Hesabım
    Cassandra’nın Rüyası
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Cassandra’nın Rüyası

    Bir Woody Allen Tragedyası

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Cassandra'nın Rüyası'nı izlerken oldukça garip bir hisle cebelleşmek zorunda kalıyorsunuz. Karşınızda olup biten olayların zihninizdeki yansımasında hep Woody Allen'ı görüyorsunuz. Oldukça sık kullandığı el ve yüz mimikleriyle bir orkestra şefi edasıyla filmi yönettiğini, her duygunun daha da abartılı, her sahnenin daha da gösterişli olması için durduğu yerde heyecandan kıpır kıpır olduğunu seziyorsunuz.

    Bu nedenle de beyazperdede izlediğiniz görüntülerin bir filmden çok canlı bir performansa ait olduğunu hissediyorsunuz. Sanki filmin sonunda Woody Allen makine odasından çıkacak ve önünüzde selam verip, kendisine atılan çiçeklere teşekkür edecekmiş gibi tekinsiz bir duygu peşinizi bırakmıyor. Bu nedenle de film bittikten sonra sinema salonunu terk ettiğinizde bir film izlemişsiniz gibi değil de, Antik Yunan'dan günümüze taşınan bir tragedyanın canlı temsilini seyretmişsiniz gibi hissediyorsunuz.

    Aslına bakarsanız Cassandra'nın Rüyası ilhamını Antik Yunan tragedyalarından alan bir film zaten. Woody Allen'ın geçmiş çalışmalarında da sık sık izlerine rastladığımız bu esinlenme Maç Sayısı ile başlayan yeni dönem Woody Allen filmlerinin üslubunda belki de eskisinden daha da yoğun bir şekilde hissediliyor. Yeni dönem Woody Allen filmlerinde, tragedyalara konu olan mitolojik karakterler, yönetmenin kendine has sunumuyla ünlü oyuncuların bedenlerinde hayat buluyorlar ve Londra'nın sokaklarında dolaşıp, günümüzün toplumsal düzenini eleştiriyorlar.

    Cassandra'nın Rüyası öncelikle adı vasıtasıyla gidişatı hakkında küçük ipuçları veren bir film. Geleceği görme yeteneğine/lanetine sahip olan Cassandra, Yunan mitolojisinde sürekli gelecekle ilgili kehanetlerde bulunan ancak söylediklerine kimseyi inandıramayan buhranlı bir karakter. Dolayısıyla geleceği değiştirme, geleceğe etki etme yetisine sahip değil. Bu nedenle izleyeceğimiz filmin Cassandra'nın Rüyası adını taşıması, hikayenin geleceği gören ancak onu değiştiremeyen birinin kehaneti olduğunu belli etmekte ve izleyeceklerimizi kaderle bağdaştırma imkanı sunmakta...

    Esasında Woody Allen'ın yeni dönem filmlerinde konu dönüp dolaşıp, hep kader temasına bağlanıyor. Hatırlayabileceğiniz gibi Maç Sayısı, nehre atılan yüzüğün köprünün demirlerine çarptıktan sonra içeri mi yoksa dışarı mı düşeceği üzerinden yaratılan heyecanla şans ve kader kavramlarına atıfta bulunuyordu.

    Cassandra'nın Rüyası, bu konuyu karakterlerinin yaşam biçimlerini ve hayallerine kavuşabilmek için kendilerine buldukları çözüm yollarını dile getirirken ön plana çıkarıyor. İlk olarak ikinci el bir tekne satın almaya çalışırken gördüğümüz Terry ve Ian'ın zengin olma, rahat ve tasasız bir hayata kavuşma hayalleri iki kardeşi hep şans oyunlarının kapısını çalmaya zorlamakta... Terry'nin at yarışlarında ve poker masalarında bulmaya çalıştığı refaha, Ian ülkesinden kilometrelerce uzaktaki bir otel projesine para yatırarak, yani kapitalist sistemin onayladığı ve teşvik ettiği yollardan kumar oynayarak kavuşmayı düşlüyor.

    Böylelikle karakterlerin kaderle ve şansla olan ilişkileri, öykünün gidişatının kendi kendisine yön bulmasına yardımcı oluyor. Woody Allen, öykünün ilerlemesi için hiçbir şey yapmadan sadece uzaktan gözlemliyor sanki. Şans ve kader karakterlerin seçimlerine etki ederek onları belirli bir sona yaklaştırıyor. Bu durum filmin akıcılığını beslemenin yanı sıra, gidişatın son derece doğal bir ritimle bezenmesini sağlıyor.

    Öte yandan çocuklukları boyunca kendilerine yardım eden milyarder amcalarının etkisiyle kaynağı ve boyutu belirsiz bir zenginlik imgesiyle akılları başlarından giden Ian ve Terry, aslında kurallarını kendi kendilerine belirledikleri bir zengincilik oyunu oynamaktalar. Woody Allen, iki kardeşin el ele verip oynadığı bu oyunu birçok görsel ve metinsel ayrıntıyla gözler önüne sermekte. Filmde, araba tamircisinde çalışan, içki içen, kumar oynayan Terry, haydan gelen huya gider zihniyetiyle daha 'alışıldık' bir hayat yaşarken, Ian hayalini kurduğu zenginliği taklit ederek tatmin olmaya çalışıyor.

    Woody Allen'ın her iki kardeşi de pür dikkat izleyen kamerası, kardeşlerin zenginlik merakını vurgulayan öyle belirleyici ayrıntılara odaklanıyor ki aklınız duruyor. Özene bezene hazırlanan ve her gerilimi, her coşkuyu iliklerinize dek hissetmenizi sağlayan sahne düzeni küçük ayrıntılarla öyle önemli noktalara atıfta bulunuyor ki, zaman zaman küçük dilinizi yutasınız geliyor. Terry'nin tamir ettiği eski arabalar ile dolaşıp, eski çağlarda yaşamış aristokratlara özenerek kırlarda piknik yapan Ian'ın 'plastik bardaktan' içtiği şarap, bize onun tamamlanmamışlığını hemen belli ediyor örneğin. Filmde bir dönüm noktası yaratan Terry'nin kendi elleriyle yaptığı tahtadan silah, iki kardeşin oynadığı zengin olma oyununun gerçekten de sadece tehlikeli ve katlanılmaz sonuçlara vesile olabilecek bir çocuk oyunu olduğunu derinden hissettiriyor.

    Woody Allen, Cassandra'nın Rüyası'nda, eski çalışmalarında karşımıza birer güldürü unsuru olarak çıkan sınıf atlama, zengin olma hırsının günümüzde gülünüp, geçilemeyecek kadar ciddi bir konu haline geldiğini daha da şiddetli vurguluyor.

    Allen'ın karakterleri, yeni filminde kapitalist sistemin kendilerini sahip olmaya zorladığı tasasız, rahat ve düz bir çizgide akıp giden şablon hayata kavuşabilmek için artık daha da fazla riske giriyorlar. Cassandra'nın Rüyası, Philip Glass'ın müziklerinin de yardımıyla belki de hiçbir Woody Allen filminde görülmediği kadar fazla gerilim öğesiyle doldurulmuş bir film.

    Özellikle Colin Farrell'ın etkileyici performansı sayesinde zaman zaman çok kısa bir süreliğine bir kara komediye dönüşen filmin, izleyicilerine güldüğünüz şeye dikkat edin mesajını veren ve niye güldüğünü sorgulatan bir yapısı da var. Sonlarına doğru enteresan bir "Habil ile Kabil" öyküsü de anlatmaya başlayan Cassandra'nın Rüyası, Woody Allen'ın attığı her adımda büyüyen bir dahi olduğunu kanıtlar nitelikte.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top