Hesabım
    Simpsonlar: Sinema Filmi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Simpsonlar: Sinema Filmi

    Beyazperde Yaramamış...

    Yazar: Bige Akdeniz

    Simpson Ailesi’ni yeni bir macerada izlemek üzere sinema koltuğuna yerleştiğinizde tuhaf bir hisse kapılıyorsunuz. Uzun zamandır televizyon ekranında izleyerek edindiğiniz bir alışkanlığa ters gelen bir durum ile karşı karşıyasınız.

    Her hafta kısa bir macerasını, evinizin rahat ortamında, ufak bir ekranda, araya reklamlar girerek izliyordunuz. Şimdi ise 2 saate yakın bir süre boyunca Simpson ailesi, büyük ekranda karanlık bir salonun içinde sizi bekliyor. Tuhaf bir his... Ve filmi yapmış olanların da aşmayı planlamış olduklarını tahmin ettiğim bir his.

    Bu tahmini doğru çıkartan bir sahne daha filmin başında kendisini gösteriyor. Homer Simpson evde para vermeden izlemek varken, sinemaya para verip gelecek kadar kim aptal olabilir gibi bir yorumda bulunuyor. Homer’a yakışır bu komik yorum aslında filmin yapımcılarının cebelleştiği durumu göz önüne seriyor. Simpson Ailesi’nin hayranı olmama rağmen, televizyon ortamında beni son derece tatmin eden bir çizgi diziyi, sinemada izlemenin büyük perde, dolby ses sistemi ve de popcorn cazibesi dışında ne gereği var diyorum. Öyle birşey sunmalılar ki, televizyondaki maceralarının sinemaya taşınmasında Homer’ın dediği gibi bizi enayi durumuna koymayacak bir durum yaşansın.

    Uzun lafın kısası, bu filmi izlerken verdiğiniz paraya üzülmeyeceksiniz ama, sevinmiyorsunuz da. 30 dakikalık Simpson macerasının, daha uzunu ve görsel açıdan daha doyurucusu olması dışında filmin vaad ettiği pek fazla birşey yok. Yani bence yapımcılar bizi mutlu etmemek, ya da etmek arasında bir tercih yapmamışlar. Orta yol daha garantili gelmiş.

    Bir yandan dizi formatında gözlemlediğimiz gibi bir macera, iyi espriler ve her zamanki sosyal/politik göndermeler var. Ve de dizide gördüğümüz tüm karakterler filmde de yüzlerini (sadece Marge’ın kız kardeşleri Patty ve Selma’yı gördüğümü hatırlamıyorum) gösteriyorlar. Milhouse, Flanders, Moe, Apu, Smithers, Mr. Burns yardımcı rollerde filme de taşınıyorlar. Film için eklenen karakterler de güzel tasarlanmışlar ve Simpson efsanesine yakışıyorlar. Aksiyon sahneleri ve görsellik de sinemanın tadına uygun bir şekilde daha dramatik ve daha çekici. Neden pek sevinmeyeceğinize gelirsek... Bence suçlu, filmin senaryosu...

    Öncelikle filmin senaryosu son zamanlarda oldukça sık konuşulan, neredeyse dillerde tüy bıraktırmayan çevre kirliliği sorununa (hayır küresel ısınma değil) dayıyor sırtını. Burada bile bir hayalkırıklığı yaşamamak elde değil. Biliyorum, Simpsonlar dizisinin olmazsa olmazı böyle gündemdeki dünyevi sorunlar, ama açıkçası tv ortamındaki komik ve minimalist hikayelerden birisinin genişletilmiş halini tercih ederdim.

    Ya da en azından çok fazla işlenmemiş bir konuyu... Mesela Flanders ile Homer arasındaki ufak bir çekişmenin garip boyutlar alması, ya da Springfield karakterleri arasında geçen bir olayın yoldan çıkması gibi. Ama bunun yerine daha büyük, daha görkemli bir olaylar zincirine ihtiyaç duyulmuş. Film olmaya yakışan budur gibi görmüşler.

    Homer Simpson her zamanki muzip sorumsuzluluğunda, Springfield kasabasında bir çevre felaketine sebep oluyor ve hükümetin emri ile kasabanın üzerine bir fanus yerleştiriliyor. Film bundan sonra çok alışıldık, gelenekselleşmiş bir dünyayı kurtarma hikayesi gibi. Springfield’in yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalması üzerine, Homer’da kasabayı kurtarsam mı kurtarmasam mı ikileminde kalan bir kahraman oluveriyor.

    Simpsonlar: Sinema Filmi, bu hali ile aksiyon yüklü tek bir kahraman merkezli Hollywood filmlerine dönüşüyor. Yani bir nevi Zor Ölüm senaryosu havasında diyebiliriz. Zor Ölüm’de de Bruce Willis’in canlandırdığı dedektifin her seferinde ne kadar dünyayı kurtarmaya hevesli olduğunu biliyoruz; bir şekilde yapmak zorunda kaldığı için ya da işin ucunda karısı ya da kızı olunca motive olup, olaya müdahele ediyor. Homer da aynı durumda, keyifle Alaska’da yaşamak verken ailesi uğruna Springfield’i kurtaran kahraman olmayı tercih ediyor. Tabi ki Simpsons farkı ile, tipik bir Zor Ölüm filmi izlemiyoruz; ama bu türden bir filmin klişelerine kaçmadan da edemiyor film. Eğlenceli olsa da bu klişeler, yüzümüzde yarım bir gülümseme bırakıyor. Hollywood içinde görmeye alıştığımız senaryolar üzerinden bir film yaratmak, isteseniz de çok yol aldırmayacak bir durum. Bu yüzden de Simpsonlar pek yol alamıyorlar bu filmde.

    Bu senaryo uğruna Springfield’in çok sevdiğimiz yan karakterleri de fanusa kapatılmış. Özellikle dizinin sevimli kötü karakteri Burns, filme yeni bir kötü karakter kazandırmak uğruna çok arka planda kalmış. Diğer karakterler de arada bir gözüküyorlar, ama tatmin etmiyor filmde bu kadar arka planda kalmaları. Homer’ı kahramanlaştırmak uğruna, Homer ile Marge arasında su üstüne çıkan evlilik sorunları da gereksiz duruyor. Zaten çizgi dizisinde görmeye alışık olduğumuz bu türden çalkantıların daha ciddi bir boyuta çekilmeye çalışılması olsa olsa tuhaf kaçıyor. Fazla dramatik, fazla Simpsonlar’a yakışmayacak Hollywood duygusallığında.

    Daha uçuk kaçık, ama daha minimalist bir senaryo giderdi Simpsonlar’a. Film kıvamına gelsin diye geleneksel senaryolara ve hikaye anlatımına yakınlaşmak yerine, daha özgün bir yaklaşım filmi başarılı kılabilirdi. İşlemeyen aile ve sosyal değerler üzerine kurulu yapısı ile Simpsonlar, televizyon ortamındaki popülist dizilere nasıl alternatif olduysa, sinemadaki popülist filmlere de bir alternatif olmayı hedeflemeliydi. Jenerikte, Simpson Ailesi tarafından çıtlatılan devam filminde umarım bu hedef gözetilir, çünkü en sevdiğimiz aileye bu yakışır.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top