Hesabım
    Esrarengiz Kadın
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Esrarengiz Kadın

    Esrarengiz Avrupa!

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Giuseppe Tornatore’nin Esrarengiz Kadın’ı vizyon kalabalığında belirsiz bir afişin ve kısıtlı medya ilgisinin de etkisiyle keşfedilmeden kaybolmak üzere. Yönetmenin adı pek çok sinema izleyicisinin dikkatini çekmiştir ama son yıllardaki zayıf çalışmalarından sonra ne kadar dikkat çektiğini hesaplamak zor. Fakat kesin olan bir şey var, Esrarengiz Kadın’ı DVD dönüşünü beklemeden izlemek gerekiyor. Öncelikle şaşırtıcı derecede iyi bir film olduğu için; sonra Tornatore’nin ve hatta İtalyan sinemasının eski gücüne kavuştuğuna bizzat şahit olmak için.

    Aslında 'İtalyan sinemasının eski gücüne kavuştuğu' açıklaması yakın tarihli bir Tarantino olayını hatırlatıyor. Beyazperde’ye de haber olan olay Tarantino’nun İtalyan sinemasını iç karartıcı bulduğu ve eski İtalyan aksiyon, western ve korku filmlerini özlediği şeklindeki bir açıklamasına dayanıyordu. Sinemacıları tür sineması yerine sanat filmlerine yönelmekle suçlayan Tarantino bu açıklamalar üzerine İtalyan sinemacıları kızdırmıştı. Şüphesiz haşarı yönetmen İtalyan sinemasının tür zenginliğini kaybettiğini açıklarken farklı bir üslup kullandığından ve sanat sinemasını anlamsızca dışladığından dolayı tepki çekti, yoksa haklı olduğu yerler var. En azından Esrarengiz Kadın’ı izledikten sonra bu sinemanın gerilim türündeki başarısını onaylamamak imkansız.

    En baştan söyleyelim, Esrarengiz Kadın adından bile gizemli bir film. Yaklaşık iki saat sürmesine ve neredeyse sonuna kadar ser verip sır vermemesine rağmen, sürprizleri ve gerilimli anları bol senaryosuyla izleyicinin kımıldamasına bile izin vermiyor. Yıllar önce Ukrayna’dan İtalya’ya gelen, geride bir koca bıraktığını söyleyen hüzünlü Irena maddi sıkıntısı olmamasına rağmen eski bir apartmanda temizlik görevlisi olarak çalışmaya başlar. Bir yandan onu apartmana getiren gizli amacın ne olduğunu keşfetmeye çalışırken, bir yandan da geri dönüşlerle ortaya çıkan, kadının gizemli geçmişini anlamaya çalışırız. Zamanla kadının seks kölesi olarak çalıştırıldığı anlaşılır. Hatta sadece bedeni değil doğurganlığı da sömürülmüş, dünyaya getirdiği çocuklar gizlice başka ailelere satılmıştır. Irena bu apartmanda kendine ait olan değerli bir şeyi ararken geçmişin karanlık yüzlerine de yem olmamaya çalışır...

    Tornatore’nin de yazarları arasında bulunduğu senaryo doğal olarak Alfred Hitchcock sinemasını hatırlatıyor. Son derece başarılı bir şekilde tasarlanmış bir yapbozu andıran filmi Hitchcock sinemasından ayıran en büyük fark ise Avrupa seks köleliğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor oluşu. Şüphesiz yönetmenlik ustalığını pek çok sahnede hissettiren Tornatore bu meseleyi seks veya şiddet örnekleriyle ortaya koymuyor. Irena’nın zihninde beliren çoğu zaman birkaç saniyeyi geçmeyen dönüşlerde, kadına uygulanan şiddetler, toplu seksler ve çocuk hırsızlıkları belirip hızla kayboluyorlar. Bizi daha çok ezilen karakterin bugünü ve inanılmaz mücadelesi ilgilendiriyor.

    Esrarengiz Kadın’ı canlandıran Rus oyuncu başta olmak üzere filmde gözüken bütün oyuncuların yönetmenle ciddi bir çalışma yaptıklarına şüphe yok. Bakıcısı tarafından gizli gizli hayata hazırlanan, sert hayata ezik düşen zayıf bir kızı canlandıran küçük oyuncu ve sadece bakışlarıyla üzerine düşen rolü başarıyla yerine getiren 'baba' Pierfrancesco Favino’nun da oyunculuğu kusursuz.

    Öncelikle iyi kurgulanmış, geri dönüşlerle ve beklenmeyen sürprizlerle sırrını sonuna kadar bıktırmadan gizlemeyi başaran bir hikaye var karşımızda. Tornatore iyi bir hikaye anlatıcısı olduğunu, ustalığın en önemli kuralını yerine getirerek başarıyla hatırlatıyor. Filmi başyapıt düzeyine çıkaran ise ele aldığı konu ve konuya yaklaşımı. Defalarca tecavüze uğramış, adeta taşıyıcı anne olarak kullanılmış Irena’nın güçlü psikolojisi ve kararlılığında duygu sömürüsüne yer yok. İnsanlara olan güveni azalmış olsa da, sevgisinde veya fedakarlığında da azalma yok.

    Irena aslında ince, sevgi dolu, intikamcı ve acımasız karakter özellikleriyle masum olmayan, yeri geldiğinde sert olmasını bilen bir 'melek' portresi ortaya koyuyor ve izlediğimiz kadınların hiçbirine benzemiyor. Irena’nın kendi çocuğu olduğuna emin olamadığımız genç kadın tarafından karşılandığı son sahnedeki bakışı ise unutulacak gibi değil. Anne ve çocuk arasındaki ilişkiyi anlatan 'karşılıksız sevgi' belki de zayıfları ezmeyi çocuk yaşlarda öğreten karanlık Avrupa’nın en önemli ihtiyacı. Sondaki anlamlı ziyaret ve Irena’nın 'kızına' derin bakışı bu gerçeğe vurgu yaparak noktalıyor bu ilginç filmi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top