Mutant Günlükleri
Yazar: Ayşegül KesirliBüyük bir hata yaptım ve "Mutant Günlükleri"ni izlemeden bir gün önce Baz Luhrman'ın yeni filmi "Avustralya"yı seyrettim. Aynı anda hem gülüp, hem ağlayıp, hem de heyecandan ne yapacağımı şaşırdığım görkemli bir duygu yoğunluğu içinde izlediğim "Avustralya," son yıllarda başıma gelen en güzel filmdi belki de; bu nedenle de sinemadan çıkıp, gündelik hayatıma devam ederken bile etkisi üzerimden bir an olsun kaybolmadı. Ancak "Avustralya," beni her daim o renkli, şatafatlı dünyasının içine çekerken "Mutant Günlükleri"ni hiç izlememeliydim belki de. Çünkü Baz Luhrman'dan aldığım sinema dersinden sonra "Mutant Günlükleri"nin hızlı çekimde ilerleyen, derinliksiz hikayesi ve kopuk anlatımı film süresince beni bir hayli rahatsız etti. Fakat her şeye rağmen "Avustralya"nın üzerimde bıraktığı etkinin bilinciyle bütün duygularımı bir kenara bırakıp, izlemekte olduğum filme iyimser yaklaşmaya gayret ettim.
Bu hoşgörülü bakış açısını korumaya devam ettiğimde "Mutant Günlükleri"ni seyredilebilir kılan en önemli özelliğin hemen hemen her karesinde "Günah Şehri"ni hatırlatan çizgi romanvari görselliği olduğunu fark ettim. Bilgisayar oyunu estetiğini çizgi roman estetiği ile aynı çerçeveye yerleştirmemize olanak tanıyan bu görsellik, hiç şüphesiz ki filmin en fazla emek harcanan ve kafa yorulan yönü. Bütün bu çabalar sayesinde değişik fonksiyonlara kavuşan bol efektli görsel atmosferin filmin geçtiği mekanlara buğulu bir atmosfer kazandırdığı ve hikayenin distopik yanını başarıyla beslediği de ortada. Gotik ışık oyunları ve endüstriyel figürlerle donatılan mekanların izleyenler üzerinde bıraktığı etki de bir o kadar kuvvetli. Bununla birlikte, iki boyutlu ve derinliksiz bir anlatıma olanak tanıyan bu görsel sunumun, filmin şablon karakterlerinden yayılan bayağılığı işlevsel kıldığını iddia etmek bile mümkün.
Gelgelelim, filmin senaryosuna. Her ne kadar konusuna ve türüne yakışan hareketli ve sürükleyici bir savaş ortamında açılsa da "Mutant Günlükleri"nin aynı atmosferi ilerleyen dakikalarda koruduğunu söylemek zor. Karakterlerini dünyanın kaderini değiştirecek bir göreve yollamadan önce sağlam bir zemin hazırlamayan film, seyredenleri ne karakterlerin kişisel özellikleri ne de içinde bulundukları savaşın boyutları hakkında ciddi bir şekilde bilgilendiriyor. Sözel olarak ifade edilen birkaç üstünkörü uyarı ve ciddiye alınması güç nasihatlerle temellendirilen mutanlar ve insanlar arasındaki savaş, ne yazık ki kısa sürede izleyenler için ne idüğü belirsiz bir mücadeleye dönüşüyor.
Öte yandan, "Mutant Günlükleri" gibi gülünç derecede şablon karakterlerle, vahşi yaratıklarla ve kanın gövdeyi götürdüğü kaotik bir ortamla süslenen b-movie tarzındaki bir filmde kuralına göre hazırlanmış, sürükleyici bir senaryoya da fazla ihtiyaç duyulmuyor aslında. Esas amaç izleyenlere kanlı ve aksiyon dolu bir savaş ortamı sunmak olduğunda, illa felsefi bir altyapı oluşturulması da gerekmiyor. Böylelikle "Mutant Günlükleri"nin senaryo açıkları ve üstünkörü gidişatı bir nevi affedilebilir hale geliyor belki de. Ancak yönetmen Simon Hunter seyredenleri, ümit ettikleri aksiyon ortamından da mahrum ettiğinde filmin elle tutulur yanı kalmıyor.
"Mutant Günlükleri," süresi boyunca izleyenlere karizmatik kılıç harekeleriyle süslenmiş kanlı canlı dövüş sahneleri vaat etse de, bu vaadini hiçbir zaman gerçekleştirmiyor. Yüzyıllar önce uzaylılar tarafından dünyaya yerleştirilmiş, insanları mutanta dönüştüren bir makineyi yok etmek için 'tehlikeli' bir yolculuğa çıkan karakterler, gidişat boyunca kısa süreli üç aksiyon sahnesinin haricinde sadece manasızca gevezelik edip, yürüyorlar. Ne "Hellboy"un yıldızı Ron Perlman, ne de aksiyon filmlerinin vazgeçilmez isimi Thomas Jane, bu tutuk ortamı hareketlendiremiyor. Ortaya konan az sayıdaki aksiyon sahnesinin de beklenen başarıyı gösterememesi ise işleri iyice can sıkıcı hale getiriyor ve filmden ümidi kesmemek imkansız hale geliyor.
Anlayacağınız ne tam anlamıyla b-movie kültürüne hizmet edebilen ne de hikaye anlatma sanatının hakkından gelerek doğru düzgün bir anlatım tutturabilen "Mutant Günlükleri"ni izlemek hali hazırda vizyonda "Avustralya" gibi 'hakiki' filmler varken sadece bir hata olabilir. Bana kalırsa vaktinizi "Mutant Günlükleri"ni seyrederek geçirmektense, bilgisayar oyununu oynamayı tercih edin. Böylelikle Simon Hunter'ın üstünkörü anlatımına mahkum olacağınıza, gidişat içerisinde aktif bir rol oynarsınız ve kendi eğlencenizi kendiniz yaratırsınız. 111 dakikanız da yanınıza kar kalır.