Hesabım
    Sürgün
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Sürgün

    Saroyan?ın Sürgün’ü!

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Sürgün, ilk filmi Dönüş ile Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan'ın sahibi olan Rus yönetmen Andrei Zvyagintsev'in ikinci filmi. Sinema camiasında ilk filmiyle böylesine üstün bir başarı elde eden yönetmenlerin ikinci filmlerinde çuvallayacaklarını öngören bir lanet var. Donnie Darko ile bir anda şöhrete kavuşan Richard Kelly'nin ikinci filmi Kıyamet Öyküleri ile 59. Cannes Film Festivali'nde nasıl olumsuz eleştiriler aldığını hatırlayın. Dolayısıyla Zvyagintsev'in çoğu röportajında Sürgün'ün ikinci filmler üzerindeki laneti kaldıracak bir çalışma olduğunu iddia etmesi boşuna değil. Nitekim film, yönetmenin Richard Kelly'nin maruz kaldığı kötü tepkilerle karşılaşmayacağını garanti eder nitelikte.

    Sürgün, tıpkı Dönüş gibi Andrei Tarkovsky'nin ayak izlerini takip eden bir Rus filmi. Zvyagintsev'in politik ve dini göndermelerle süslediği film, ilk izleyişte anlamını tam olarak kavrayamadığımız sembolik imgelerle dolu. Anlayacağınız William Saroyan'ın "Gülünecek Şey" isimli kitabından uyarlanan filmi izlemek, Saroyan'ı okumaktan çok daha zorlayıcı bir iş belki de. Çünkü film William Saroyan'ın yalın diline kıyasla anlaşılması çok daha güç bir anlatıma sahip.

    Sürgün, sadece zorlayıcı anlatımıyla değil, 159 dakikalık süresiyle de izleyenlerin sabrını sınıyor. Diğer yandan filmin uzun planlarına ve durağan temposuna rağmen izleyicilerini sıkmamak için özellikle çaba harcadığını söyleyebiliriz. Andrei Zvyagintsev'in tek bir plana odaklanmasına rağmen hareket etmeyi bırakmayan kamerası bizleri filmin karanlık ve boğucu atmosferine rağmen nefes almaya davet ediyor. En klostrofobik sahnelerin ardından izleyenleri geniş açıyla çekilmiş açık alanlara çıkaran yönetmen, seyircilerin ruh haline önem verdiğini kanıtlıyor.

    Film, bu yönüyle 60. Cannes Film Festivali'nde aynı kulvarda koştuğu 4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün'den ayrılıyor. 4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün'ün yakın plan çekimleriyle izleyici boğup, başkarakterlerle özdeş bir ruh haline sokan anlatımından Sürgün'de eser yok diyebiliriz. Zvyagintsev'in filmi, son derece can acıtıcı bir aile dramını izleyicilerini sıkıntıya sokmadan anlatmak derdinde. Bu amaç uğruna söylemek istediği sözleri fazlasıyla üstü kapalı bir anlatımla donattığını ve seyirciyle yakın temasa geçmekten şiddetle sakındığını söyleyebiliriz.

    4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün'de filmin aynı katmanında yanıt arayan somut ve soyut sorular, Sürgün'ün sembolik anlatımı içinde farklı seviyelerde tartışılıyor sanki. Film bir katmanında düğüm aşamasında ortaya attığı somut sorularla mücadele ederken çok başka bir düzeyde politik ve dini referanslarla ortaya koyduğu dünyevi problemlerle uğraşıyor. İki katman arasındaki temassızlık, Zvyagintsev'in anlatımının Cristian Mungiu'nun Altın Palmiye'li filminin açık sözlülüğünden ve cüretkarlığından yoksun kalmasına neden oluyor. Sürgün'ün 4 Ay, 3 Hafta ve 2 Gün kadar çarpıcı ve akılda kalıcı bir yapım olmaması da iki film arasındaki bu belirgin farktan kaynaklanıyor belki de.

    Zvyagintsev'in ikinci filmi, değişken yapısı ve etkileyici oyuncuları sayesinde sinema camiasını meşgul eden o meşhur lanetin kurbanı olmuyor. Ama sarsıcı sinema dilinin, felsefi alt metinlerinin ve özenle çizdiği görsel detaylarının yeterince etkili vurgulanmaması Sürgün'ün hak ettiği oranda yüceltilmesine de engel oluyor. Filmin en vurucu mesajları Zvyagintsev'in neredeyse sürreel düzeyde kalan sembolik anlatımının ve tatmin edici bir sonuca kavuşmayan gerilim öğelerinin gölgesinde kalıyorlar. Her şeye rağmen görsel başarısı ve düşünsel yoğunluğuyla süresi boyunca izleyenlerin dikkatini ayakta tutan Sürgün, Zvyagintsev'in gelecek vaat eden bir yönetmen olduğunu kanıtlayan bir film. Bununla beraber Zvyagintsev sinemasından ümit edilen tadı alabilmek için yönetmenin üçüncü filmini beklemekte fayda var sanırım.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top