Aynalar
Yazar: Misafir KoltuğuYine yeni yeniden? Evet, yine bir yeniden çevrim uzakdoğu korku filmiyle karşı karşıyayız. Aynalar tıpkı türevleri Cevapsız Arama, Halka ve Göz gibi uzakdoğu sinemasının korku türüne kazandırdığı filmlerden biri. 2003 Güney Kore yapımı Into the Mirror'ın yeniden çevrimi olan Aynalar için, yönetmen koltuğundaki Alexandre Aja'nın yetileri sayesinde kendisini izlettiren kalburüstü bir korku filmi demek mümkün.
Yönetmenin önemini vurgulamak istiyorum çünkü üzülerek söylemek gerek ki filmin senaryosu bize orijinal ya da yeni bir şey sunmuyor. Aynalarla dolu sevimsiz bir mağazada gece bekçiliği yapan eski polis Ben Carson'un, ailesini ve kendisini tehdit eden aynaların içindeki kötü ruhla olan amansız mücadelesini izliyoruz film boyunca. Verdiği birkaç röportajda Aja'nın da dile getirdiği gibi senaryo pek fazla ilgi çekici değil. Ancak eski korku filmlerini revize etmeyi seven yönetmen, bu filmi de ilgi çekici bir hale getirebileceğine inanmış ve bu projeyi kabul etmiş. Bu güveni kendisinde görmesi de gayet normal. Sonuçta Wes Craven gibi bir korku üstadının filmi olan Tepenin Gözlerini yeniden çekip büyük bir başarı yakalamak kolay iş değil.
Aja'nın öncelikli başarısı bu filmde orijinal filmde yer verilmeyen Ben Carson'un ailesi aracılığıyla sağlam bir dramatik yapı kurmuş olmasından kaynaklanıyor. Filmin henüz başında Ben'in ayrı yaşadığı karısı ve çocuklarıyla olan duygu yüklü ilişkisi veriliyor. Bu sahnelerden sonra ailesinin başına bir şeyler geleceğinden işkillenmeye başlıyoruz ve kısa sürede haklı çıkıyoruz. Bu durum da filmin duygusal sürükleyiciliğini artırıyor. Duygusal sürükleyiciliğin yanı sıra her sahnenin bir çatışmayla dolu oluşu da 110 dakikanın nasıl geçtiğini fark etmemenize sebep oluyor. Korku öğesi ya da duygusal çatışmaların olmadığı sahnelerde bile filmde hüküm süren gizemli atmosfer dikkati ayakta tutuyor. Gerçi bu gizemlilik hadisesi filmin sonlarına doğru abartılıp Zodiac hikayesine dönüşse de durum kısa tutulduğu için çok göze batmıyor.
Teknik açıdan da bir özrü bulunmayan filmin, görsel efektlerinden ayrıca bahsetmek gerek. Çünkü filmin adeta yardımcı oyuncusu haline gelen aynalar, bu özelliğini görsel efektlerin gücünden alıyor. Film, kaliteli makyajının ve nerede ne hissetmemiz gerektiğinin habercisi olan müziklerinin de itici gücüyle koltuğunuzdan sık sık sıçramanıza yol açıyor. Gerçi filmin korku öğesi olan aynalarının da bu durumun sıklığına katkısı yadsınamaz. Çünkü sadece aynalar değil, filmin içinde yansıma yapan her nesne büyük bir tehlike arz ediyor. Pencere camları, su, arabanın dikiz aynası, kapı kolları... Böylece her sahneden bir sürpriz bekler hale geliyorsunuz.
Film aynalardaki yanılsamalar üzerinden gerçeklik kavramını da sorgulamaktan geri kalmıyor. Ayna vasıtasıyla gerçeklik algımızla oynayan film, aynanın hangi yüzüne inanmamız gerektiğini yargılayıp görsel aldatmacalarla korku gücünü destekliyor. Bir yerden sonra gördüğümüz her yansımanın bize ve karakterlere oyun oynadığını düşünür hale geliyoruz.
Filmin tek handikabı sonlarına doğru aynanın lanetinin bağlandığı yer olsa gerek. Son derece baştan savma ve gerçeklik payının en alt seviyeye indiği bu bölümleri, özellikle de doğaüstü varlıkla girişilen mücadeleyi sanki başka bir yönetmen çekmiş dedirtiyor. Tüm filmi götüren görsel efektler bile bu sahneleri kurtarmaya yetmiyor. Ancak hemen ardından gelen filmin adına yaraşır son derece estetik finali bu durumun imdadına yetişiyor.
Oyuncu seçimine de bakarsak Kiefer Sutherland'in çaresiz ve köşeye sıkışmış Ben Carson karakterinin hakkını fazlasıyla verdiğini görüyoruz. Ben Carson'un cesur eşi rolündeki Deja Vu'nun güzeli Paula Patton için ise yeni bir Latin yıldız doğuyor dersek sanırım abartmış olmayız. Ben'in kızkardeşi rolündeki Amy Smart'a gelince, filmde neden rol aldığını bile anlamış değilim.
Sonuç olarak; kötü bir yönetmenin elinde klişe bir korku filminden öteye gidemeyecek olan film, Alexandre Aja'nın bu türe olan maharetli bakış açısıyla kendine özgü bir tarz kazanmış. Uzun bir süre sizleri aynalara küstüreceğinden emin olduğum film, türünün hayranlarını da kesinlikle tatmin edecektir.
Hakan Bonomo