir finale ihtiyacı var aslında.
Her şeye rağmen, tatile giderken arşivde izlenmeyi beklenen filmleri yanında götüren ve geceleri otel odasında film izlemeyi sevenlere, Boş Oda’nın ileride (DVD zamanı), pek doğru bir tercih olmayacağını hatırlatalım. Özellikle otel odalarını güvenliksiz bulan, yan odaya açılan kilitli kapıları ve ortada görünmeyen gizemli komşuları tedirgin bulan bazı tatilciler bu filmde beklediklerinden çok daha fazla gerilebilirler.